12.Bölüm

94 5 0
                                    

CUMARTESİ SAAT 23.45

Güvenlik şirketine girmeye yaklaşık olarak 24 saat kaldı. Pazarı pazartesiye bağlayan gece hem hayatımı değiştireceğim, hem de davayı derinleştireceğim.

Herkesten uzağım. Annem yanımda değil. Babam zaten hiçbir zaman olmamıştı. Cuma günü belki ''SON''dur diye annemi görmeye gittim. Babam uzun zaman sonra beni karşısında görünce tepki vermedi, hatta yanına çağırarak ''Eve gel'' dedi.

Eve gelmek, evin sana gelmesi, ya da ortada bir yerlerde buluşmak. Nasıl bir şey yaratır ki? Anladığım kadarıyla benim derdim eve dönmek değil... Evin bana dönmesi. Belki! Ortada bir yerlerde buluşmak... Değil. Ben, onların düşündüğü kızları değilim artık. Onlar okumamı istemişlerdi... Okudum ama hiç yanımda değillerdi. Onlar okuyup ''ADAM''olmamı istemişlerdi... Oldum ama şimdi ne oluyorum? İçimde yenemediğim ve hala ezemediğim bir duygu yüzünden kendimi farklı şekillere bürüyüp duruyorum. Bin bir maske Ilgın! Ben şimdi hırsız olacağım, birazdan arkadaş, çocuk, kardeş... Sevgili. Sevgili olamayacağım.

Annem sevdiğim yemekleri hazırlamıştı, babam bana bakarken hiç yüzünü asmadı. Erkek kardeşimse bütün sevimliliğiyle bana espriler patlatmıştı. Onlara ''Pazar günü kızınız bir şirkete, herhangi bir cinayet yüzünden, bilmediği CD yi çalmak için girecek''dememi mi bekliyorlardı acaba?

Oda da ne Aylin var, ne de Esma... Onlara beni yalnız bırakmalarını söyleyerek yatak odasının balkonuna çıkıp kapıyı da kapadım. Hamağın üzerinde dalgın dalgın sallanıp duruyorum.

Saat 00.01 Pazar.

Cinayet mahallinde seni görmüşler, ama üzerinde yeşil palton varmış. Neden şimdi üzerinde değil, yoksa köşesini dikenli tellere mi taktın? Ya da, siyaset sana göre değildi zaten, sen hep bürokrasi yapmalıydın. Baksana tam bir bürokrat beyni maşallah, Turgut Özal'ın memuru ne de olsa''O İŞİNİ BİLİR!'' baksanıza, bildi de...

Offf iyice canım sıkıldı. Oysaki kendime ne kadar da cesaret aşılamıştım. Sahiden yapamayacak mıyım ben bu işi? Telefonum yanı başımda duruyor. Sigara paketimde hemen onun altında. Şimdi Zeynep olsaydı, şöyle iki kadeh rakı içseydik, ne olurdu sanki?

Esma sessizce odaya girmiş, balkonun camından beni izliyormuş, fark etmedim bile! Uzun uzun izledikten sonra üç kez cama tıklattı. Hamakta sallanmayı keserek ona baktım. Bana ''kapıyı aç'' işareti yapıyordu. Ben de hafif başımı sallayarak neden, dedim. Benim durumumu fark etmiş olmalı ki, dayanamayıp bağırdı;

-Açsana kızım şu kapıyı, delirdin mi sen? Seninle konuşmamız lazım. Ya Rabbim ya!

Aslında hiç de istemeyerek hamaktan yavaşça doğruldum ve balkonun kapısını açtım.

-Ne var ya! Rahat bırakın beni!

-Ya kızım, gelsene içeriye donacaksın yahu!

-Ben soğuğu hissetmiyorum bile.

-Senin canın dayak istiyor galiba,

Elimden yapışarak kuvvetle beni içeriye çekti. İçeriye girer girmez o kuvvetle neredeyse onun burnuna yapışacaktım.

-Gel canım, Aylin de içeride. Bizi çok üzüyorsun. Yapmak istemiyorsan, sadece istemiyorum demen yeterli. Lütfen bize bu şekilde davranma... Tamam mı?

Kız haklıydı galiba, onlara yapabileceğimi ben söyledim sonuçta... Onlarla oturmalıyım. Kahretsin! Kahretsin, yine kendimle baş başa düşünürken buldum kendimi! Anladım ki, benim en azılı düşmanım''BEN''İM. Bırak bu ayakları da kendini aç dünyaya...

Esma elimden yapışarak beni çalışma odasına götürdü, öylesine sürüklüyordu ki, odanın ortasına geldiğimizde bileğimin acıdığını hissettim.

-Esma, tamam. Elimi sıkmayı bırak, artık odanın içindeyim farkındaysan!

Aylin, tek kişilik koltuğa gömülmüş, ellerinde dosyalar ve dizinde kâğıtlar dalmıştı. Bizim gürültümüz sayesinde başını kaldırarak, ikimize baktı. Direkt benimle göz göze geldiğinde, başını tekrar dosyalara gömerek çalışmasına devam etti. Esma onun bu tavrını fark etti, kolumu bırakarak iki elini de beline koyup, sinirle ona baktı ve

-E ee bu ne tavır? Bırak şunları da konuşmaya başlayalım!

Aylin, dosyaları tepesine kadar çekmişti resmen, Esma'nın bu sert tavrı karşısında bu anlamsız hareketini değiştirmek zorunda kaldı. Dosyaları yanındaki küçük sehpanın üzerine koymuştu. Ben de diğer koltuğa oturdum, Esma hemen benim yanımdaki koltuğa oturdu. Bir müddet birbirimize baktık, ben bu sessizlikten bıktım. Ne konuşulacaksa konuşulsun istiyordum artık.

-Bana söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Hani yapmamı istediğiniz! Mesela ben bu operasyonda ne gibi alet edevat kullanacağım?

Aylin sanki bana, yaparsan yap, ne mızmızlanıyorsun edasıyla bakıyordu, sonrada daha da manalı bir tavırla;

-Ben kullanacağın eşyaları aldım. Eldiven ve kar maskesi, ayakkabı ve üç çeşit maymuncuk. Giyeceğin giysileri de belirlememiz gerekecek, çünkü en küçük delik parçası bırakmaman gerekiyor. Kıl ve ter gibi şeylerden bile kim olduğunu bulabilirler. Ayrıca bu iş o kadar ilerledi ki, kepek bile düşürmemen lazım.

-Sen merak etme orasını...

-Ben merak etmiyorum da, sen niye böyle davranıyorsun anlayamadım?

-Nasıl yani?

-Birden yine içine kapandın, sanki zorla yaptırıyormuşuz gibi davranıyorsun!

-Aylin, bak beni çileden çıkarma! Sanki ezelden beri hırsızlık yapıyormuşum gibi davranıyorsun bana. Ben doğal olarak endişeleniyorum. Ne var bunda, anlamıyorum! Kusura bakma o kadar da profesyonel değilim!

Esma söze girerek gerilen ortamı yatıştırmaya çalıştı:

-Kızlar, lütfen ya! Birbirimize böyle davranarak hiçbir yere varamayız. Ilgın sana kesinlikle tavır almış değiliz canım, yalnızca bizimle beraber olursan eğer kafanda başka şeyler kurmazsın... Anladın mı? Sadece seni, ikimiz motive edebiliriz, öyle köşelere tek başına çekilerek güç depolayamazsın!

-Doğru...

Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum... Onlarla konuştukça içimdeki bütün sorular ve endişeler teker teker yok olmuştu. Saat 01.30 olduğunda Aylin hepimize süt ısıtıp getirdi. Bu sütü mutlaka bitireceğiz diye de telkinde bulundu. Sütümüzü zorla da olsa bitirerek yatak odasına gittik. Artık uyuma vakti gelmişti, her ne kadar heyecandan bedenim uyumayı reddetse de yarın daha dinç olmamız icap ediyordu. O yüzden hepimiz uyumak zorundaydık. Yataklarımıza uzandığımızda, kimse konuşmayacaktı. Uyuma yöntemlerini deneyerek, gözlerimizi kapadık. Ben bildiğim bütün duaları okudum, ardından çitten koyunları atlattım, sonra bahçemizdeki kayısı ağacındaki kayısıları saymaya başladım, en nihayetinde de uykuya daldım...

KarabatakWhere stories live. Discover now