VI - Yalan Dünyanın Koynundan Çıkış

1.7K 165 76
                                    

Akıl edip Ankara'nın içerisinde bir ordu evinin önüne geldiğinde, arabanın içerisinden indi. Cebinden çıkardığı telefonu otomatikmişçesine komutanını kendiliğinden aradı. "Söyle," diye yanıtlanan çağrısı, aslında her şeyin izahatıydı.

"Komutanım ben kızınızı aldım," dedi, sakinliğini koruyarak. "İyi lakin yurda gitmek istemiyor. Ben zaten yurdu nerede bilmiyorum. Bu yüzden ordu evine getirdim ama ne yapayım bilemedim..."

Melih'in kararsız ses tonuna, Kemal Tekkin'in sesi karıştı. "Birkaç gün orada kal asker!" Melih, işittiğiyle şaşırdı. Kemal Tekkin de üstüydü ama dinlese bir dert, dinlemese ayrı bir dertti. "Jülide kendisini toparlasın, öyle gel."

Neşe "Ne saçmalıyorsun?" dedi o arada hiç çekinmeden. "İyiymiş işte. Bıraksın yurduna dönsün!"

Melih, arabanın ön camından Jülide'nin cansızmış gibi duran bedenine baktı. "Komutanım," dedi o arada, araya girmekten oldukça çekinerek. Sonra ne olursa olsun diyerek sesli bir nefes eşliğinde saldı içerisindekini. "Jülide, iyi gözükmüyor. Bedenen iyi ama kitlenmiş kalmış. Daha kötü olmasın?"

"Olmaz ona bir şey," dedi Neşe, hiç teklemeden. "Sen arkanı döndüğün gibi uçuşa uçuşa gülümsemeye başlar! Numaraya yapıyordur kesin!"

"Peki," dedi Melih, ne diyeceğini bilemez halde. Daha fazla üstelese, hepten göze batacaktı ama içerisindeki henüz sesini kesmeyi beceremediği kalbi öyle acıyordu ki, razı gelmekte istemiyordu. Bir yurt köşesine, gözleri korkudan yerinden çıkmışken bırakılmayı yüreği çok iyi biliyordu. Jülide, neredeyse bir yetişkindi ama ölse de bugünü, mahkûm edildiği yalnızlığı unutamazdı, biliyordu. Hoş, çocuk Jülide'nin dahi unutamayacağını, biliyordu. Çocuk Melih'in unutamadığını bildiği gibi...

Telefonun diğer ucundaki iki beden, telefonun bir ucunda Melih'in olmasını önemsemeden birden hır güre karıştı. Kemal eline aldığı telefonla Neşe'ye öyle bir baktı ki, Neşe eski kurt Kemal'in kuyruğuna bastığını hissetti ve ağır bir yutkunuşla, geri adım atmak zorunda kaldı. Çünkü Kemal böyleydi; dur dediği halde diretmeye devam edersen, günü gelir durmadığına pişman olacak hale getirirdi insanı.

Tüm ipleri eline alan Kemal "Asker!" dedi, sert ve soğuk bir sesle. Melih, olduğu yerde hazır ola geçti telefonda olmasına rağmen. "Ben, Jülide'nin gerçekten gülümsediğini görene kadar dönmüyorsun!" Gerçekten gülümseme ayrıntısını, bile isteye bastırarak Neşe'ye söylemişti. "İki genç olup geziyor ve bugünü Jülide'nin hafızasından siliyorsunuz! Jülide akranları gibi bir genç olup hayata karışabildiği zaman, seni ben dön diye arayacağım." Melih içerisinden sıkı bir küfür salladı. Ne yani birde Jülide ile kendi cehenneminde gezip, eğlenecek miydi? "Anladın mı asker?"

İşittiği ses ile birden olduğu yerde silkelenen Melih, "Anladım, komutanım," dedi, sıkıntıyla. Neyin sıkıntısında olduğu dilinden avare gibi döküldü. "Anladım komutanım da, Neşe komutanım-"

Kemal, Melih'in cümlesini bile tamamlamasına izin vermedi. "Neşe, bende," dedi, kendinden emin bir tavırla. O tavrı, Neşe gözlerinden okuyabiliyordu üstelik. "Sen dediğimi yap, gerisine karışma!"

Karışması ne mümkündü? "Emredersiniz komutanım," dedi, otomatik fazda.

"İyi görevler, asker!"

Melih, yüzüne kapanan telefonla boğazını temizleme ihtiyacı hissetti. Ardından cebinden bir sigara çıkarırken, yüzünü arabadan taraf çevirdi. Ağır ağır sigarasını tüketirken, bir bilinmezlikle Jülide'yi izledi. Kendisiyle ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu ama Jülide'nin hali de hal değil gibi duruyordu. Öylece boş gözlerle oturtulduğu arabanın içerisinden ordu evinin merdivenlerine bakıyor, kendisine kilitlenmiş Melih'i zerre hissetmiyordu. Hayır normal zamanda olsalar, hiç olmadı kavga ederler ve vakit geçirirlerdi ama Melih, aklı yerinde olmayan Jülide ile neyin kavgasını etsindi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ALKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin