4》I Woof You! | Chanlix

299 38 21
                                    

Chan piknik için gerekli olan şeyleri hazırlarken tüm BangSeoLee ailesi üyeleri de onu büyük bir heyecan içerisinde izliyordu.

Minho ve Changbin birbirlerini dürterek Chan hakkında fısıldaşırken aile büyükleri de Chan'ın hazırlanmasına yardım ediyordu.

''Bu resim pikniği.'' diye yineledi Chan annesinin uzattığı etleri hafifçe geriye doğru iterken. ''Resim pikniği de ne?'' diye sordu küçük kuzenlerden birisi ve Chan onu sabırla yanıtladı.

''Resim çiziyorsun ve tatlı şeyler yiyorsun.'' aslında böyle miydi emin değildi ancak Felix'in sözlerine göre basit bir çıkarım yapmıştı kendince.

Gözleri Changbin'in getirdiği salatalıklara takıldığında kaşları çatıldı ''Tatlılardan, meyve yemekten bahsediyorum ama sen bana salatalık mı getiriyorsun? Çilek istemiştim.'' isyan dolu sesi evdekileri güldürdü.

Bayan Seo parmağını Changbin ve Minho'ya doğru salladı ''Siz ikiniz anca boş boş oturun. Bakın Chan bir randevuya çıkıyor.''

Chan iç çekti ''Bu bir randevu değil.'' ancak evdeki kimse bunun normal bir buluşma olduğunu kabullenmiyordu.

Küçük kuzenler Chan'ın istediği tatlı meyveleri getirirken Minho da bir koşu bahçeye çıkarak birkaç çiçek koparttı.

O çiçekleri Chan'ın eline tutuştururken sırıttı ''Arkadaşça yapılan bir piknik olsa dahi ona çiçek hediye etmelisin.''

Evin büyükleri, Minho'ya katıldığında Chan iç çekti ve çiçekleri örgü sepetin içine yerleştirdi.

Annesi, Chan'ın üstünü son bir kez daha kontrol etti, ardından da Chan eşyalarıyla birlikte evden ayrıldı.

Doğrusu Chan gergindi, ilk defa Beta kasabası dışından birisiyle özel olarak vakit geçirecekti.

Eski nişanlısıyla bile böylesi etkinlikler yapmamıştı.

Kasabanın dışına geldğinde üstünde beyaz gömleği, haki rengi pantolonu, elinde iki farklı sepet ile bekleyen çilli Alfayla karşılaştı.

Felix, Betayı fark ettiğinde elindeki sepetin birisini yere bırakarak ona el salladı.

Chan adımlarını hızlandırarak Alfa'nın yanına ulaştığında ona doğru hafifçe eğilerek selam verdi.

''Nasılsın?'' diye sordu Felix hafifçe eğilerek karşılık verirken. Chan'ın cevabı gecikmedi ''İyiyim. Sen nasılsın?''

Felix gülümsemesini büyütürken yanıtladı ''Çok iyiyim, bugün hava da en az bizim kadar iyi.''

Chan etrafına bakındıktan sonra onu başıyla onayladı ''Nereye gidiyoruz?'' Felix yerdeki sepeti alırken yanıtladı ''Küçük göle gideriz diye düşünmüştüm, tabii sana da uyarsa?''

Chan, Alfa'nın peşinden adımlamaya başladı ve hemen ardından onu onayladı ''Güzel seçim.''

Basit diyaloglarla geçen on beş dakikalık yol nihayet bitmişti. Gölün hemen yanındaki ağacın altına geldiklerinde Chan sepetteki örtüyü çıkartarak uzun çimenlerin üstüne serdi.

Felix ayakkabılarını büyük bir neşeyle çıkartıp kendisini örtünün üstüne attı. Sırtına batan kuru ağaç dalları onun keyfini bozmuyordu.

Chan dizlerini kırarak yavaşça örtünün üstüne yerleşirken tedirgindi. Felix ise gözlerini kamaştıran güneş ışığını umursamadan gökyüzüne bakıyordu.

''Şansımıza hava bugün çok güzel.'' Chan bir elini gözlerine siper ederek gökyüzüne baktı ve Alfa'nın sözlerine sessizce katıldı.

Bakışlarını yeniden normal hale getirerek ''Chris'i salmamın bir sakıncası var mı?'' diye sordu Chan. Felix gözlerini ona doğru çevirdi ''Neden sorun olsun ki?''

I Woof You! | ChanlixDonde viven las historias. Descúbrelo ahora