Bölüm 4

2.5K 199 142
                                    

Hepinize yeniden merhaba

İki günde 134 kişi okumuş hepinize çok teşekkür ederim

Bu arada  300 olunca size bir sürprizim olacak

Neyse sizi fazla tutmayayım

Balın'ın Ağzından

Kapkaranlık bomboş bir yerde öylece yürürken sesler duyuyor, arada bir beyaz ışık kendisini belli ediyordu, yoksa ölmüş müydüm? Sesler giderek artarken o karanlıktan kurtuluyordum. Gözlerimi açtığımda iki kadın askerle karşı karşıya geldim.

 Yanlarında ki adam, uzun boyu ve yeni tıraş olduğunu belli eden yüzüyle pür dikkat beni izliyordu. "Komutanım uyandı," dedi birden o adam. Komutanım mı? Gözlerim kapıya gittiğinde içeriye en az 1.90 olan iri yarılı bir adam girdi. "Daha iyi misiniz?" diye sordu sarı saçlı asker kıyafetli kadın. Sesim çıkmıyordu, dudaklarımı oynatmayı sonunda başarabilmiştim.

 Ses çıkarmadan sadece evet diyebilmiştim. "Yarbay'a haber ver İpek, Yavuz sende onunla git." Dedi sert bir sesle. "Emredersiniz Komutanım," deyip gitmişlerdi. Bir insanın sesi bu kadar gür olabilir miydi? Türk askeriydi o, düşmanlara korku salan Türk askeri olduğunu anlamamam için aptal olmam gerekirdi. Odada kalan kadın asker koltuğa oturmuştu. "Ece hadi sende git, bu kıyafetlerle durma." Dedi o adam yine gür sesle. 

"Emredersiniz Komutanım," deyip yanımızdan ayrıldı. Ben ise o adamla baş başa kalmıştım. Yüzünün çoğunu kapsayan bereyi çıkarıp pantolonun cebine koydu. Gözlerindeki bal rengi, ışığın vurmasıyla beraber parlıyordu, değerli bir altın gibi. Onu bir yerlerden tanıyor gibiydim: Altın gözlerini, dudakları yaz aylarında ki kirazlar gibi kızarıktı, burnu ise hafif kemikliydi.

 O idi geçmişimdeki ilk âşık olduğum adam, Barbaros Öztürk. "Siz iyi misiniz hanımefendi?" diye sordu, dayanamayıp gözlerimi evet anlamında kapattım. "Sevindim," dediğinde çocuklarım aklıma geldi. Onlara ne olmuştu? Hızla ayağa kalkmaya çalıştım fakat sol omzumdaki yara kendini belli edermişçesine sızladı. "Hanımefendi, lütfen ani hareket yapmayın," dedi ayağa kalkıp gözleri bana yabancıymış bakıyordu. 

"Ç-çocuklarım o-onlar..." öksürdüm ve devam etmeye çalışacakken Barbaros gülümsedi. "Onlar çok iyi merak etmeyin," rahatça nefes verip yatağa uzandım. "S-siz a-askerler iyi misiniz?" diye sorduğumda "Allah'a şükürler olsun hiçbirimize bir şey olmadı siz merak etmeyin," dedi, halen siz diyordu. Söylesene Barbaros beni unuttun mu? Sertçe yutkundum. "Bende sizi rahatsız etmeyeyim artık geçmiş olsun," deyip ayağa kalktı. Gidiyordu, o günkü gün gibi. Ve ben gene gitme diyemedim.

Geçmişten Balın'ın Ağzından

Annem ile bugün pasta yapacaktık ta ki çalan kapıya kadar. Kapıyı açtığımızda annem elini ağzına götürdü ve kafasını sallamaya başladı. İki asker amca bize bakıyordu. "Komutanım, lütfen ziyaret için geldiğinizi söyleyin, lütfen..." dedi ve yere çöktü. "Çok isterdik Arzu Hanım, başınız sağ olsun. Binbaşı Göktuğ Kılıç şehit oldu," dedi o iki amcadan biri ve annemin omzuna dokundu. "Yapmayın komutanım, lütfen yalan söylediğinizi söyleyin," fakat Yarbay yalan söylemiyordu. 

Amcalara bakarken gözleri bana döndüler ve diğer amca yanıma geldi. "Balın, arkadaşların aşağıda seni çağırıyorlar. Hadi kızım git onların yanına," dedi anneme son bir kez baktığımda ağlıyordu. Niye ağlıyorsun anne? Zorda olsa bana baktı ve git dedi annem. Aşağıda birçok çocuk gelen arabalara bakıyordu. Fakat o çocuk duvara salanmış bir şekilde ağlıyordu. Yavaşça yanına gittiğimde bir ninni duydum. "Bir küçücük aslancık varmış, çöllerde...k-koşar oynarmış," sessizce söylerken  "Ağlama," dedim sanki böyle deyince ağlamayacakmış gibi.

 "Kedi savar, burada ne işin var?" diye sordu burnunu çeke çeke. "İki tane asker amca evimize geldi ve birsi bana aşağıya inmemi söyledi arkadaşım bekliyormuş galiba. Beni mi bekliyorsun yoksa?" diye sordum, fakat hemencecik kaşlarını çattı. "Biz arkadaş mıyız Kedi savar?" diye cevap verince kafamı salladım ve o güldü.  

 "Peki, sen neden ağlıyordun?" diye sorduğumda yere çöküp oturdu. "Babam... Şehit oldu," deyince dudağımı büzdüm. "Nerden biliyorsun?" dediğimde sonradan anlamıştım. "O iki asker amca haber vermek için geldi," deyince neler olduğunu anlamıştım. Babam, gitmişti hem de çok uzaklara, o benden gitmişti. Yüzünü ayda bir gördüğüm babam şehit olmuştu.

 Kafamı salladım "Hayır hayır," dedim kendi kendime. Ve bir damla yaş düştü gözümden, babam benden gitmiş olamazdı. Onun bugün doğum günüydü... Eve geleceğim demişti hayır hepsi yalan söylüyordu babam şehit olmadı. Söz verdi bana, geleceğim dedi. Nefes alamıyordum. "Balın, bana bak ne oluyor?" dedi Barbaros ayağa kalkıp önümde çökerek. "B-ben nefes alamıyorum," deyince Barbaros omuzlarımı tuttu.

 "Balın bana bak, gözlerime bak. Ve benle nefes al," deyince aynı anda nefes almaya başladık. "İşte böyle aferin Balın," deyince "Barbaros, babam şehit mi oldu benim?" diye sordum. "Bilmiyorum Balın, yetişkinler bize bir şey söylemiyor," dediğinde ona döndüm. "Barbaros biliyor musun bu gün babamın doğum günüydü ve bana geleceğim demişti. Gelir değil mi?" dedim, o an Barbaros'un gözleri dolmuştu ve birden bana sarıldı. "Gelir Balın..."

O gün babam gelmemişti...

Barbaros bana yalan söyledi.

VATANWhere stories live. Discover now