0.0

40 3 0
                                    

°• süslü ruhların sade giysileri olur•°

"Bana gönderdiğiniz takım az önce kapıma ulaştı Bay Kim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Bana gönderdiğiniz takım az önce kapıma ulaştı Bay Kim." Hattın diğer ucundan gelen Jimin'in alaycı sesiyle kocaman gülümsedim. O ve sonu gelmeyen patron çalışan şakalarından pek keyif aldığım söylenemezdi tabi ama sadece telefonun diğer ucundan sesini duymak bile beni neşelendirmeye yetecek başlı başına şeylerden biriydi.

"Sence de bu kadar pahalı bir şeye gerek var mıydı? Bunun içinde normal bir şekilde nasıl nefes alınır onu bile bildiğimi sanmıyorum Taehyung. " Ve tabii hiç gecikmeden dalga geçtiği konunun onu aslında ne kadar rahatsız ettiğini dile getirmesi de onun çekici yanlarından sadece bir tanesiydi. 

Hattın ucundan gelen sitem dolu sesle kıvrılan dudaklarıma engel olamazken, onu daha fazla bekletmeden konuştum. İçi rahat olsun, bu gece hakkında fazla düşünmesin ve sadece anı yaşasın istiyordum.

"Sorun değil Jimin," dedim bu yüzden en sakin sesimle. Onu olduğundan daha fazla germek istemiyordum. "Bırak da hakettiği şekilde süsleyeyim güzel sevgilimi."

Diğer taraftan gelen kıkırdama beni de güldürürken elimin altındaki dosyalara çok da büyük olmayan bir özenle imza atıyordum."Ne yani Taehyung, yoksa beni yanına yakıştırmıyor musun?" diye dalga geçmişti ben konuşmamı bitirdikten hemen sonra. Dalga geçtiğini bilsem bile kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım işte. 

"Sor bakalım bi, acaba ben senin yanına yakışıyor muyum?" dediğimde gülümsediğini sesinin renginden anladığım güzeller güzeli çok bilmiş sevgilimin cevabını vermesi çok kısa sürdü.

"Çok yakışıyorsun sevgilim. Çok çok çok çok çok hemde. Dünyada en birbiri için yaratılan şeyden bile daha çok birbirimiz için yaratılmışız hatta biz. Tanrı bizi çift yaratmış önce, sonra demiş ki bu çifte bir de dünya yaratayım da orada sonsuza kadar mutlu yaşasınlar. O derece yani. Çok yakışıyoruz biz." 

Önce şaşkınlıktan ağzım açık kalırken birkaç saniyelik sessizliğimizde duyduğum nefes sesleri ile kocaman bir kahkaha patlatmıştım sessizliğin orta yerinde. "Sen delirmişsin Park, birkaç örnek daha verseydin boğularak ölecektin resmen. Geceleri uyumadan önce bunları mı düşünüyorsun yoksa? Bana planlanmış bir cevap gibi geldi de biraz." 

Jimin hattın diğer ucunda kıkırdadıktan sonra ikimiz de bir süre sadece nefes seslerimizi dinlemiştik birbirimizin.

Ne zaman onunla olsam, onunla konuşsam ya da sadece aynı havayı solusam, tüm dikkatim ve özenim ona kayıyor, bizi dibi olmayan bir çukura itiyordu. Buradan geri dönüş yoktu, kurtaramıyordum kendimi. Ondan geriye dönüş yoktu, kapana kısılmıştım.

Ve lanet olsun ki bu his deli gibi hoşuma gidiyordu!

"Akşam için hazır mısın?" diye konuyu değiştirirken elimdeki kalemi de masaya bırakmıştım. Karşı taraftan gelen derin bir iç çekme sesiyle, onu tanıdığım kadarıyla hemen ardından bir itiraf geleceğini anlamıştım. "Orada olmamdan hoşlanacaklarını sanmıyorum Taehyung. Bence bu fikri tekrardan gözden geçirmeliyiz. İçimde kötü bir his var."

Bu sefer iç çeken ben olmuştum. "Korkuyor musun?" demiştim. Bu sorunun cevabı bu gecenin akıbetini belirleyecekti. Ona hiçbir şeyi zorla yaptıramazdım.

"Senin için mi? Evet." duymayı beklediğim şey işe asla bu cümle değildi.

"Ailenle arana daha fazla girmek istemiyorum. Bu bencillik Taehyung ve ben bir tercih yapmak zorunda kalmana katlanamam. Buna değmem ben, cidden."

Boştaki parmaklarım çatılan kaşlarıma masaj yapmak için alnıma hareketlenmişlerdi. Biz yine en baştan bir adım dahi ilerleyemeyerek yerimizde sekiyorduk işte. Bundan nefret ediyordum, kendini benim için yetersiz görmesinden dünya üzerinde hiçbir şeyden nefret etmediğim kadar nefret ediyordum. Çünkü öyle olmadığını biliyordum. Benim için fazla olduğunu, şu ana kadar hayatımda yer edinmiş her şeyden çok daha güzel ve değerli olduğunu bilmesini istiyordum.

"Seninle telefonda bunun hakkında tartışmak istemiyorum Jimin. Seni almaya geldiğimde bunu konuşuruz tamam mı?" diye homurdanmıştım önceki neşeme nazaran biraz daha normal bir sesle. Keyifsizliğim benim de en az onun kadar gergin olmamdandı aslında. Kuralları çiğniyor, sınırlara izinsiz dalıyorum bir nevi.

Gerçi tüm dünya bir olmuş sınırlarıma müdahale etmeye yeltenirken, bunun bir önemli var mıydı onu da bilmiyordum ya neyse.

"Davetten önce başka bir yere mi uğrayacağız?" demişti meraklı bir ses tonuyla. Hatta evin içinde hızlı hızlı attığı adımları durmuş, sesi biraz daha neşeli çıkmıştı. "Başka bir yere mi gideceğiz Taehyung?"

Bunu nereden çıkarmış olduğunu düşündüm. Ağzımdan asla böyle bir şey çıkmamıştı. Yine de Jimin muhtemelen bunu umuyor, biraz baş başa kalmak ve sakinleşmek istiyordu. Benim için katlanmak zorunda kaldığı onca muameleden sonra pekâlâ bunu anlayabilirdim.

"Çok fazla sevinme sevgilim," demiştim onun bu heyecanına gülümsediğimi belli eden, eğlenen bir sesle. "biraz senden, biraz benden sadece. O davete gideceğiz."

Karşı taraftan ellerini birbirine çarpan, şirin birkaç kıkırdama sesi daha gelmiş, mutluluğu gözlerimi devirmeme ve sesli gülmeme sebep olmuştu.

"Seninle ne yapacağım ben, hiç bilmiyorum bebeğim." kıkırdamaları kahkahalara dönüşmüştü. Hemen ardından da yanıtı gelmiş, bulunduğum odayı sarsacak kadar büyük bir keyifle kahkaha atmıştım bende onun gibi. "Çokça sarılıp, bolca dudaklarımı öpebilirsiniz Bay Kim."

Kendimi toparlayıp oyununa ayak uydurmak için muzipce mırıldanmıştım, "Hmm? Yapabilir miyim ki?"

"Evet. Hatta belki çok severseniz az biraz sevişebiliriz de. Olmaz mı Bay Kim? Bu hoşunuza gitmez mi?"

Gülümsemem biraz daha yayılırken bu gece her şeyi geride bırakıp onunla olma isteğim çok daha baskın gelmişti. Ama beni dünyanın en güzel şeklinde ayartmaya çalışan sevgilime telefonu kapatmadan önce çok kısa bir cevap vermiştim.

"Hoşuma gider Bay Park," demiştim kısaca. Sonra devam etmiştim onu sessizliğe iten bir ses tonuyla. "Sizi sevmek çok ama çok hoşuma gider."


-arissa

dusk till dawn • vminWhere stories live. Discover now