ben seninle her şeye varım

99 7 42
                                    

Sofrayı toplayıp salona geçtik. Bir şeyler izleyip uyuyacaktık. Uzun bir gündü ve oldukça yorgundum. Robert zaten yorgundu.
Eskisi gibi uzun süreli sohbet etmiyor birbirimizin gözünün içine bakmıyorduk. 35 senelik evliler gibi sadece aynı yatakta uyuyorduk. Bu durumu çok çalıştığına ve yorgun olduğuna verip kendime soğukluk veriyordum.
Yine her zamanki gibi televizyonun karşısına geçip yerimize oturduk.

"Ne izlemek istersin?" Bir hevesle sordum.

"Fark etmez." Bir yandan da telefonuna bakıyordu.

"O zaman Star Wars açıyorum. Sen seviyorsun." Gülümsedim. Ona koşuyordum resmen ama o bir adım bile gelmiyordu.
O da sadece gülümsemekle yetindi, sahte bir gülümseme.

Bunu da görmezden gelip filmi izlemeye çalışacaktım. Yanına kedi gibi sırnaştım. Sığabilmem için kenara kaydı ve başımı omzuna koydum. Bir öpücük bıraktım. Olanlara aldırış etmemeye çalışıyordum. Ekrandaki filmi izlemeye çalıştım ama anlayamıyordum bile. Zihnim meşguldü. Onun da filme baktığını ama anlamadığına yemin edebilirdim. Monoton bir yüz ifadesiyle sadece bakıyordu. Bir sorun vardı ve bana söylemiyordu.

45 dakika öylece durduk. Aklımdan binlerce şey geçiyordu. Robert yapmazdı değil mi? Evet evet, Robert yapmaz. Ama ya yaptıysa ve bunun vicdan azabını çekiyorsa? Hayır, bu sadece beynimin benimle oynadığı bir oyun. Ona güveniyordum hem de tüm kalbimle fakat son zamanlarda yaptıkları işleri zorlaştırıyordu.

Birden kalkıp gitti. Hiçbir şey söylemeden kalkıp gitmişti. Filmi kapattım. Oturup dizlerimi karnıma doğru çektim.
Başımda fena bir ağrı vardı. Rahatsız ediyordu. Bir bardak su içtim. Hâlâ gelmemişti. 15 dakika olmuştu. Bu durum gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı. Neler oluyordu böyle? Ben böyle düşüncelerimle boğuşurken istemeden de olsa gözlerim dolmuştu bile. Ağladığımı fark etmesin diye hemen toparlanmaya çalışmıştım ama böyle yapması ağırıma gidiyordu. Balkonun kapısı açıldı ve içeri girdi.

"Ben yatıyorum." Merdivene doğru ilerledi.

"Robert. Gelir misin buraya?" Ne olduğunu anlamıyordu sanki. Yaklaşıp baktı öyle.

"Sen ağlıyor musun?"

"Hayır.
Nereye gittin birden?"

"Sigara içmeye çıktım." Sanki bu yaptıklarında hiçbir şey yokmuş da gayet normalmiş gibi davranıp canımı sıkıyordu.

"Bana söylemek aklına gelmedi mi? Hani çok uzakta değildim, göğsünde yatıyordum."

"Ya ne bileyim. Keyfini bozmak istemedim." Tekli koltuğa oturdu.

"Çok keyfim yerindeydi, çok eğleniyordum zaten fark etmişsin..." derin bir nefes aldım. İşten sonra öylesine bağladığım saçlarımdan çıkan alnıma düşen saçları gözümün önünden çektim.

"Neler oluyor Robert? Lütfen doğruyu söyle."

"Bir şey olduğu yok, alt tarafı bir sigara içmeye çıktım. Ne var bunda ki? Abartma."

"Abartma mı? Şaka mısın sen ya? Sence son zamanlarda normal misin, her zaman olduğun gibi misin? Ben hariç her şeyle ilgileniyorsun." Konu hoşuna gitmemişti. Ve konuyu sevmezse ortamı terk etmeye çalışırdı.

"Yorgunum Lexi. Tartışmayalım lütfen." Saçlarını karıştırdı ve ayaklandı. Masanın üzerindeki telefonunu aldı. Tam merdiveni çıkarken içimde tutamayıp sordum.

"Başka biri mi var?" Sözümü duyar duymaz olduğu yerde durdu ve arkasını döndü. Yılmış gibi bakıyordu. Yaptığı her şey kalbimi kırıyordu şu an.

Robert Downey Jr. One ShotsWhere stories live. Discover now