Bölüm 24

3.4K 232 24
                                    

Merhaba cesur okuyucularım! :) Bu bölüm daha önce gelecekti aslında ama sizler için bir video hazırladım ve bu da beni maalesef ki biraz geciktirdi. Hazır finale yaklaşırken(merak etmeyin daha çok bölüm var ama olsun) bir video güzel gider diye düşündüm. Multimedyaya koyuyorum videoyu ve ayrıca şunu da söylemek istiyorum ki, içinde gelecek bölümlerde yaşanacaklara dair ipuçları var. Tabi ipuçlarının yanında birazcık da spoiler var :) İyi okumalar ve iyi izlemeler! :)

Ahşap mutfak sandalyesini çekip oturduğumda gerginliğimi üstümden atmaya çalışıyordum. Yanağımın içini kanatacak kadar sert bir şekilde ısırıyordum. Pelin teyzenin benimle ne konuşacağını az çok tahmin edebiliyordum ve bu da yanağımı daha çok ısırmama sebep oluyordu. Hücrelerim tek tek dişlerimin altında ezilirken Pelin teyze kendisine çay dolduruyordu.

"İçecek bir şey ister misin?" Tatlı bir ses tonuyla birleştirdiği bakışlarıyla bana bakmış, cevabımı bekliyordu.

"Teşekkür ederim, ben içmeyeceğim." Yüzüme samimi bir gülümseme kondurmuştum. Şu an herhangi bir şey içebilecek durumda değildim. Sadece bir an önce Pelin teyzeyle konuşmak istiyordum.

Bardağını alıp karşıma oturduğunda kemikli yüzü oldukça ciddi gözüküyordu. Üzerinde kendi adının el yazısıyla yazılı olduğu bardağı masanın üstüne yavaşça koymuştu. İsminin etrafını minik siyah yıldızlar çevrelemişti. Bardağa ilgiyle baktığımı gördüğünde yavaşça gülümsemişti.

"Bu bardağı Doruk almıştı bana. Daha sonra da kendi elleriyle üstüne adımı yazıp bardağı süslemişti. Dışarıdan farklı görünmesine rağmen içi o kadar hassas ki." Gülümserken bardağın üstünde gezinen ince parmaklarına bakıyordu.

"Biliyorum. Ama içini asla göstermiyor." dedim gülümseyerek. Bu sırada Pelin teyzeye bakıyordum, onun yüzünü ve hareketlerini incelemeye çalışıyordum. Mimikleri oldukça içten gözüküyordu ama gülümsemelerinin altında buruk bir hüzün olduğunu biliyordum. O da çok yoruluyordu. Çocuğunun kanser gibi ölümcül bir hastalıkla savaşması bir annenin canını yakabilecek en büyük şeylerden biriydi.

Çayından bir yudum alıp bardağı yeniden masaya koyduğunda gözlerini bana çevirmişti. Pelin teyzenin mavi gözlerine baktıkça Doruk'un aklıma gelmemesi imkansızdı.

"Doruk'un içini göstermeyen bir çocuk olduğuna eminim. Ama emin olduğum bir konu daha var Alkım." İnce parmaklarıyla bardağın deseniyle oynarken bana bakmaya devam ediyordu.

"Kendini en çok açtığı insan sensin. En azından buna çabaladığına eminim. Onun için çok farklısın." Gülümsediğinde ben de gülümsemeden edememiştim. Pelin teyzeden, Doruk'u en iyi tanıyabilecek kişiden, böyle bir söz duymak beni oldukça mutlu etmişti. Bana Arın ve Tayga ile ilgili olan şeyleri anlatmadığından dolayı Doruk'a olan sinirim, Pelin teyzenin sözlerinden sonra yavaş yavaş parçalanmaya başlamıştı.

"Alkım, sen çok iyi bir kızsın. Ailen gerçekten çok iyi bir evlat yetiştirmiş. Ama sana bir şeyler anlatmam gerekiyor ve bunun üzerine yapacağın tercihi asla yargılamayacağımı bil. Tamam mı?" Pelin teyze kaşlarını kaldırmış hafif bir gülümseme ile bana bakarken ne anlatacağını düşünmek kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Kafamı onu onaylarcasına salladığımda masanın üstünde duran elimin üstüne kendi elini yavaşça koymuştu. Elinin elimi tutuşu beni desteklemek ister gibiydi ve bu beni daha da endişelendiriyordu.

"Doruk, sen gittikten sonra moral bozukluğunun da vermiş olduğu etkenle çok kötü günler geçirdi. Hastalığının aşamalarını az çok biliyorsundur. Mide ve dalağına sıçradığını. Bunu sana söylediğim için sakın yanlış anlama. Elbette senin gitmen gerekiyordu, yönlendirmen gereken bir hayatın var. Ama sen olmayınca Doruk çok agresifleşti. Birkaç kere fenalaştı ve hastaneye götürmek zorunda kaldık. Servet Bey, biliyorsun doktoru, kemoterapinin cevap vermediğini söyledi. Bunu Doruk'a söylemedik ama olmayacak Alkım. Olmuyor. Elimizden ne geliyorsa yaptık ama olmuyor işte." Pelin teyze ağlamaya başladığında sandalyemden kalkıp onun yanına geçmiştim. Ona sarıldığımda gözyaşlarımın çoktan aktığını biliyordum. Pelin teyzenin söylediklerine inanmak istemiyordum. Tek inanmak istediğim şey yanlış duymuş olabileceğimdi.

CesaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin