Bölüm 15

933 70 26
                                    


O gece de son birkaç haftadır yaptığım gibi neredeyse sıçrayarak yatağımdan kalktım.

Terlemiştim ama çok üşüyordum. Uyandığımda aslında gördüklerimin rüya olduğunu farkediyordum ama hiç rüya gibi gelmiyordu yaşanırken. Çok tuhaf bir hissiyattı.

Etrafıma baktım, diğer kızlar mışıl mışıl uyuyordu. Saat epey bir geçti. Rüyamı hatırlamaya çalıştım. Pek bir şeyler hatırlayamıyordum sadece bir kaç imge vardı beynimde.

Son haftalarda gördüğüm rüyaların hepsinin gerçek gibi olmasının yanı sıra bir başka ortak özellikleri de vardı; Riddle ve Evan muhakkak hepsinde vardı. Aklım almıyordu bir türlü.

Kitapları çok araştırdım. Bu bi tür kara büyü müydü? Bilinçaltı büyüsü? Belki de sadece kötü bir şakaydı? Hayır. Hiç biri değildi. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp tekrar başımı yastığa yasladım. Bir kaç dakika sessizce bekledikten sonra bir kaç imge belirdi zihnimde, sustum ve sahneyi izledim.

Bir çiçek vardı elimde. Yatakhanede yatağımın yanında duran, eşyalarımı koyduğum, küçük tek gözlü komodinin üzerinden almıştım onu.

Öyle romantik bir çiçek değildi, ne güldü ne de papatya.

Öyle dalından koparılmış sade beyaz küçük küçük çiçeklerin oluşturduğu bir salkımdı sadece. Ama güzeldi. Sade ve güzel.

Kim koymuştu peki onu oraya? Rüyamda bunu bilmiyordum ve öğrenmeye çalışıyordum.

Çapulculardan birinin koymadığı belliydi. Ben zambak severim. Onlar bunu biliyor. Ne zaman bir çiçek alsalar bu zambak olur. Beni tanımayan biri olmalıydı.

Belki de hislerini açmaktan çekinen ve benimle tanışmak isteyen biriydi.

Kimin koyduğunu pek de umursamamaya başlıyordum çünkü bunun ne çiçeği olduğunu öğrenmek istiyordum.

Rüyamda kütüphanedeki bitkilerle ilgili tüm kitapları tek tek okuduğumu hatırlıyorum. Hogwarts'da veya çevresinde yetişen bir çiçek değildi çünkü daha önce hiç buralarda görmedim. Ama hangi çiçek olduğunu bulamadım.

Elimde tüm gün o çiçekle gezdiğim gözümün önüne geliyordu.

Rüyam tamamen gözümde canlanmaya başladı;

"O çiçek de nereden çıktı öyle Amy? Yoksa Rosier'dan mı?" Büyük salonda yemek masasında otururken Peter'ın sözleri gözlerimi çiçekten ayırmamda pek de yardımcı olmamıştı. "Bilmiyorum, uyandığımda komodinin üzerinde buldum." James'in kıkırdayışlarını duyabiliyordum. "Gizli bir hayranın var demek." dedi Sirius iştahla yemeğini yerken. Ona cevap vermedim. Büyülenmiş gibi çiçeği izliyordum.

"Şuna bakın nasıl da ilgiyle izliyor çiçeği, hemde ne basit bir çiçek bu böyle? Pek bir ihtişamı da yok." dedi James anlam veremeyerek. "Ben çok beğendim." dedim baş kaldırarak. Tam o sırada Riddle Slytherin masasına oturuyordu ve söylediklerimize şahit olmuş gibiydi. Normalde çok donuk bakardı gözleri. Ama birden bire derin bir şekilde bakmaya başladı.

Neden bakıyordu? Nefret etmiyor muydu bu çocuk benden? Neden böyle bakıyordu?

Kendine gelmiş gibi bir anda çekti gözlerini üzerimden.

O gün tüm gün çiçeğimi yanımda gezdirdim. Onu yaka cebimde saklıyordum. Günün son dersinden çıktıktan sonra sınıfta unuttuğum kitabımı almak için İksir Sınıfına geri dönmüştüm ve İksir derlerini ortak aldığım Riddle'ı bir bitki ezmeye çalışırken gördüm.

İçeri girdiğimde kafasını kaldırıp bir saniye bana baktıktan sonra işine geri döndü. Bense onun yan tarafında duran sırama ilerledim ve altından kitabımı alırken çiçeğim yere düştü.

Black Tale || a riddle storyWhere stories live. Discover now