3.BÖLÜM

9.6K 468 20
                                    

"Emir Komuta Yüzbaşı lal de olacak başka sorunuz yoksa gidin ve hazırlanın." Dedi taha albay. Bunun üzerine herkes tek tek çıkmaya başladı. Bende çıkıp mühimmat odasına gitdim. Keskin nişancı silahımı yedek şarjör ve sekiz tanede çakı alarak farklı yerlerime sakladım. Kaskımı takıp çantamı aldıktan sonra hazırdım. Dışarı çıkıp helikopter pistine doğru yürümeye başladım ve sıraya girdim. Albayın geldiğini görünce; "DİKKAT." Dedim. Herkes hazır ola geçmişti albay tam karşımızda durdu. "Öncelikle Allah yar ve yardımcınız olsun Ben bir aileye daha evladınız şehit oldu diyemem bu yüzden sağ salim gidin ve sağ sağlim gelin." Dedi bizde hep bir ağızdan; "emredersiniz komutanım." Dedik. Albay bana bakınca time dönüp; "kartal helikopter binn." Dedim yüksek bir sesle. Hepsi helikoptere binince bende bindim ve helikopter havalanmaya başladı. "Evet gençler tanışma şansımız olmamıştı şimdi herkes kendini tanıtsın." Dedim en büyükleri olduğunu düşündüğüm asker; "Kıdemeli Üsteğman Ziya Çan Samsun emredin komutanım." Dedi sonra sırayla diğerleride tekmil vermeye başladı; "Üsteğmen Cennet Yiğit Kayseri Emredin komutanım."(Cennet Yiğit Gerçek Bir Türk Kahramanıdır)
"Teğmen Halil Karahan İstanbul Emredin komutanım."
"Kıdemeli Baş Çavuş Tayfun Satılmış Rize Emredin Komutanım."
"Uzaman Çavuş Semih Özbey Malatya Emredin Komutanım."(Semih Özbey Gerçek Bir Türk Kahramanıdır)
Herkes kendini tanıtmıştı. Bende kendimi tanıtdım;"Yüzbaşı Lal." Dedim kısaca. "Evet artık tanıştığımıza göre asıl meseleye gelelim. Albayında dediği gibi ben bir aileye daha evladınız şehit oldu diyemem o yüzden kendinize çok dikkat edin plan basit önümüze geleni indiriyoruz diri lazım değil ama kolsuzu bana bırakın." Dedim sadece dosyaları almamız istenmişi kolsuz piçine istediğimiz yapabilecektim.
...
"Yüzbaşım dağlık alandan dolayı daha fazla inemiyorum atlamanız gerekecek." Dedi binbaşı. "Tamam komutanım biz halatlar ile ineriz." Deyip elimle askerlere işaret verdim. İlk inen ben oldum sonra askerler'de indi. "Hedefe 100kilometre var iki saat içinde orada olmalıyız koşun." Dedim sırtımızda 40 kilo çantalar elimizde uzun namlulu silahlar ile koşmaya başladık.
...
Sonunda hedefe gelmiştik ara ara dinlenmemiz gerekmişti. Herkes yerini almıştı "ilk atış ziyada sonra başlıyoruz." Dedim ve ziya besmele çekerek ilk atışı yaptı. Daha sonra bizde atış yapmaya başladık ve çatışma başladı telsizden; "koruma ateşi açın dosyaları almaya gidiyorum." Dedim ve hızla çadırların arasına girdim. Koşarkende bacağımdaki silahımı alarak önüme geleni vuruyordum. Sonunda kolsuzun çadırına geldim. İçeride nerdeyse 10 tane it vardı hepsinin kafasına tek tek sıkmaya başladım. Bizim olayımız buydu görünmeden görmek ölmeden yuvamıza dönmek. Sonunda içerdekilerde bitince çadıra girdim kolsuz sol eliyle silah tutuyordu. Sağ kolunu ben kesmiştim ama son anda kaçmayı başarmıştı. "Ee kolsuz bu sefer kim kurtaracak seni?" Dedim. Korkudan eli titriyordu silah tutan eline sıktım. "Bak ben işimi yarım bırakmayı sevmem yarım bıraktığım işimi tamamlamaya geldim." Diyerek sağ bacağına sıktım. Artık ağlıyordu. "Kasanın şifresini ve dosyaların yerini söyle acısız öl." Dedim. Kolsuz konuşmayınca sol bacağınada sıktım. Bağrıp; "63835926." Dedi. Masanın altındaki kasaya eğilip şifreyi girdim. Kasa açılınca içindeki bütün dosyaları alıp ünüformamdaki özel bölmeye koydum. "Başka dosya varmı?" Dedim korkuyla başını 'hayır' anlamında salladı. "Bak etrafı kontrol ederim tek bir dosya bile bulursam seni öldürmekten beter ederim." Dedim. Artık bayılmak üzere olduğunu görünce bacağımdaki cepten bir ine aldım bu onu ayık tutacaktı ve daha çok acı çekmesine neden olacaktı. "t-tahtanın alt-altında var b-başka yok." Dedi hemen tahtayı kaldırdım. Yeni kazıldığı belli olan çukurun içinden dosyaları aldım. Üstünü toprakla kapatmamıştı mal beyinli bulduğum dosyaları diğer dosyaların yanına koyup kolsuza döndüm. Gerekli olan dosyaları almıştım. Verdiğim sözü tutarak direk kafasına sıktım. Aslında daha acılı bir ölümü hak ediyordu belki ama dosyaların yerini söylediği için direk kafasına sıkmıştım. "Dışarda durum ne?" Dedim kulaklığa başta birkaç cızırtı geldi sonra; "komutanım bittiler." Dedi halil bende "tamam asker güvenlik önleminizi alarak çıkın." Dedim ve bende çadırların arasından çıktım. Karşımda kartal timini sapasağlam görünce içim rahatladı. "Ziya, albay ile iletişme geç gerekli bilgiler alındı geri dönüyoruz." Dedim ve kampın etrafına bombalar döşemeye başladım. İşim bitince askerler ile birlikte helikopterden iniş yaptığımız bölgeye ilerledik. Helikoptere binip kamp alanından iyice uzaklaştığımızdan emin olarak kampı patlatdım. Bombaları hilal ve yıldız şeklinde yerleştirmiştim ve çok güzel bir görsel şölen olmuştu.
...
Karargaha sağ sağlim gelmiştik. Taha albay helikopter pistinde bizi bekliyordu hemen karşısında hazır ola geçip; "Yüzbaşı Lal Kara Kartal Timi başarı ile görevi tamamladı komutanım." Dedim. Albay bize bakıp hasar kontrolü yaptı ama hepimiz iyiydik. "Aferin aslanlarıma iki gün izinlisiniz. Lal sen odama gel." Dedi albay. Hep bir ağızdan; "Emredersiniz Komutanım." Dedik. Ben albayın odasına giderken diğerleri dinlenmeye gitdi. Albayın odasına gelince talha albay; "lal görevden yeni geldin biliyorum ancak, ***** deposunda terör unsurları olduğuna dair bilgi aldık ve polis memuru fethi seki(Fethi Seki gerçek Bir Türk Kahramanıdır) nin şehit olma sebebi olan kado nun orada olduğuna dair bilgi aldık." Dedi şehidimin kanı yerde kalmamalıydı. "emredersiniz komutanım şehidimizin kanı yerde kalmayacak." Dedim albay bana gururla baktı. Tam odadan çıkacakken aklıma gelen şeyle durdum ve dosyaları albaya uzatdım. Albay dosyaları alınca bende muhimmat odasına gidip hazırlanmaya başladım.
...
