FİNAL

109 19 14
                                    

Selammm nabersiniz aşklarımm

Oy ve yorum yapmayı unutmayınn

Medyanı açarak okuyalim lütfen:')

Keyifli okumalar...
----

İşten gelmiş, üstümü değişmiş ağacın yanına gitmeye hazırlanıyordum. Asaf birazdan yüzümü görecekti. Sonrada her şey bitecekti...

Ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Kalbimin korkudan çarpmasıda bu yüzdendi zaten. Ağlamak üzereydim, dayanamıyordum. Neyin içine düşmüştüm ben böyle?

Asafla sabahdan beri konuşmamıştık ama geleceğini biliyordum. Evet bana karşı bir şeyler hissetmiyordu ama merak ediyordu. Kendisini bu denli seven kadını merak ediyordu...

Üstüme sade bir eşofman takımı giymiştim. Saçımı salık bırakmıştım. Yüzüme bir şey vurmadan parfümümü alıp bir kaç defa sıktım. Hazırdımı sanırım.

Odamdan çıkıp dış kapıya geldim. Sporlarımı ayağıma geçirip anahtarı aldım ve çıktım evden.

Yağmur çiselemeye başlamıştı.

O kadar yavaş adımlarla irerliyordum ki 5 dakikalık yere 15 daikada varmıştım.

Ordaydı...

Ağaca yaslı şekilde gözlerini kapatmış bekliyordu. Ellerim titremeye, terlemeye başlamıştı bile. Kalbim korkuyla çarpıyor, midem kasılıyordu. Ellerimi sıkıp Asafın yanına irelilemeye başladım. Attığım her adım geriye gidiyordu sanki.

Sonunda yanına vardığımda sessizce bekledim. Benim geldiğimi hissetmişti ama gözlerini açıp bakmıyordu. Tam karşısına geçip nefesimi verdim ve titreyen sesimle konuşmaya çalıştım.

"Asaf.."

Sesimi duyduğu an kaşları çatıldı. Gözlerini yavaş şekilde açıp benimle göz göze geldi. Tam o an sanki sarsıldığını hissettim. Gözlerinde büyük bir afallama vardı. Ben onun neden bu kadar şaşırdığını sorgularken o hiç bir şey yapmadan bana bakıyordu.

Kaç dakika öyle bakıştık bilmiyorum ama sonunda dudağı kıpırdandı. Bir şeyler söylemek istiyordu.

"Sen..."

Benimde kaşlarım çatılmışdı artık. Noluyordu böyle?

"Ben?"

"Sen o'sun"

Anlayamıyordum gerçekten.

"Seni anlayamıyorum Asaf. Ne demek istiyorsun?"

Sorumu es geçerek konuştu.

" Sen benim bunca zaman konuştuğum Bilinmeyen misin şimdi?"

Yavaşca başımı salladım onaylar anlamda.

"Sen kimi görmeyi bekliyordun peki..?"

Sesi şaşkınlıktan çıkmış sert konuşmaya başlamıştı artık. Bu tutarsız hallerine anlam veremiyordum.

"Seni beklemediğim kesin!"

Bu kadar öfkeyle konuşmasına şaşkınlıkla baktım. Ağlamamak için kendimle savaş veriyordum. Yağmurda şiddetini yavaş yavaş arttırıyordu. Ama şuan ıslanmak hiç birimizin umrunda değil gibiydi.

"Ne diyorsun sen Asaf?"

Titreyen sesime lanetler okuyup dişlerimi sıktım.

"Bunca zamandır beni parmağında oynatan sen miydin yani?!"

Hiddetle konuşması ağlama isteğimi dahada arttırıyordu.

"Ben seni parmağımda oynatmadım Asaf. Böyle iğrenç imalar yapmayı bırak. Ben sadece sevgimden haberin olsun istedim. Hepsi bu kadar..."

Gözlerini yumup sakinleşmeye çalıştı. Adam akıllı konuşup gitmek istiyordum artık burdan.

"Yarın sabah 5'te gidiyorum burdan. Bir daha asla karşına çıkmayacam Asaf."

