uçurtma avcısı

216 25 28
                                    

hırçın ve haylaz ilkbahar rüzgârı, gökyüzünün maviliğiyle henüz tanışan toy uçurtmanın kulağına bir ıslık gibi fısıldamış;

— merhaba!... bağrıma hoşgeldin güzel uçurtma. eee? diğer uçurtmalardan ne farkın var? şu sonsuz enginliğe gönlünce açılabilmek için daha ne bekliyorsun?

uçurtma şaşırmış. 

— uçuyorum ya, demiş.

rüzgâr;

— püf püf, pof pof, buv buuuvv! diye bir kahkaha atmış.

sonra da, bulutlarda ıslanan mavi dudaklarını uçurtmanın kulağına iyice yaklaştırıp sürterek;

— uçuyorsun tabii, demiş. hepsi bu... tıpkı diğerleri gibi... şu mavi sonsuzluğu gözlerin fark etmiyor mu? şu beyaz kümelenen pamuk gibi bulutların üstünde yatıp, yuvarlanmak gelmez mi aklına?...

uçurtma, bir gökyüzündeki bulutlara, bir aşağıdaki ipine bakmış. sonra da titrek ve üzgün bir sesle rüzgâra cevap vermiş:

— ama ne yapabilirim ki?.. ipimin ucu insan'ın elinde. ancak ipimin boyunca açılabilirim...

rüzgâr, bir kahkaha daha atmış. 

— zorla biraz, demiş. diren!.. daha yumakta sarılı ip çoook...

sonra da hızını arttırmış:

"buuviiivvv!.. vuuuvv!.. vuuiiivvuuuvvv!.."

rüzgârın artan hızıyla, uçurtma da ipini zorlamaya başlamış. insan, yumağındaki ipin tamamını açmak zorunda kalmış... 

ve insan'ın uçurtması havalandıkça havalanmış, yükseldikçe yükselmiş...

diğer uçurtmalar çok aşağıda kalmışlar. hepsi, birden beliren ve büyük bir hızla yükselen bu uçurtmaya hayret ve korkuyla bakmışlar.

rüzgâr, toy uçurtmanın kulağının dibinde durmadan;

— dayan! zorla! daha yükseklere... şu beyaz bulutu görüyor musun? diyormuş.

uçurtma, olanca gücüyle direnip, daha yükseklere ulaşabilmek için yırtınıyormuş. rüzgâr yine haykırmış: 

— haydi! yüksel, yüksel!.. ne duruyorsun daha?

zavallı uçurtma; 

— ipimin sonuna geldim, diye inlemiş.

— kopar, demiş rüzgâr. ipini kopar gitsin! ipini koparmazsan gökyüzünün güzelliğini, sonsuzluğun büyüsünü göremezsin...

ve uçurtma ipini koparmış.

rüzgâr, başıboş kalan uçurtmayı önce yükseklere kaldırmış. 

sonra da bırakıvermiş... uçurtma bir anda neye uğradığını şaşırmış. korku ve can havliyle çırpınmaya başlamış. büyük bir hızla yeryüzüne doğru inmiş, inmiş, inmiş. yere çakılmamak için; ağaçlara, çatı saçaklarına tutunmak isterken, o güzelim renkli yüzü yırtılmış, kuyruğunun yarısı kopmuş ve kırılmış. kendisini yükseklere çıkardıktan sonra bırakan rüzgâr, onu yere inerken de rahat bırakmamış. bacadan bacaya, saçaktan saçağa çarpıp durmuş.

ağaçta asılı duran uçurtma: 

"bir daha mı rüzgârın sözüne kanmak? bir daha mı sonsuzluğun büyüsünü merak etmek? bir daha mı ipimi koparmak?.." diyormuş.

***

daha geçen hafta yaşadım aga







habluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin