BÖLÜM 14: İRADESİZ VE ÇARESİZ

139 42 247
                                    

"Birinin emriyle ölüme gitmek kadar çaresiz olunca anlarsın asıl kötülüğü..."

Prens birkaç dakika düşünme izni isteyip salondan çıktı. Vampirler kendi aralarında konuşup olacaklar konusunda tahmin yürütmeye başladılar.

Jackson: İyi misin?

Landre: Çok iyiyim, ne ceza alacaklarını biliyorum.

Jackson: Prens ile konuştun mu?

Landre: Evet. Hak ettiklerini alacaklar. Kimse benim sevdiklerime dokunamaz.

Jackson'ın Landre'ı yatıştırması gerekiyordu. Öfkeye kapılıp bir hata daha yapmamalıydı. Elini tuttu. Kendisine bakması için işaret parmağı ile çenesini hafif kaldırdı.

Jackson: Geçti, ben yanındayım. Sonsuza dek yanında olacağım.

Victor ve Mia gibi diğer tüm vampirler de nezaket gereği onlara bakmıyorlardı. Prens geri döndüğünde Landre ve Jackson sarılmış vaziyettelerdi. Duruşlarını hemen düzeltip karara hazır olduklarını belirttiler.

Prens: Kararımı açıklıyorum; sanıkların suçları ispatlanmıştır. Suçlarının ağırlığı göz önünde bulundurularak idamlarına karar verilmiştir. Suçları eşit olduğundan, aynı cezayı almaları uygun görülmüştür.

Lucy: Baba, kurtar bizi.

Alfonso: Sayın Prens, kararınızı tekrar gözden geçirmenizi rica ediyorum. Sürgün cezası onlar için yeterli olurdu.

Prens: Karar değişmeyecektir.

Chalsy: Değişmesine gerek yok, herkes hak ettiğini yaşar. Cezaları gayet uygun.

Alfonso: Seni çoktan yok etmem gerekiyordu zaten. Buradan seni öldürmeden önce gitmeyeceğim.

Alfonso kızının üstüne yürüdü. Chalsy'nin hiç de korkmuş gibi bir durumu yoktu. Veya bunu çok iyi gizliyordu. Aralarında birkaç adım mesafesi kalmıştı artık.

Victor: Geride durun Bay Walker. Bizim tarafımızdan birine yaklaşamazsınız.

Alfonso: Kendi kızıma istediğim gibi yaklaşırım. Buna sadece sen değil, hiçbiriniz karışamaz.

Victor: Ben karışırım. Kurallarımızı hiçe sayıyorsunuz. Mahkemede böyle bir davranış kabul edilemez.

Alfonso: Konseyden ayrıldığınızı sanıyordum.
Victor: Doğru, ancak şu an konsey lideri olarak değil, vampir hiyerarşisini önemseyen bir vampir olarak konuşuyorum. Haksız mıyım Prens?

Prens: Bay Walker, yerinize geçin lütfen. Kişisel problemlerinizin yeri burası değil.

Alfonso: Engel olamazsınız Bay Von Dalson, Chalsy'yi bulmam çok zor değil.

Victor: Açık açık tehdit ediyorsunuz. Kendi kızınıza bunu yapmayı, kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?

Alfonso: Bu seni ilgilendirmez.

Chalsy: Yeter! Senin kızın olmaktan çoktan vazgeçmiştim ben. Benden uzak dur, uzak.

Alfonso: Sen ölmeden rahat etmeyeceğim.

Chalsy: Ben değil, sen öleceksin!

Chalsy'nin bunu söylemesi ile babasının boğazına yapışması bir oldu. Yaşlı vampirin boynunu yüz seksen derece çevirmişti. Tek bir hamle yapmasıyla hayatı sona erecekti. Bunu yapmadan önce kardeşlerine baktı, ama bakışlarında üzüntü, suçluluk yoktu. Yalnızca şehvet, kurtulmanın verdiği mutluluk. Lucy ve Nancy şu an hareket edemiyorlardı, ellerinden bakmaktan başka bir şey gelmiyordu.

Chalsy: Cehennemde görüşürüz...

Son darbeyi vurdu. Korkmadan, gücüne, ve kendisine inanarak. Alfonso'nun kafası yerde yuvarlanıp en son Nancy ve Lucy'nin önünde durmuştu. Prens'in emriyle bir vampir kapının yanından gelip Alfonso'nun yerde hareketsiz yatan bedenini ve kopmuş kafasını aldı. Mia gördükleri karşısında şoka girmiş vaziyetteydi.
Birinin ölümünü görmüştü. Kanlar... O çıkan çıtırtı sesi... Victor gözlerini Lucy ve Nancy'nin üzerinden alıp Mia'ya baktı. Ellerini tutarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

AYDAN DOĞAN FEDAİLERİ Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang