14

336 57 40
                                    

"Dizlerim tutmuyor."

"Yoruldun mu?"

Yere kendini atan jeongin hyung'a bakarken güldüm ve elimdeki torbaya legoları toplama işime devam ettim.

"Yoruldum, yani normalde zihinsel olarak yoruluyorum ama fiziksel hareket etmeye etmeye böyle olmuşum, yaşlandım ne de olsa."

"Abartıyorsun daha yirmi beş yaşındasın."

"On yaşında bile yaşlı hisseden çocuklar varken bana bunu söyleyemezsin."

"Öyle mi cidden?"

"Evet, her şey akılda bitiyor hyunjin. Yaşadığımız şeyler bizi psikolojik olarak oldukça yaşlandırır, hiçbirimizin hayatı kolay değil."

"Hayatın kendisi yorucu."

"Öyle, gidecek miyiz?"

"Hmhm, nasıl hissediyorsun?"

"Hangi konuda?"

"Klinikten çıkmadan önce.."

Yaşadığımız olayı hatırlattığımda bana bakıp gülümsedi ve kalktı olduğu yerden.

"Merak etme bununla başa çıkmayı uzun zaman önce öğrendim, ama kafamı dağıtmak istemen çok ince bir davranış teşekkür ederim."

"Rica ederim sadece bana ettiğin yardıma karşılık vermeye çalışıyorum, manevi olarak."

Samimi bir gülümsemeyle omzumu okşadıktan sonra çocukların odasından çıktı, ben de uyuduklarından dolayı onları bakıcılarına emanet edip çıktım peşinden. Günüm güzelleşmişti bu miniklerle oynadığımdan, mutluydum.

Jeongin hyunga koşarak yetişmeye çalışırken onun bahçede biriyle konuştuğunu gördüm, sanırım bir öğretmenle konuşuyordu. Gülümseyip yürümeye devam ettim, bir yandan da çantamın içinde çalan telefonumu bulmaya çalışıyordum.

"Nerede bu, hay lanet!"

Onun yanına vardığımda nihayet telefonumu bulmuş ve kafamı da kaldırabilmiştim.

Bu da ne?

Gülüşüm yüzümde donakalırken jeongin hyung gülerek döndü bana ve tanıttı önündeki adamı.

"Bu beyefendi burada çocuklarla ilgileniyormuş. Ah kusura bakmayın adınız neydi?"

Sertçe yutkunup geriye bir adım attım, elimdeki telefonum düşmesin diye öyle bir sıkıyordum ki, elim arasında ufalanacak gibiydi.

"Oğlum."

Karşımdaki adamın dolu gözleri arasında konuşmasıyla gözlerim hızlıca doldu, bu tek kelime.. Nasıl böylesine etkilerdi ki beni?

"Ne?"

Jeongin bana dönerken elimi ağzıma kapatarak yanlarından geçip hızlıca bahçe kapısına gelerek çıktım anaokulundan.

"Hyunjin!"

Arkamdan seslenen iki bedeni de duymazdan gelerek koşmaya başladım, var gücümle koşuyordum, uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmak tek gayemdi, nasıl burada olurdu?

Bir yandan nefes almaya çalışırken elimi kalbimin üstüne koydum, çok acıyordu canım, çok çok acıyordu. Hıçkırıklarım sanki binalara çarparak kulaklarıma dolarken dizlerim tutmayana kadar bilmediğim yerlere kadar koştum, en sonunda acı bir çığlık atıp çıkmaz bir sokağın duvarına yaklaşıp yere düşerken kimsenin olmamasını fırsat bilerek bağırarak ağlamaya başladım.

Nefes alamıyordum, her tarafım titriyordu, üşüyordum bir yandan, ölecek gibiydim tamamen, gözlerine baktığım andan beri ölecek gibiydim.

Elimdeki telefonumdan arayabileceğim tek kişiyi aradım, chan'ı.

Psikolog || hyuninWhere stories live. Discover now