yedi

162 11 0
                                    

mark bir süre ağladıktan sonra kızarmış gözleriyle ayağa kalktı, saçı başı birbirine karışmıştı. televizyonu sabırla dinlemeye başladı. hangi hastanede olduğunu öğrenmek istiyordu. haechan'ın o arabada olduğundan emindi sanki.

ve spiker isimlerini açıklamıştı,
"...,Lee Donghyuck,..."

mark duyduğu isim ile kalbinden vurulduğunu hissetmişti. konuşamıyordu. hıçkıra hıçkıra tekrardan ağlamaya başladı. her şeyi siktir etti o an, her şeyi boşvermişti. evinin kapılarını bile kapatmadan koşarak dışarı çıktı ve arabasını çalıştırdı. göz yaşlarından hiçbir şey göremezken bile hızlı hareket etmeye çalışıyordu. üstüne hiç dikkat etmemiş, telefonunu bile almamıştı.

hastaneye vardığı an arabasından indiği ile danışmanın yanına gittiği bir olmuştu. direkt oda numaralarını sordu. danışman ameliyathanede olduklarını söylediğinde yanlarından bir doktor bağırarak hızla geçti, "4 kişiyi kaybettik bile!".

mark bunların arasında haechan'ın bulunmaması için öyle bir dua ediyordu ki içinden... koşa koşa ameliyathanenin yanına gitti. yere çöküp bağırarak ağlamaya başladı.

"haechan, nolur yaşıyor ol haechan!
çok erken nolursun gel,
ölmüş olamazsın,
sevgilim dayan."

sürekli bunları tekrar ederek ağlamaya devam ediyordu. yaklaşık bir saat böyle ağladı. ona yerden kalkmasını söyleyenleri duymamıştı bile. hemşireler sakinleştirici vurmak için ikna etmeye çalışıyordu, fakat o zaman bile haechan dilinden düşmüyordu. doktorlar sürekli çıkıyordu, sürekli birilerinin öldüğünü duyuruyorlardı. mark'ın ümidi tükenmeye başlamıştı, daha çok ağlamak istiyordu. arkadaşlarının yakınları da mark'la beraber ağlıyorlardı, ama en sonunda pes edip orayı terk ettiler.

mark oturuyordu, sadece oturuyordu ve ağlamakla yetiniyordu. sabaha kadar ameliyathane kapısında bekledi gelecek güzel haberi, çünkü sadece o kalmıştı. arkadaşları kan kaybından, bacakları kolları koptuğu için, ölmüştü. bir tanesinin de kafası kopmuştu. haechan tek ümitti hepsinin arasından.

mark sabaha kadar uyumamış, gözleri kızarmış, ve fazlasıyla şişmişti. ve sabah saat 8.30 gibi ameliyathaneden doktorlar çıktı. mark hemen ayağa kalkıp doktorun kolunu sıkıca tuttu. "yaşıyor deyin lütfen yaşıyor deyin doktor, lütfen...".

doktor gülümsedi ve markın omuzunu sıktı. "merak etme evlat, gayet iyi, onun kurtulması tamamen bir mucize olmuş. fakar fazlasıyla dinlenmesi gerek, hem hastanede hem evde. ona çok iyi bakmalısın, çok fazla bakıma ihtiyacı olacak, haydi geçmiş olsun.".

ardından sedye ile arkasından haechan çıkmıştı. her yeri sargıydı. hemşireler acele ile odaya doğru götürdüler. mark bu sefer de mutluluktan ağlamaya başlamıştı. koşarak arkalarından gidiyordu. odaya yerleştirdiklerinde hemşireler mark'a, "birkaç saate uyanacaktır. lütfen uyandığında bize haber eder misiniz? yemek vereceğiz, biraz sıvı tüketecek.". mark kafası ile onayladı onları ve hemen haechan'ın yanına oturdu. gülümseyerek ağlıyordu mutluluktan, hayatında hiç bu kadar korkmamıştı. sadece başında oturdu ve onun uyanmasını bekledi. ve o sırada uyuyakalmıştı zavallı çocuk...

enemies to lovers | markhyuck Where stories live. Discover now