Kaçma İsteği

78 7 3
                                    

Günler günleri kovalıyordu. Efe ve Sinan her günü birlikte geçiriyordu. Hafta içi çıkışlarda kütüphanede ders çalışıyorlar, hafta sonu parkta birlikte kitap okuyorlardı. Efe Sinan'ın bu yeni haline her geçen gün biraz daha alışıyordu ve bu durumdan nefret etmişti. Bu yüzden Sinan'a ters davranıyor hatta köşe bucak ondan kaçıyordu ama her saklandığı köşede Sinan onu sobeliyordu. Ayrıca Sinan ona sürekli temas ediyordu. Masada mı oturuyorlardı Sinan kolunu koluna, bacağını bacağına mutlaka değdiriyordu. Eli rahat dursa ayağı durmuyordu. Eşcinsel olduğu için mi bunu yapıyordu, nasıl bir oyunun içindeydi hala çözememişti. 1 aydır böyle devam ediyordu. Sırasında oturmuş bunları düşünürken Sinan aniden yanına oturdu.

"İlk iki ders boşmuş, gel benimle."

"Nereye?"

Sinan cevap vermek yerine bileğinden tutup kaldırdı Efe'yi. Sinanla normal insanlarla kurduğu gibi bir iletişim kurmayı düşünmemişti zaten. Birincisi Sinan bi insan değildi ve ikincisi ikisi arkadaş değildi. Bu ikisinin de gerçekleşme ihtimali olmadığına göre bi normallik beklememeliydi.

Basket sahasına giden yola girdiklerinde Efe tuhaf bi duygunun esiri oldu. Bu duygu korku değildi, gerginlik değildi. Bu duygu hayal kırıklığıydı. Üzgün hissediyordu kendini. 1 ay sonunda eskiye dönüyor olmaları ilginç bir şekilde kalbini kırmıştı. Yani saçma da olsa bu yeni hallerine alışmıştı işte. Aptal gibi alışmıştı. Ağzını açıp birşeyler söylemek istiyordu ama ağzını açsa sesi çıkmayacak gibi hissediyordu. O yüzden içeri girdiklerinde engel olamadığı hayal kırıklığı dolu bakışlarını Sinan'a dikti. Etrafa bakınca itlerini görememişti. Tek başına dövmeye karar vermişti demek. O kadarı sıkardı işte. Efe'nin karşılık vermeyeceğini düşünüyorsa çok büyük yanılıyordu. Efe'nin elleri farkında bile olmadan yumruk halini almıştı. Vücut dili savunma pozisyonuna girmişti bile. Sinan bu durumu komik bulmuştu. Salak onu dövmek için buraya getirdiğini sanmıştı.

Sinan duvar köşesindeki topa doğru yürüdü ve eğilip topu eline aldı. Bi iki kere sektirdikten sonra Efe'ye doğru fırlattı topu. Efe refleksle topu tutup şaşkın bakışlarını toptan Sinan'a çevirdi. Az önce kendini o kadar kasmış o kadar sıkmıştı ki o kısacık gerginlikte kasları ağrımıştı. Şimdiyse aniden rahatlamıştı.

"Niye öyle bakıyorsun?" dedi Sinan ima kokan ses tonuyla.

Efe omuz silkip topu sektirerek potaya doğru sürmeye başladı. İki ders saati boyunca birlikte basket oynadılar. Sinan, Efe'ye sanki az temas ediyormuş gibi basket maçı boyunca sırtına göğsüne kısaca her yerine temas etmişti. Kah topu elinden almak için göğsünü sırtına vurmuş kah Efe topu ondan almaya çalışırken sırtını göğsüne sürterek topu korumuştu. Yani normalde temaslara takılmazdı asla ama Sinanınki normal bir boyutta değildi. Her temas ettiğinde ona bakıyordu ama bilerek yapıyor gibi de davranmıyordu. Gayet rahat bir beden dili vardı yanındayken. Efe onu çözemedikçe bi bataklığa batıyor gibi hissediyordu. Maç sonunda Sinan saha zeminine uzandı. Efe de araya mesafe bırakarak yanına uzandı.

"Ne kadar daha devam edeceksin bu oyuna?"

"Ne oyunu anlamadım."

"Anlamamış gibi yapma boşa. Yemiyorum çünkü."

Sinan yüzündeki gülümseme ile başını Efe'ye çevirdi. Efe de ona baktığı için göz göze geldiler.

"Pes ediyorum. Bu oyuna son vermeyi düşünmüyorum."

Onun gülümsemesi Efe'ye de geçmiş gibiydi. "Okuldan gitmeyeceğim. Bu okuldan mezun olacağım. Bomboş bir uğraşın peşindesin. Beni rahat bırak artık. Sana da işkence bana da. Benden nefret ettiğin halde 1 aydır neden her gününü benimle geçirdin ki? Sırf beni uyuz etmek için kendine de eziyet ediyorsun." Tüm bunları inanarak sinirden uzak bir şekilde söylemişti. Öyle ki Sinan ürperdiğini hissetti.

Fragile Dreams (BxB)Where stories live. Discover now