"O zaman ne sikime yazıyordun bana?! Böyle kendine alıştırıp sonra defolup gitmek için mi?"

Çok kırıcı konuşuyordu. Kendimi tutamıyordum artık. Göz yaşlarım yağmurla birlikte akmaya başladı.

"Asaf sen sadece benim seni sevmeme alıştın. Sen görmediğin birinin varlığına alışamazsın ki..."

Sinirden şakağındaki damarlar atmaya başlamıştı artık. Bu kadar çok neye sinirlendiğini kestiremiyordum gerçekten.

"Sen benim hoşlandığım kızdın lan!"

Bağırarak söylediği şeyle dumura uğradım. Ne?

"N.ne?"

"Ben bunca zaman senden gerçekten hoşlandım hatta sevdim belkide. Ama sen benim bütün hislerimden şüphelenmeme neden oldun!"

Göz yaşlarım yağmur gibi o kadar hızla akıyordu ki. Asafsa bunu umursamıyor, içinde tuttuğu öfkeyi kusuyordu.

"Senin sevgin zaten yalanmış kızım! Senin sevgin sadece alışkanlıkmış. Benimle konuştun hevesini aldın ve bitti!"

Dilim tutulmuş gibi bir şey söyleyemeden öylece duruyordum. Artık yağmur o kadar şiddetle akıyorduki üstümüz sırılsıklam olmaya başlamıştı.

"Hayır, hayır Asaf öyle değil!"

İnkar ediyordum. Öyle bir şey yoktu. Olamazdı!

Yüzünde alaylı bir gülümseme oldu.

"Tamda öyle Serra. Sen sadece kabullenmek istemiyorsun."

Az önceki siniri gitmiş o kadar sakin konuşuyordu ki... Delirecek gibiydim nerdeyse.

"Hayır Asaf ben seni çok sevdim, çok seviyorum. Ama alınmıyor bizden sende bunu anla."

Omuzlarını silkip rahat bir ifade takındı. Bense onun bu duygu değişimini şaşkınlıkla izliyordum.

"İstediğini yap. Sen bilirsin."

Yıllardır sevdiğim adam bu mu diye düşünüyordum. Benim sevdiğim adam bu olamazdı ki. Bu kadar acımasız, duygusuz olamazdı.

" Bir şey söylemeyecek misin Asaf?"

Belki bir şeyleri düzeltir diye bir umut sormuşdum.

"Ne söylememi bekliyorsun ki? Senin dediğin gibi sadece merak ediyordum seni. Başka bir şey yok. Şimdi nereye istiyorsan ora git."

O kadar net söylemişti ki bunları bana söylemeye bir şey kalmamıştı.

"Peki..."

Tam arkamı dönüp gidicekken durdum. Sorup sormamak arasında kararsız kaldım. Vereceği cevaptan korkuyordum.

Ona taraf dönüp yüzüne bakmadan titrek sesle konuştum.

"Bir kere sarıla bilir miyim?"

Yüzünü görmediğim için tepkisinide ölçemiyordum. Bu sessizlikten 'hayır' cevabını anlayıp arkamı döneceğim sıra kollarını açtı. Hemen gidip sarıldım.

Ne o konuşuyordu nede ben. Öylece bir kaç dakika durduk. Tam ayrılacağım sıra kulağıma eğilip fısıldadı.

"Bu son değil Serra..."

O kadar yavaş söylemişti ki zor duymuştum. Ben bir şey söylemeden arkasını dönüp seri adımlarla çıkıp gitti..

Ben orda dakikalarca belkide saatlerce kaldım. Yağmur öylece akıp gidiyordu üstümden.

Evet belkide bu bir son değildi. Belkide bir gün bir yerlerde yeniden karşılaşırdık....
-----

Evet bitti...
Finali hiç birinizin beğenmediğini biliyorum ama...
Peki bu bir son mu sizce..?
Yeniden yeni hikayelerde görüşmek üzeree

Öpüldünüzzz

Beklenmedik Where stories live. Discover now