34○

596 63 69
                                    

(Jongin)

"Dondum anasını satayım, gökdelen mi lan bu, kaç kat indin? Ellerim kangren oldu." Apartman kapısını açar açmaz Sehun, beni zerre şaşırtmadan, selam bile vermeden, söylenmeye başlamış ve belime sardığı elleriyle beni geriye doğru iterek kapıdan içeri girmişti. Ellerinin soğukluğunu aradaki kumaş parçasına rağmen hisssetmiştim, pijama üstümün inceliğinden mi yoksa onun fazla soğuk olmasından mı bilmiyorum.

"Sessiz ol, yakalanırsak hırsız bu deyip ele veririm seni." Uyarıma, kapıyı arkasından yavaşça kapattıktan sonra ellerini belime yerleştirip sıkıca sarılarak karşılık verdi. Üşüyen burnunu boynuma sürttüğünde irkilsem de kollarımı boynuna dolayıp arkamdaki duvara yaslandım. Cidden üşümüş olmalıydı.

"Sıcacıksın." Kedi gibi boynuma sokulduğunda dudaklarımdan benden bağımsız bir gülüş kaçtı. "Huylanıyorum," deyip kaçmaya çalışsam da belimdeki kollarını sıkılaştırıp buna izin vermedi. Boynumu öpüp iyice kendine çekti beni, bırakmaya niyeti yokmuş gibi duruyordu.

"Rahat dur, hasret gidermem lazım." Yüzünü boynuma gömdüğü için sesini zar zor duyabiliyordum, apartmanın girişinde durduğumuz için yüksek sesle konuşamıyorduk ve nefesi boynuma çarparken fısıldayarak konuşan Sehun kesinlikle hayati tehlike arz ediyordu.

"İnatçının tekisin biliyorsun değil mi?" diye sorarken beni takmadan boynuma sokularak kendini ısıtmaya çalıştı.

"Hoşuna gitmediğini söyleyemezsin."

Evet, dürüst davranırsam eğer söyleyemezdim çünkü bu aralar onunla ilgili her şey hoşuma gidiyordu. Gecenin bir yarısı sırf beni öpmek için yatağından kalkıp gelmesi delilikti ve bu deliliği fazlasıyla güzel bulmuştum. Yine de bütün bunlar onu sinir etmek için aksini iddia etmeyeceğim anlamına gelmiyordu, konuşmak için araladığım dudaklarım boynumu öpen dudaklarıyla heyecandan geri kapanmasaydı bir şeyler söyleyebilirdim belki.

Boynumu hafif hafif öptü, dilini hissettiğim anlarda seslice yutkundum ve dudakları vakit kaybetmeden hareket eden adem elmamın üstüne kapandı, orada fazla oyalanmadan yavaş yavaş çeneme kayan dudaklarıyla boynundaki kollarımdan birini çekip koluna tutundum. Ayaklarımın uyuşmuştu.

Çeneme sürttüğü dişlerinden sonra burnumu öptü yavaşça. Dudakları yanağıma kaydı, her öpücüğünde biraz daha sıktım kolunu. Gözlerim benden habersiz kapanırken hala soğukluğunu koruyan dudakları kapalı gözlerime değdi bu sefer de. Adını söylediğimde fazla uzatmadı, sabırsızlığı her halinden belliydi.

Açılan dudaklarıma yerleşti dudakları, saniyelik bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Sehun," diyerek ona ikinci kez seslendiğimde bir kez daha kesti lafımı ve bunu adını her andığımda yapmaya devam etti. Öpücüğü derinleştirmeden küçük buseler kondurdu dudaklarıma, daha fazla istediğim için homurdanarak ona uzandığım vakitlerde bir eli yanağımı kavradı ve dudaklarını gece boyu ilk defa sertçe dudaklarıma çarptı.

Ani hareketi yüzünden nefesim teklese de bunu farkında değilmiş gibi tüm zamanın acısını çıkarmak ister gibi öptü beni. Ona ayak uydurmak gerçekten de zordu, bir eli belimi sıkarken diğeri yanağımdan boynuma kaymış ve ensemden tutuyordu. Birbiri üzerinde kayan dudaklarımızın uyumunu alt dudağıma geçirdiği dişleri bozdu. Canımı yakmadan çekiştirerek bıraktığı dudağıma küçük ama aklımı başımdan alan bir öpücük kondurdu. Islak dudaklarını yanağıma yaslandı, sadece birkaç saniyelik duraksamanın ardından kendimi yeni bir öpücüğün içinde buldum.

Duvarla onun arasında sıkışıp kalan bedenim daha fazlası için yanıp tutuşurken zar zor ayrıldım dudaklarından. Eğer şimdi durmazsak iki liseli ergen olarak kontrolü elde tutabileceğimizi pek sanmıyordum. O da bunun farkındaymış gibi devam ettirmek için herhangi bir girişimde bulunmadı. Nefes nefese birbirimize sarılı halde durduk dakikalarca. Alnı alnıma yaslıydı ve kolları sımsıkı sarmıştı bedenimi.

kepaze duruma düştük || exo Where stories live. Discover now