Arabama binip son hız depoya sürdüm. Depoya yaklaşık 100metre kala arabayı durdurup keskin nişancı silahımı alarak yürümeye başladım. Deponun yakınlarında kimsenin göremeyeceği ama benim herkesi rahatlıkla görebileceğim bir yere geçip keskin nişancı silahımı kurdum. Etrafta piçler geziyordu yanımda onlara yetecek kadar mermim vardı. Deponun üzerindeki keskin nişancılardan birini gözüme kestirdim ve ilk ölen o oldu. Sonraysa çatışma başladı hepsi beni arıyordu ancak bulamıyordu kado piçini sağ yakalıyacaktım bu yüzden ona sıkmıyordum ancak onu korumaya gidenlerin sonu oluyordum. Sonunda hepsi bitince yavaşça yerimden çıktım. Salakların burnunun dibindeydim ancak hiçbiri beni bulamamıştı. Elimde silahım ile kado piçinin karşısına geçtim. "Fethi Seki nin intikamı alınmayacakmı sandın?" Dedim. Korkuyla bana bakıyordu silah tutan eline sıktım. Bağrıp geriye doğru adımlamaya başladı. Diğer elinede sıktım bu sefer daha çok bağırmaya başladı. İşkence zamanı başlamıştı. Bacaklarınada sıkıp yere düşmesini sağladım. Kan kaybından bayılmak üzereydi. Son olarakda bavak arasına bir mermi sıktım ve öyle bir bağırdıki kulaklarımı kapatmam gerekti. Etraftaki itlere bakıp aklıma gelenle sırıttım ve bütün itleri bir yere topladım. Arabadan benzin alarak üstlerine döktüm. Kado piçi acıdan bayılmıştı ama kan kaybında biraz sonra öleceği belliydi. Benimde yaptığım bu şeyden dolayı ceza alacağımı biliyordum ama genede önce sigaramı çakmağımla yaktım sonra çakmağı adamların üstüne atdım ve yanma anlarını izledim.
...
Yarım saat sonra burası ana baba gününe dönmüştü. Polisler, askerler, taha albay, terörle mücadele savcısı ve daha birçoğu. Ama en çok şaşırmama sebep olan kişi gelen terör ile mücadele savcısı olmuştu. Daha beni görmemişti ama görünce onunda şaşıracağından emindim. Halime hanım "bunu kim yaptı?" Dedi askerlerin arasından çıkıp önce albayın önünde hazırola geçtim. Halime hanım şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı. "Yüzbaşi lal kara Şehidimizin kanı yerde kalmadı komutanım."dedim sonra halime hanıma dönüp; "Ben yaptım savcı hanım suçum neyse çekmeye hazırım." DedimHalime hanım hala bana şaşkınlıkla bakarken taha albay "Lal savunmanı hazırlasan iyi edersin." Dedi kafamla onu onayladım. Sonra halime hanımın arkasındaki adam; "bu canilik onları yakmak gibi bir hakkın yok helede başlarına yaptığın o şey." Dedi. Adama sert ve soğuk bir sesle; "Ben yaptığım hiçbirşeyden pişman değilim birdaha olsa birdaha yaparım. Asıl bu piçlerin benim vatanımda benim şehitlerimin altında yatdığı toprağın altında yatmasına izin veremezdim o piçe yaptığım şey içinde pişman değilim siz gelmeseydiniz eğer kemikleri köpeklere vermeyi bile düşndüm." Dedim. Bağırmamıştım ama o denli bir etki bırakmıştı. Kartal timi koşarak yanımıza geldi. "Komutanım iyimisiniz?"dediler bunlar ne ara geldi amk. "İyiyim." Deyip albaya döndüm "komutanım gidebilirmiyim savunmam en kısa zamanda elinizde olacak." Dedim taha albay; "git lal." Dedi tam halime hanımın yanından geçerken ona kısa bir bakış atmıştım ama onun  hala bana baktığını hissediyordum. Polislerin arasından geçip askeriye arabalarından birine bindim. Keskin nişancı silahımı unttuğumu hatırlayınca geri arabadan indim ve olay yerine doğru yürümeye başladım. Albayın yanında durup; "komutanım ben silahımı alacaktım." Dedim albay halime hanımın olduğu yeri gösterip; "silahın orada ellemedik." Dedi kafam ile 'anladım' manasında bir hareket yapıp silahıma doğru yürüdüm. Halime hanım silahımı eline almış bakıyordu. Silahlarda anladığı gayet belliydi. "Sayın savcım silahımı alabilirmiyim?" Dedim sert ve soğuk sesimle. Önce bana baktı sonra silaha dönüp; "ceza alacaksın biliyorsun demi?" Dedi tabiki biliyordum. "Biliyorum ama ne ceza alırsam alayım genede yapardım." Dedim sonra etraftaki kargaşayı gösterip; "yaptımda." Dedim elimi uzatarak silahı istedim. Tekrardan bana bakıp uzun namlulu keskin nişancı silahımı bana verince arkamı dönüp yürümeye başladım. Arabaya gelince arka kapıyı açıp keskin nişancı silahımı koydum sonra kendim sürücü koltuğuna geçtim ve herzamanmi yere uçuruma sürdüm. Benim arabamı karargaha götürecekleri için askeriye arabalarından birini almıştım.
...
Uçuruma gelince arabadan inip uçurumun kıyısına gitdim. Gökyüzüne bakıp bağırarak "ŞEHİDİM RAHAT UYU KANIN YERDE KALMADI MERAK ETME VATAN BİZE EMANET." Dedim bazen buraya gelir gökyüzüne birşeyler anlatırdım. Şimdi diyeceksiniz delimi bu ama sizde deneyin bakın o mavi gökyüzüne yada kapkara yıldızların aydınlatdığı bazense tek bir yıldız bile göremeyeceğiniz gökyüzüne. Anlatın dertlerinizi,sevinçlerinizi.
...
İki saat orda öylesince gökyüzüne bakmış karıştırılma olayını falan anlatmıştım ve şuanda eve gidiyordum. Eve gelince silahımı alıp yukarı çıkmaya başladım. Bütün gözler bendeydi sanki film oynatıyoz amk. Hızla binaya girip 4.kata çıktım. Eve girip yaklaşık bir saatlik bir duş aldım ve üzerime siyah eşofman takımımı giyindim. Çalışma odasına geçip önüme bir A4 kağıdı alıp savunmamı yazmaya başladım.
...
Savunmamı yazmış bitirmiştim. Üzerimi değiştirip ünüformamı giyindim ve arabaya binip karargaha sürmeye başladım. Cebimdeki sigara paketinden bir dal alıp yaktım ve içmeye başladım. Bir kaç tane kırmızı ışığa yakalanmıştım onun haricibde yolculuğum gayet iyi geçmişti. Karargaha geçip albayın odasına doğru yürümeye başladım. Odanın önüne gelince üzerimi sonkez düzletip kapıyı çaldım. İçerden 'gel' komutunu alınca içeri girip tekmil verdim; "Yüzbaşı Lal Kara Adana Emredin komutanım." Dedim. Halime hanım ve bir savcı daha vardı albay bana bakıp "Rahat asker ne için geldin?" Dedi rahata geçip savunmamı albayın masasına koydum. "Savunmamı getirdim komutanım." Dedim. Albay derin bir nefes alıp "lal ankaradan heyet gelecek sorguya alınacaksın." Dedi zaten bunlar bildiğim şeylerdi. "Emredersiniz Komutanım." Dedim ve sonrada "izninizle komutanım." Dedim albay kafasıyla beni onaylayıp; "çıkabilirsin." Dedi ben de hemen çıktım. Halime hanım her hareketimi dikkatle izliyordu. Karargahtan çıktım ve arabamı akşam yemeği almak için markete doğru sürmeye başladım. Telefonumun çalmasıyla telefonu arabaya bağladım yabancı numaraydı. "alo." Dedim. Sonra halime hanımın sesi duyuldu; "lal kızım seninle konuşmalıyız." Tek kelimeye takılmıştım bana kızım demişti arabayı ani bir fren yapmamla diğer şoförler korna çalmaya başladı, az kalsın öndeki arabaya çarpıyordum. "Lal iyimisin?" Dedi halime hanım kendimi toparlayıp; "iyiyim halime hanım ama numaramı nerden buldunuz?" Dedim. Başta biraz sussada sonra; "taha albaydan aldım seninle konuşmak istiyorum akşam yemeğine bize gelirmisin?" Dedi oflayıp; "bakın halime hanım siz sadece davanız ile ilgilenin olurmu asker olduğumuda kimseye söylemeyin konuşacak bir şeyimiz yok." Dedim. Halime hanım derin bir iç çekip; "zaten araştırmışsındır yekta albay senin er yada geç asker olduğunu öğrenecektir. Bu yüzden ben söylesem birşey farkedeceğini düşünmüyorum."dedi. Yav ben buna ne diyorum bu ne anlıyor. "Halime hanım benden tek bir kişiye bile bahsetmiyeceksiniz." Dedim tehditkar bir sesle. Ulan agah yada yekta bey bir kere beni maskeyle görse belki yarasa olduğumu anlayabilir. "tamam söylemem ama bir şartım var akşam yemeğe geleceksin." Dedi yok ben bunun tövbe Ya Rabbim ya. "Tamam konum atın gelecem."deyip telefonu yüzüne kapattım ve markete o kadar gelmiştim bu yüzden abur cubur aldım ve geri eve döndüm. Gene yabancı bir numaradan konum mesajı gelince halime hanımın numarasını kaydetdim ve halime hanıma mesaj atdım;
BEN:Akşam kaçda geleyim?
HALİME HANIM:Saat 19:00 da gel biraz otururuz😉.
Allahım sabır ver ya birde emoji koymuş. Binanın önüne gelince arabayı durdurup karargahtan bjr askeri aradım. "Emredin komutanım." Diyerek açtı "hatice askeriyeden araba almıştım benim evime gelip arabaya karargaha götürürmüsün?" Dedim hiç beklemeden; "Hemen geliyorum komutanım." "Anahtar herzamanki yerinde."Diyerek telefonu kapatıp arabanın içinden poşetleri alıp binaya doğru yürümeye başladım. 4.kata hızla çıkıp evime girdim poşetleri mutfağa koyup üzerimi değiştirdim. Saat 18.00 dı en azından yarım saat uyusam bana yeter.
...
Alarmımın çalmasıyla uyanıp üzerime siyah eşofman takımı ve siyah spor ayakkabılarımı giyindim. Silahımı belime yerleştirip cüzdanım, telefonum, sigaram ve motorumun anahtarını alıp evden çıktım.4 katı hızla inip binanın altındaki otoparka geldim. Kara şimşeğime binip otoparkın çıkışına doğru sürdüm ve halime hanımın attığı konuma doğru gitmeye başladım.
...
Halime hanımın attığı konuma gelmiştim. Ben bunları mardinde yaşıyorlar diye biliyordum hadi halime hanım davayla ilgileniyordu o yüzden gelmişti peki diyerleri? Evin girişine pardon villanın girişine gelince koruma beni durdurdu. "Buyurun hanımefendi kimin için gelmiştiniz?" Dedi "Halime hanımın misafiriyim lal kara." Dedim koruma hemen bir adım geri çekilip bir el işareti yaptı kapı açılınca; "buyurun hanımefendi." Dedi motorumu içeri doğru sürmeye başladım. Bozkurt ailesi dışarı çıkmış beni izliyordu. Motorumdan inip bozkurt ailesine doğru yürümeye başladım. Halime hanım ve yekta bey dışında hepsi bana nefretle bakıyordu. Yanlarına gelince halime hanım; "hoş geldin kızım." Dedi bu kelime neden beni bu kadar etkiliyorduki beni? "Hoşbuldum halime hanım." Dedim gözlerinden bir kırgınlık gelip geçti yekta bey; "hadi gelin içeri geçelim." Dedi karısına destek oluyordu karısının zayıfladığı anda olaya dahil oluyor ve karısını koruyordu. Güzel bir çiftlerdi. Kafamla onaylayıp önden yürümelerini bekledim halime hanım ve yekta bey önden yürümeye başladılar bizde sırayla arkalarından yürümeye başladık. Villadan içeri girip oturma odası olduğunu düşündüğüm yere geldik. Halime hanım eve girmeden bana pembe terlikler vermişti. Tekli koltuğa oturup ayağımdaki pembe terliklere baktım. 1.85 boyum ve 41 numara ayaklarımla giyindiğim pembe terliklerin üzerinde hello kity resimleri vardı ve ayağımın yarısı dışında kalıyordu. Terlikleri çıkartıp kenara koydum pembe terlik ne amk ya biyo abiler bana sırıtarak bakıyordu ama benim yüzümde mimik oynamıyordu yekta albay, agah ve fatihin yanına oturdu. Engin de annesinin yanına gidip oturdu biyo abim erayda annesinin yanına geçip oturunca hizmetli abla geldi herkes ne içeceğini söyledi. Sıra bana gelince; "hanım kızım sen ne alırdın?"dedi tatlı bir kadına benziyordu. "Ben iki şekerli türk kahvesi alayım." Dedim kadın kafası ile beni onaylayıp gitdi. Halime hanım bana "ben artık sizi tanıştırsam iyi olur." Dedi imayla.  Bu yaptığı imaya karşılık boş gözlerle ona baktım.

ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~ Where stories live. Discover now