"Bunun ne demek olduğunu biliyor musun" Dedi tekrardan Karahan, dağları delercesine yükselttiği ses tonuyla.
Asude bir an irkildi ve bir adım geriledi titreyen ses tonunu bastırmaya çalışarak konuşmaya başladı: "Biliyorum, Kralım...Bu bizim Uzlarımızın ölüşü demek.
Karahan kalın; siyah kaşlarını çatarak konuştu sesinde daha çok yatıştıramadığı siniri ve öfkesi hakimdi :"Uzlarımız mı? Onlar benim Uzlarım, askerlerim Ey cadı! Bu bir tek uzlarımın yanışı olmaz, ben bir şekilde kendimi korumaya alırım da, bu hikayede sende yanarsın, ve inan bana ki yerimden oynamam bile!
Karahan iki elini, ani bir hareketle Asudenin boynuna doladı ve sıkmaya başladı ağzından tehditkar sözleri dökülürken, nefes almakta güçlük çeken Asude'nin de yüzü kızarmıştı.
"O kızı gün ışımadan önce, buraya getireceksin duydun mu?!" dedi ve ellerini gevşetti. Asude ciğerlerine hapsolan havayı dışarı verdi. Kafasını vücuduyla beraber aşağı yukarı hareket ettirirken bir daha sıktı Karahan. Siyah gözlerinden alevler fışkırıyordu: "Beni duydun mu?!" dedi ve Asudeyi geriye doğru savurdu.
Asude kendini kahverengi duvarın önünde buldu. Bir eliyle boğazını tutuyor, diğer eliyle de duvardan destek alıyordu. Aynı zamanda da derin derin soluklar alıyor ve ağlıyordu : "Tamam, tamam...Getireceğim..."dedi bir eliyle boynunu tutarak.
"Kimse bilmeyecek, hatta sen bile bildiğini unutacaksın! Anladın mı?"
Asude gözleriyle Karahan'ı incelemeye başladı içinden şöyle geçirdi :"Geçmişte Apelya'nın ipini nasıl çekip tahta geçmesine engel olduysan, senin de ipini öyle çekeceğim."
Asude bir şey demedi ve odadan dışarıya çıktı. Gözyaşları yerlere değiyor, bir şelale misali yanaklarından aşağıya süzülüyordu.
Karahan'ın sesi odanın içinde yankılandı o gür sesi sanki kalesinin duvarlarını yıkmak istercesine büyüktü. Fakat Asude aldırış etmedi, kahverengi uzun koridorda hızlı bir şekilde yürüyüp oradan uzaklaşmak istedi.
Beyaz saçları yüzüne savruluyor, yaşlanmış cadı vücudunda her bir uzvu ağrıyordu.
Asude kaleden dışarı çıktı aldığı derin nefes ile ciğerlerini doldurdu ve gökyüzüne baktı :" Çok güzel, gökyüzü treni de gelmiş, Güller Ülkesini bir ziyaret edelim bakalım." Dedi ve kendi kendine güldü.
" Boğazıma sarılan kişi sensin değil mi? Şimdi görürsün!" Kollarını havaya kaldırdı ve yukarıya doğru uçmaya başladı. Gökyüzünün tam orta yerinde durdu. Kafasını sağa doğru çevirdi etrafını incelemeye başladı.Üzerinde periler diyarındaki ülkelerin isimlerinin yazılı olduğu bir sürü tren gördü.
Güller Ülkesine giden pembe treni gördü ve trene doğru yürümeye başladı. Üzerinde kırmızı güllerin olduğunu gören Asude, trene hayran hayran baktı. Tam trenin kapısından adımını atacakken, yeşil; yuvarlak vücutlu, ayakları yere yakın; iri ve siyah gözlü bir yaratık ince yeşil koluyla, trenin giriş kapısını Asude'nin geçmesini engellemek için boydan boya kapattı ve çatallı ince ses tonuyla :" Hey sen, biletini göster, yoksa binemezsin." Dedi
Asude ise kısa bir müddet durdu: "Biletim yok."
Yeşil Yaratık gıcık sesiyle konuşmaya başladı küçük ağzını hareket ettirerek :"Hayır, biletin yoksa geçiş için izninde yok. Trene binip ülkeye giriş yapamazsın."
Asude sıkkın; siyah gözlerini yaratığın üzerine dikti :"Öyle mi diyorsun?"dedi ve kara gözleri bir alev topu misali kıpkırmızı oldu. Asude ellerini açtı ve içlerinde iki tane alev topu oluştu. "Hala, aynı fikirde misin?! dedi alaycı ses tonuyla.
Yaratık geriye doğru bir adım attı ve korkulu bakışıyla:"Buyurun majesteleri, geçebilirsiniz. Önünüzde saygı ile eğiliyorum." Dedi.
Asude içeriye geçti ve yaklaşık üç durak kadar bekledi. Sonrasında ise trenden indi. Yarım peri saati kadar bulutun üzerinde seyahatinin ardından, kollarını yukarıya kaldırdı ve gökyüzünün ekseninden çıkıp Güller Ülkesine girmek üzere yere indi.
Esen rüzgar Asude'nin zaman değiştirmesinden dolayı buruşan tenine değdikçe, sanki gençleşiyormuş gibi bir hissiyata kapılmasını sağlıyordu. Yıllar önce ona yapılan bir büyü yüzünden dünyadan her peri diyarına geçişinde, yaşlanmaktan nasibini alacaktı. Zaman değiştiren periler zaten yaşlanırdı fakat bu baki değildi bir iksir ile bu durum tam tersine döndürülebilirdi. Ama kötü kalpli Karahan'ın yaptığı bu yaşlanma büyüsü yüzünden, Karahan'dan daha güçlü bir kişi gelip bu büyüyü bozmadıkça peri diyarında her daim yaşlı kalacaktı.
Güller Ülkesinden içeriye girdiğinde mis gibi bir koku etrafını sardı. Bakışlarıyla etrafı incelemeye başlayan Asude, gördüğü saray karşısında şaşkına dönmüştü.
Önünde kendisine doğru ilerleyen küçük bir peri gördü. Gülümseyerek ona doğru yaklaştı :" Hoş geldiniz, sanırsam ülkenin yerlisi değilsiniz."
Asude üstten bir üslupla :"Evet, değilim."
"Ben Lalo" dedi küçük peri. "Peki ama bu ülkeden değilsiniz. Açıkçası beni yanlış anlamasanız, neden burada olduğunuzu merak ettim." Diye ekledi.
Asude pembe rujlu ağzını açtı ve derin bir nefes aldı :" O zaman beni kraliçeyle görüştür."
"Kraliçeyle görüştürmeden önce ülkeye yabancı olduğunuz için, sizden bazı bilgiler almam gerekecek."
"Çok önemli, yıllar önce kaybolan prenses ile alakalı. Benim kraliçeyle hemen şu an görüştürmem gerekiyor."
Lalo küçük elini; küçük ağzına götürdü şaşkın gözleriyle Asude'nin suratına baktı ve :" Yoksa Gül yaşıyor mu?"
"O hiç ölmedi. Şimdi beni kraliçeyle görüştür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güller Ülkesi- Yeni Kurgu
FantasyBakışlarını Gül ve Apenos'un ellerine doğru indirdi, rimelli kirpiklerini iki kez hızlıca açıp kapattı. Gözleri içeri geldiğimde bal rengi olan bu kişinin, şimdiden itibaren gözleri kırmızı olmuştu. Apenos, bir anda kafasını, başımın önüme doğru h...