9. Maskeler

40 0 1
                                    

Sabah erkenden evde çalışanlardan  Süleyman efendi Adnan beyin kapısını çaldı. Adnan beyin uykusu derindi, onu duymadı. Adam içeri girip yatağa yaklaştı:
- Adnan bey! Adnan bey! Uyanın!

Adnan bey ona doğru dönüp gözlerini açtı:
- Ne? Ne var Süleyman efendi?
- Biliyorum çok erken, ama Bihter hanımı balkonda baygın bulduk...
- Ne?

Adnan bey silkinerek uyanmaya çalıştı. Yatağın baş tarafına baktı. Evet, Bihter yoktu. Bunu nasıl fark edememişti? Meseleyi hatırlayarak yataktan çıktı:
- Bihter iyi mi? Birşey var mı?
- Oturma odasındaki koltuğa yatırdık. Doktor çağıralım mı?

Adam birden kükredi:
- Ne? Daha doktor çağırmadınız mı? Bu ne ihmalkarlık!
- Size danışmadan...
- Süleyman efendi! Süleyman efendi! Böyle birşeyi sormaya gerek var mı?

Elini silkeleyerek onu kapıya yönlendirdi:
- Hemen doktor çağırın! Bihter hanımın başından ayrılmayın! Ben şimdi  geliyorum.

Cevap beklemeden adamı kapının dışına itip, kapıyı kapattı. Apar topar giyinip aşağı indi. Bihteri koltukta solmuş bir yüzle görünce canından can gitti. Elini alnına koydu, yanıyordu. Teni beyaz bir ton almıştı. Saçlarını yüzünden geriye  alınca gözleri geceleğinin yırtılmış omzu ve yatış pozisyonundan dolayı luzumundan fazla açılmış olan göğüs dekoltesine takıldı. Böyle ulu orta ne kadar savunmasız görünüyordu. Karısının önüne siper olurken kan beynine sıçramıştı:
- Çabuk bir örtü getirin!

Süleyman efendi fırlarken, hizmetkarlardan birinin sirkeli suya batırıp sıktığı bezi elinden kapıp karısının alnına koydu:
- Sevgilim!

Az sonra doktor geldi. Adnan bey hariç herkes salondan çıkarıldı. Titiz bir muayenenin ardından birkaç ilaç yazdı:
- Hanımefendi fazla ayazda kalmış gibi görünüyor, vucudu yanarken ayakları buz gibi. Bünyesi zayıf olduğu için bu onda iyi etki yapmamış. Birde belki heyecan ve yorgunluk varsa bunlar bir insanın dirayetini kırabilir. İlaçlarını muntazam alır ve iyi beslenirse birkaç gün içinde kendini toparlar. İstirahat şart. Ben şimdi bir iğne yapacağım, bu onu biraz rahatlatır. Bir an önce odaya alıp...

Adnan bey bunu akıl edemediği için şaşkındı. Hizmetkarlara hemen onların odasının yanındaki odayı  hazırlamalarını söyledi. Evin içinde bir koşuşturma başladı. 

Doktor bey geçirilirken Adnan bey de Bihterin başındaydı. Elini tutmuş düşünüyordu. Bu olayda kendini suçluyordu. O bu güzel ve narin kızın çok mu  üzerine gitmişti? Bihter beklentilerine cevap veremeyince içine atmış, böylece hastalınmış mıydı? Yorgun ve sırası olmadığını söyleyerek aşkını nazikçe geri çevirdiği geceler o kadar da fazla değildi aslında. Ama yine de istediğini alana kadar üzerine gitmiş, Bihterin isteklerini hiçe sayarak her seferinde istediğini almıştı. Genç kadın hiçbir zaman bunların bahsini geçirmese de gözlerinin içindeki kırgınlığı görmezden gelmeyi tercih edip onu pırlanta yüzükler, altın gerdanlıklara boğarak bir nevi günah çıkarıyordu. Ona yetmek için elinden gelen maddi ve manevi herşeyi yapıyordu. Bihterden tersi bir muamele görse... Genç kadın sadece ara sıra ona olan tutkusundan unuttuğu şeyi istemişti... biraz anlayış.
Halinin sebebi bu tavrıysa bundan hemen vazgeçmeliydi! Biricik sevdiceği onu reddetmekten çekinerek kendini hasta etmeyi göze alırken onu kaybetmeyi göze alamazdı:
- Hele bir ayağa kalk! Seni asla üzmeyeceğim bir daha. Söylediklerin ve söyleyemediklerini anlayacağım. Söz veriyorum sevgilim. Bir ADNAN BEY sözü.

Behlül duyduğu seslerle gözlerini aralarken kafasını camdan içeri sızan ışığa doğru çevirdi. Gün daha tam  ağrımamıştı ve dışarda birşeyler oluyordu. Gece lambasının yanındaki çalar saate baktı. Saat yedi civarıydı:
-  Hiç böyle yapmazlardı. Bunların bir telaşı var.

Aşk-ı Memnu Reprise Where stories live. Discover now