| Manolya |

126 17 0
                                    

 "Neden gözlerini kapattın?"

"Ha ne?"

Tek gözümü açıp ona baktığımda elindeki ufak uğur böceğini bana göstermiş ve gülümsemişti.

"Uğur böceği saçına konmuştu bende onu aldım."

Şaşkınlıkla eline bakarken gözlerimi kırpıştırıp salaklığıma küfür ettim.

Aptal Jungkook.

"Refleks o. Biri okşayınca istemeden kapatıyorum." Diyerek bahaneler üretirken kaşlarını havalandırıp "İlginç." Demiş ve işaret parmağına çıkan uğur böceğinin uçması için elini havaya kaldırmıştı. Uğur böceği kanatlarını açıp havalanırken sessizce onu izlemiş ve yine o yoğun bakışlarını üzerimde gezdirmişti.

"Senin uğraşacak bir sevgilin yok mu Jeon?"

"Hayır."

Başını sallayıp kolundaki eski, yıpranmış, kahverengi kordonlu ve dikdörtgen şeklinde klasik saate bakıp "Öğle arasının bitmesine on dakika var." Demişti.

"Evet."

"Yemek yedin mi?"

"Evet bir şeyler atıştırdım."

"Neden hep atıştırıyorsun? Çok zayıfsın."

Omuz silkip "Bilmem. Bizde genelde masa kurulmaz. Bu yüzden alışkınım. Ayakta atıştırıyorum işte." Dediğimde dudaklarını büzüp "Annen çok çalışıyor sanırım?" demişti.

"Annem, odasından çıkmaz pek. Onu odasından çıkaran tek kişi sensin sanırım."

"Nasıl yani?"

Yine omuz silkip "Hiçbir fikrim yok. Sanırım seni ölen dayıma benzetiyor." Dediğimde durgunlaşmış ve gözlerimin en derinine bakmıştı.

"Benimde bir kardeşim var."

Şaşkınlıkla ona baktığımda "Bir fiyatına iki Taehyung mu?" dedim ancak durgun bakışları pot kırdığımı gösteriyordu.

"Özür dilerim. Ortamı yumuşatmaya çalışıyordum."

"Sorun değil. Anlıyorum."

Sırtı ağrıyor olsa gerek sert ağaç gövdesinden sırtını çekmiş ve bağdaş kurduğum ayaklarıma başını koyup yere uzanmıştı. Aniden bu olay gerçekleşirken midemde kasılmalar, kalbimde teklemeler ve vücut ısımda değişimler yaşanmaya başlamıştı. Hayır, Jungkook sakin ol.

Yüzü bana tersti ve görüş açısına tam girmiyordum. Bu yüzden dikkatlice inceledim. Ancak dudaklarında takılı kaldım. Sertçe yutkunurken anlık olarak öpme isteğinin aklımdan çıkması için savaş veriyordum kendimle.

"Aslında bana hiç benzemediğini söylüyorlar. Benim aksime o beyaz tenli. Ve benim duruşumun aksine o oldukça sevimliymiş."

"Onu hiç görmemişsin gibi konuşuyorsun."

"Evet, çünkü hiç görmedim. Belki anılarımda hayal meyal neleri sevdiği konusunda tartıştığımız bir an aklıma geliyor ama bilemiyorum. Küçükken çok rüya görürdüm, yanılsamalarım olabilir diye düşünüyorum. Yüzünü bile unuttum."

"Peki ona ne oldu?"

Sıkıntıyla başını bir kez kaldırıp rahat bir yere yerleştirdi ve "Bilmiyorum." Dedi.

"Babam kendisiyle beraber onu götürdü ve bir daha hiç görmedim."

"Adını hatırlıyor musun?"

"Sorunda bu işte. Küçükken merdivenlerden beni iten hizmetçi yüzünden kaza geçirdim. Ne kadar zorlarsam zorlayayım adı aklıma gelmiyor. Annem biliyordu fakat... Söylemedi."

"Neden?"

"Çünkü onu terk eden kişinin adını ağzına almak istemiyormuş."

"Nasıl yani?"

"Ona göre kardeşim onu terk etmiş."

"Kaç yaşındaydı ki?"

"Sanırım dört yaşındaydı."

Şaşkınlıkla annesinin akıl yaşını sorgularken dilimi yanağımda sinirle gezdirip "Mantık arıyorum ama bulamıyorum." Dedim.

Alayla güldü ve "Bende." Dedi.

Daha sonra zil çalarken sıkıntıyla bir nefes verip başını dizimden kaldırdı ve telefonu ile anahtarını kontrol etti.

"Evet, Herry Merry. Seans için teşekkürler." Diyerek gülmüş ve ayağa kalkmıştı.

"Ne demek Bay Kim. Yarın aynı saatte burada olun lütfen." Diyerek ona ayak uydurduğumda dişlerini göstererek gülmüş daha sonra yanıma adımlayıp saçlarımı karıştırarak "Ödevlerini yap Jeon. Derslerini çalış. Beni hayal kırıklığına uğratma." Diyerek o hayran kaldığım elini bana uzatmıştı. Sıcak tenini tenimle buluştururken uzun süre öyle kalmak istedim. Beni çekiştirdiğinde de elini belime yerleştirdiğinde. Gözleri şaşkın bakışlarıyla bana bakarken de.

"Parfümünü değiştirmişsin?"

Başımı sallayıp gülümsedim.

"Birileri için büyük sorun teşkil ediyordu."

"O birileri şuan çok mutludur." Diyerek göz kırpmış ve "Manolya." Demişti.

"Çiçek esanslarını nasıl bu kadar iyi biliyorsun?"

"Annem... Parfüm üretirdi o hayran kaldığım kokularla. Sadece kokularını değil anlamlarını da biliyorum."

Kırık gülümsemesi yüzüne yansırken o gülüşü kırıklardan kurtarmak istemiştim. Tek tek canını acıtan o kırıklarına pansuman yapıp yaralarına iyileştirici öpücükler kondurmak istedim. Cesaretim yoktu. Hatta o kırık gülümsemesiyle "Görüşürüz Jeon." Deyip sıcaklığıyla saran elimi soğukla baş başa bıraktığında da ellerini tekrar tutup kendime çekerek öpmek isterken bile bunu hep hayallerimle sonlandırmıştım. Benim o yaraları iyileştirecek cesaretim hiçbir zaman olmayacaktı.

My English TAEcher | TaekookWhere stories live. Discover now