Tanrı'nın Sevilen Kulu Mu Yoksa Daha Çok Acı Çekmesini İstediği Kulu Mu

635 68 87
                                    

*İlahi bakış açısı*

"Yanlışsın Chang." dedikten sonra yavaşça ayağa kalktı Minho. Lavaboda ağzını temizledikten sonra kapıdaki ekibi boşverip Changbin'e baktı. Changbin bir nevi doğruydu ama yanlışları da çoktu.

"Geceleri genelde iyi bir şekilde uyuyorum. Uyku ilaçları gecenin köründe gördüp uyandığım kabuslar için. Her gece içiyorum çünkü ilaçların kabus veya rüya görmemi engelleyen bir içeriği var. Bu sabah ilaçlarım bittiği için kabus gördüm ve gece uzun bir süre uyumadığım için gözlerimin altı morarıktı. Kapatıcıyı gözlerimin altına değil başka yerlerde kullanıyorum. Merede kullandığımı tahmin edebilir misin? Kollarımda. Kediler çizdi diye suçu onlara attığım çizikleri ben yapıyorum. Bunu da fark ettin mi?" Ağır konuşuyordu. Arkasında yere çökmüş duran Jisung'u unutmuştu ama Jisung'un titremeleri ve gözünden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Bir de kendine zarar mı veriyorsun? Ölmeyeceğine söz verdin amına koyayım!" Changbin Minho'nun üzerine gelmeye başladığında Minho karşılık verdi.

"Ölmeyeceğim zaten eğer ölmek isteseydim yapardım!" Yapamazdı. Hep kurtulmuştu, tekrar kurtulurdu. Tanrı'nın sevilen kulu muydu yoksa daha çok acı çekmesini istediği kulu mu? Muhtemelen ikincisi.

"Sen aptalın tekisin!" Changbin konuşurken ellerini Minho'nun yakasına sarmıştı ve onu duvara doğru itmişti kendiyle beraber. "Sen cidden sorunlusun! Psikoloğa götürmemize de izin vermiyorsun Minho neden iyileşip hayatına devam etmek yerine daha da boka sarıyorsun!?" Changbin haklıydı. Sadece ekipteki herkes de değil tüm çalışanlar da bıkmıştı Minho'nun bu ayarsız tavırlarından. Korkuyorlardı da bir gün gerçekten öleceğinden.

"Bırak beni."

"Sen cidden... Aman be niye sikime takıyorum ki!? Ne bok yersen ye! Ona yardım etmemize izin vermeyen bir arkadaşa yapılabilecek kadar arka çıktım zaten! İster öl ister yaşa umurumda değilsin Lee Minho, artık tek başınasın!" Bu sözlerin ardından sinirle Minho'nun yakalarını bırakmış ve banyodan çıkmıştı.

"M-Minho..." Jisung zar zor konuştuğunda Minho kısa bir süre ona baktı. Hemen sonra ise bakışlarını Jisung'dan çekip önüne döndü ve o da banyodan çıktı. Adımları merdivenlere giderken peşinden gelen Jisung'un sesini duyabiliyordu. "Minho, bekle!"

Beklemeden önce üst kata sonra odasına gittikten sonra içeri girmeye çalışan Jisung'a rağmen kapıyı kapatıp kilitlemeyi başardı. Kapının ucuna çöküp ağlamaya başladığında kedileri etrafını sarmıştı. Sanki hissediyorlar ve sahiplerini sakinleştirmek istiyorlardı.

Jisung ise kapının diğer tarafında yere çökmüş ve durmadan Minho'ya sesleniyordu. "Minho... Aç kapıyı, ne olursun..." Kapının diğer tarafından gelen ağlama sesleri yüzünden Jisung da ağlıyordu. "Minho söz veriyorum kapıyı açarsan bir daha asla gitmem. Asla, sonsuza kadar seninle kalırım. Yeter ki kapıyı aç."

Chan kardeşinin bir şey yemediğini fark etti ve bu yüzden kardeşini almak için üst kata çıktı. Jisung'un yanına gidip "Yemek yemedin Jisung."

"Minho da yemedi." Minho kapının arkasından gelen sesleri daha rahat duymak için bir süre ağlamayı bıraktı.

"Yemeğini ye sonra ona da yemek götürürsün. Ayrıca Changbin dedi ya, yemek yiyemiyormuş. Zorlarsan mide sıvısını da kusar, Jisung." Chan'ın savunuşu doğruydu fakta Jisung gitmemekte ısrarcıydı.

"Uçakta yedik zaten, o kadar da aç değilim. Gidip ye sen, ben buradayım." Chan kardeşinin yanına doğru eğilip saçlarını okşadıktan sonra yanağını öptü.

"Kendine zarar verecek bir şey yaparsan senden önce ben seni öldürürüm kardeşim. Tok olduğunu var sayıp ısrar etmiyorum ama aç olduğun zaman yiyeceksin, tamam mı?" Ve Chan gitmişti. Jisung Minho'yla kalmıştı.

Deadly Difficulty 2/MinsungWhere stories live. Discover now