Tanrı bana nefes bağışladığı sürece

6.6K 569 223
                                    


"Saat 01.23'tü..." kafasını omzuma yaslamış sol eliyle sağ elimin parmaklarıyla oynuyordu. Batmak üzere olan güneş, hafif turuncu gökyüzü, ılık esen rüzgarla karışık jungkook'un kokusu. Etrafta biz hariç birkaç çift vardı.

İşaret parmağımla yüzük parmağını okşayıp devam ettim. "Benden hoşlandığını söylediğin zaman." İçi gider gibi verdi nefesini birkaç saniye sonra kafasını kaldırdı omzumdan gözlerimin içine baktı. "Hatırlıyorsun"

"Unutmuyorum. Sen unuttun mu?"
Yarım ağız gülümsedi. Unutmazdı. Jungkook, hiçbir şeyi unutmazdı. Gülümsemesi sesli bir hâl aldı " Sarhoş olduğumu düşünmüştün." Gerçekten sarhoş olduğunu düşünmüştüm. O an hayatımın en unutulmaz en güzel Ama inanması bir o kadar zor anıydı. Sabaha kadar uyuyamamıştım. Göğüs kafesim bana savaş açmıştı resmen yemin etmişti nefesimi zehir edeceğine.

Şimdi aradan 5 sene geçti hâlâ aynı duygular ilk günkü gibi hissediyorum. Aradan geçen onca zaman hafifletmemişti aşkımı aşkımızı aksine zaman körüklemişti duygularımızı. Koca bir aleve dönüştü sonra sardı ikimizi ve kurtulamayacağımız yangınlara sürükledi bizi. Jungkook'u sevmek zordu ama pişman oldum mu? Asla. Bir daha olsa bir daha severim hatta bu sefer ona duygularımı söylemek için uzun süre beklemem bile.

Jungkook tıp kazanmıştı öğrendiği zaman koşa koşa yanıma gelmiş saatlerce bana sarılıp mutluluktan ağlamıştı. Ara ara duruyor ve sonra 'İnanabiliyor musun Taehyung' diyip tekrar mutluluk göz yaşlarını döküyordu. Onu öyle görmek hele ki bunca uğraş ve uykusuz günlerinin karşılığını almışken görmek beni ondan daha fazla mutlu etmişti.

Ağaç ev? Onu çoktan yapmıştım.

Ben ise edebiyat bölümünü kazanmıştım, aslında kazanmak istemiştim. Beni mutlu eden buydu ve çevrem mantıklı davranmamı söylese bile jungkook arkamda durmuş 'hangi bölümü seçersen seç en iyisi olacağına eminim' demişti. Basit bir cümle ama bu bile jungkook'un her zaman yanımda olacağına inanmama yetmişti.

"Hayatım daha güzel"

"Sen varken hep güzeldi" 

Arkamızda bulunan çantasını almış içinden fotoğraf makinesini çıkarmıştı.
Jungkook ne yaparsa yapsın hep onu izlerdim. Yemek yaparken, ders çalışırken, uyurken, gülerken, ağlarken -ki bundan nefret ederim- her zaman gözüm üstündeydi. Her hareketi hoş gelirdi bana.

Bir fotoğrafta takılı kaldı, bana göstermek için fotoğraf makinesini yaklaştırdı. Jungkook Koreden döndüğü zaman. Ben, atlana, alex, jason ve jungkook hepimiz görünebilmek için neredeyse birbirimizin dibine girmiştik; Atlana jason'un sırtında, jungkook benim yanımda kafası benim tarafıma yatmış her zamanki tatlı gülümsemesiyle, benim kocaman gülümsemem jason ve atlana'nın yanında parmaklarıyla 'M' harfi yapan alex.

"Seni görene kadar kafayı yedim"
Burnunu kırıştırıp gülümsedi " Evet, atlana uzun uzun anlattı... Bende kafayı yedim." Bir sonraki fotoğrafta ben ve jungkook Palazzo medici'ye gitmiştik tavanı gösterebilmek için fotoğraf makinesini aşağı indirmişti bir eliyle kamerayı tutup diğer elini omzuma atıp bana sarılmıştı. Tabii ki şaşkınlığım fotoğrafa yansımıştı jungkook'a silmesi için çok ısrar etmiştim o da 'Çok tatlı göründüğün için silmeyeceğim' demişti son noktayı da koymuştu böylece.

Hepsi güzel anılardı, jungkook ile kötü zamanlarım bile güzeldi benim için. Makineyi havaya kaldırıp kocaman gülümsedi sonra da sağ elini omzuma attı "Gülümse Taehyung" makineden gelen sesten birkaç saniye önce yanağıma konan küçük dudaklar affallamama sebep olmuştu.

Jungkook kahkaha atarak fotoğrafa bakmıştı fotoğrafı görünce kahkahası iki katına çıkmış zar zor fotoğrafı bana göstermişti. Ağzım hafif açılmış, kaşlarım havalanmış ve gözlerim büyümüş bir şekilde çıkmıştım. "Bu iki oldu jungkook" makineyi elinden alıp "Düzgün bir tane fotoğraf çekilelim" ciddiyete bürünmüş gibi yapmıştım sol elimi beline atıp onu kendime yaklaştırdım.

What if I failed? | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin