GİRİŞ - ZugZwang

61 8 3
                                    

"Dünyanın sonu geldi." 

"Bu kadar dramatik olma." Şef, korkudan resmen titreyen meslektaşıyla alay edemeden duramadı. "İki olayın birbiriyle alakası yok."

Önünde dikildikleri manzara korkunç bir cinayet mahalli olsa da işleri gereği bu gibi görüntülere şahitlik etmeye alışmış olmaları gerekiyordu, ya da en azından Şef Patrick böyle düşünüyordu. 

Yerdeki ceset Şef'in ortağı Sam için dayanılmaz bir sahneydi. Üçüncü yılına yaklaştığı meslek hayatında çok kez karşılaştığı bu durum için hâlâ bağışıklık kazanmış değildi, öğürme refleksine karşı baskınlığını yitirdiği sıra midesini tutarak Şef'in yanından uzaklaştı ve alay konusu olmamak adına odaya geri dönmemeyi seçti. Mide bulantısıyla savaşıp nefeslendiği koridorda tanıdık bir yüz belirdi biraz sonra. Birden bire dünyanın en sağlıklı insanı oluverip tanıdığı dedektifin yanına fırladı.

"Tanrım! Olanları görüyor musun Evan? O canavar ininden kaçalı sadece dört gün oldu ve şimdiden kötülüğünü yaymaya başladı." Hararetle lafa girişti Sam.

Giriş kimliğini görevli polise tanıtan Dedektif Evan yanındaki kısa boylu adama yan gözle bakarak konuştu. "Ne olursun bugün bu dramalarını bir köşeye bırak Sam." Dedektifin sesi ciddiyet içeren bir tonla duyuldu. Benzer cümleleri hem Dedektif'ten hem de Şef'inden duymayı haz etmeyen Sam içinde biriken ufak kin kırıntılarıyla Evan'ın gidişini izledi. 

Cinayetin işlendiği ve cesedin bulunduğu odaya adım attığı sıra içinde ürperti benzeri bir şey sezdi Dedektif Evan, bu sadece üç veya dört saniye sürse de onu şaşkınlığa uğrattı.  

"Evan! Sonunda gelebildin." Şef Patrick'in neşeli sesini duymazdan gelerek etrafa göz attı Evan. 

Dedektiften bir cevap alamayan şef ellerini kalçalarına yerleştirerek Evan'ı izlemeye koyuldu, bu sıra odada onlar dışında iki polis memuru bulunuyordu, biri cinayet mahallinin fotoğraflarını çekerken diğeri ise bir dna kalıntısı bulabilmek amacıyla her bir köşeyi dikkatle arıyordu elindeki malzemelerle. 

Evan elleri cebinde pek de geniş olmayan odayı turlamak için ağır ağır yürümeye koyuldu. Yerde yatan cesede bakmadı. Gözleri öncelikle cansız bedenin yanındaki duvara çevrildi, bir işaret bırakılmıştı, muhtemelen katil tarafından çizilen üzgün surat kan ile işaretlenmişti. 

Başını duvardan başka yöne çevirdi. Ölü bedenin üzerinden geçerken pek umursamazdı, odanın ortasında bulunan çalışma masasının ilerisinde yer alan koca kitaplıktaki hiçbir kitap yakın zamanda açılıp okunmamıştı. Epey tozlu olan raflar ve kitaplar bunun kanıtıydı, onların yanı sıra çalışma masası ve dekor için yerleştirilen diğer tüm aksesuarlar tertemiz görünüyordu. Pencerenin yanında duran kitaplığın tozlanma ihtimalinin odadaki diğer tüm mobilya ve eşyalardan daha fazla olduğu sonucuna vardı Evan, bir süre sonra temizlemekten artık bıkmış bir temizlikçisi olmalıydı, muhtemelen ücreti sürekli geciktirildiği için işini bilerek yarım yapan bir hizmetçiydi. 

Düşüncelerle dolu başını sağa çevirdiği sıra ilgisini çeken bir manzara gördü. Birkaç adım ileride sönük şöminenin önünde yerde duran satranç tahtasına yöneldi. Belirli bir pozisyonda kalmıştı, tahta üzerinde altı taştan fazla yoktu, diğer taşlar ise görünürde değildi. Evan satranç tahtasına doğru eğilerek ufak bir gözlem yaptı. Yarım kaldığını düşündüğü oyunu analiz ederken bir kanıya varması uzun sürmedi. Beyaz taşların siyah taşlara karşı kaybedeceği bariz bir pozisyondu bu, zugzwang* idi. Beyazın yapacağı hiçbir hamle işe yaramayacak ve kazanan siyah olacaktı, bu gibi durumlarda dezavantajı olan tarafın mağlubiyeti kabul ederek oyundan çekilmesi beklenirdi. 

Gerçek Sonun ManzarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin