8

67 8 3
                                    

O kadar yorgun uyumuştum ki odamdaki güneş ışığı bile beni uyandırmaya yetmemişti ama Oliver'ın kedi miyavlayısını andıran uykulu konuşması anında gözlerimi açmama sebep olmuştu. Hayatta en değer verdiğim iki kişiden birinin mezarına geçen sene kendi ellerimle çiçekler dikmistim. Diğerini de kaybedersem beni hayata bağlayan ne kalırdı ki. Yatakta, arabalı pijamaları ve köpekli minik panduflarıyla gözünü ovusturan yeşil gözlü kıvırcık miniğe doğru döndüm.

"abla"

"efendim ablacım" ona eşlik eder gibi bende gözlerimi ovusturdum.

"ben acıktım"

Yatakta güzelce bir genlesip doğruldum. Miniğimin saçlarını karıştırıp gülümseyerek konuştum. "ne yemek istersin"

Yatağın üstüne tırmanıp yanıma geldi. O kadar heyecanlı bakıyordu ki bu kadar ne yemek isteyebilir düşüncesiyle bende heyecanlandım. "tost" demesiyle yüzümde heyecandan yukarı dogru kasılan mimiklerim kendini aşağıya bıraktı.

"tost mu"

"tost"

"tost için mi bu kadar heyecanlandin"

Ikimiz de tek elimizle hafifçe ağzımızı kapatıp birbirimize bakarak kıkırdadık. Sanırım küçük bir ben yetiştiriyordum.

"madem o tostu o kadar istiyorsun hadi yapalım bakalım" Oliver'ın oley çığlıkları arasında onu kucağıma aldım ve mutfağa doğru yürümeye başladık.

Oliver her zaman bana yardım eder, bir seyleri istiyorsa önce cabalamasi gerektiğini bilirdi. O yüzden onun yapmasına izin verdiğim tehlikesiz kucuk görevleri yerine getirirken hiç de şikayetçi gözükmüyordu.

" kaşarları da doğradık geriye sadece tostu tost olabilmesi için makinaya koymak kaldı. Oliver ben makinayı ayarlarken sende ekmekleri getirir misin ablacım."

Oliver koşarak Görüş alanımdan çıkıp arkamdaki tezgaha ulaştığında dönmesi gereken süreden daha uzun süre oyalandığını fark edip ona döndüm.

"abla burda ekmek yok"

"nasıl yok"

Makinanin fişini çekip minionlu panduflarımı hızlı hizli birbirine sürterek Oliver'ın yanına gittim. Evde yaptığımız küçük aramanın sonucunda ikimiz de evde ekmek olmadığına ikna olmuştuk. Ellerimi belime koyduğumda benimle aynı anda ellerini belime koyan küçük kardeşime baktım. Küçük kendimi yetiştirdiğme ikna olmuştum

"sanırım çıkıp ekmek almalıyız"

Oliver'ın omuzları düştü.

"ekmeksiz tost olmaz mı" 8 yaşında olduğunu unuttuğum üşengeç kardeşimin sorusu yüzümü güldürmeyi başarmıştı.

"sen evde kal o halde bende ekmek alıp geleyim" kendisinin gelmesine gerek olmadığını duyduğunda  ekmeksiz tosttan vazgeçmiş ekmekli tost ona daha cazip gelmişti.

Ayağıma tuvalet terliği benzeri bir terlik giydim. Üstten topuz yapmama rağmen gece sağdan soldan çıkan Saçlarım, üstümdeki tek omzu düşmüş beyaz oversize t-shirt ve altımdaki Hello Kitty'li pembe pijamamla umarım kimse beni bu halde görmez diye içimden dua ederken avucumdaki kedili anahtarliğı sıktım.

Oliver'ı sıkı sıkı tembihleyip kapıyı açtığımda yüzüme birden onlarca flaş patlatmaya başladı. Refleks olarak elimi yüzüme siper ettiğimde sağ tarafımdan elinde mikrofon olan bir kadın birsürü soru sormaya başladı.

"Louis partridge ile aranızda ne var."

Ağzımdan belli belirsiz çıkan şaşkın "ne" kadının girdiğim şoku anlamasına yetmemiş olacak ki sorularına devam etti.

~ŞİŞE~ Louis Partridge Where stories live. Discover now