2|Asansör

138 19 11
                                    

Bana çok özel hissettiriyordu,tamam belki basit bir sarılmaydı ama benim için büyük bir olaydı.

Sabah kalktığımda gözlerim biraz şişmişti ve halsizdim,neyse ki bu hafta boştum.
Tam unuttum,tam her şeyi düzene sokabildim derken onun gülüşü her şeyi dağıtmıştı.

Yüzümü yıkayıp kendime geldiğimde telefon bildirimlerim susmuyordu.

Yeni şarkımla alakalı nefret yorumları,şaşırmıyordum artık.

Telefonu sessize alıp hızlıca ev işlerini hallettim,muhtemelen birazdan Jungwon gelirdi.
Jungwon gelene kadar bişeyler atıştırıp hızlı bir duş yapmıştım.

Üstümü giymemle kapının çalması bir olmuştu,gidip kapıyı açtım.
"Tünaydın!Hasta mısın sen?"İçeri girdiğinde kapıyı kapatıp ofladım.
"Anlatmam gereken çok şey var"Salona geçtiğinde bende yanına oturdum.

Jungwon eliyle ağzını kapatmış bana bakıyordu çünkü her şeyi anlatmıştım.
"Jungwon ben napacağım?"Sesim sessiz ve çaresiz çıktığında Jungwon bana sarılmıştı.
"Tamam tamam dur bi düşünelim hemen umutsuzluğa kapılma"
Derin nefes aldığımda kötü hissediyordum,onu sevdiğim için kötü hissediyordum.

Sevmemeliydim,gerekirse nefret etmeliydim ama onu sevmemeliydim.
Ama vazgeçemiyordum,sadece ismi bile beni dağıtmaya yetiyordu.
Onun hakkında her şeyi neredeyse hatırlıyordum.

Saçlarına dokunulmasını çok severdin,yüzüne kimsenin dokunmasına izin vermezdin,sarılmayı çok severdin,dudaklarınla sürekli oynayıp kanatırdın,yüksek sesten çok korkardın o yüzden hiç çıkarmazdın kulaklığını.

Kendime gelmek için kahve yapacaktım,suyun ısınmasını beklerken Jungwon bana telefonuna aldığı notları okuyordu.
"İstersen bugün alışverişe çıkabiliriz,kafanı dağıtırız"
"Halsiz hissediyorum,dinlensem daha iyi olacak"Kahvesini ona uzattığımda yüzüme dikkatlice bakıp almıştı.
"Neden acaba?"Yaptığı imayı anladığımda tebessüm ettim.
Balkona geçtiğimde hava çok güzeldi,Jungwon da ardımdan gelmiş karşıma oturmuştu.
"Onu sevdiğini nereden biliyorsun ki"Kaşlarımı çattım.
"Ama sevgililer,Heeseung bu zamana kadar kimseyle bu kadar ciddi düşünmedi sende biliyorsun"Jungwon kahvesinden büyük bir yudum alıp bana baktığında bişey demek istediğini anlamıştım.

"Ya bak belki seviyorlardır ama sevmek ve aşık olmak aynı şey değil ki,bu dünyadaki herkesi sevebilirsin ama sadece bir kişiye aşık olursun"
Derin nefes aldığımda nasıl hissettiğimi bilmiyordum,onların aralarının bozulmasına veya gerçekten birbirlerini sevmemiş olma ihtimaline sevinmeli miydim yoksa üzülmeli mi bilmiyordum.
Dışarıyı izliyordum gözlerim doluyordu ve buna engel olamıyordum.

O kahverengi saçları,konuşmasa da her şeyi anlatabildiği gözleri,dolgun dudakları,içimi ısıtan gülüşü,esmer teni,o mükemmel fiziği aklımı başımdan alıyordu.

Bardakların boş olduğunu görünce alıp mutfağa götürmüştüm Jungwon da ardımdan gelmişti.
"Sana bugün şirkette olanları anlattım mı?"Hayır anlamında başımı iki yana salladım.

Jungwon anlatmaya başlamıştı ama ben sadece dinliyor gibi yapıyordum,aklım asla burda değildi.
Bu sırada hava bayağı kararmıştı.
"Yemeğe kalsaydın,yanık yemek yerdik beraber"
Gülümseyip kapıya yönelmişti.
"Şirkete de uğrasam iyi olur,önümüzdeki hafta bayağı yoğun olacaksın şimdiden planlamam gerek"

Jungwon gittikten sonra açık konuşmak gerekirse ne yapacağımı bilmiyordum,pek iştahım yoktu o yüzden buzdolabından salata malzemelerini çıkarmıştım.
Hızlıca salatayı yapıp masaya geçmiştim,bir yandan da izleyecek bişeyler arıyordum.
Kafamı dağıtabilirim diye düşünmüştüm ama bu imkansızdı.
Keşke Jake yanımda olabilseydi,
onu her dakika özlüyordum.

Aradan o kadar sene geçmişti,nasıl ona hala bu kadar aşıktım?

Elini tutmak isterdim,sarılmak isterdim,öpmek isterdim ona sevgimi göstermek isterdim.
Sorularımı erken bitirip onu izlerdim,sorularla resmen kavga etmesini izlemek çok hoşuma giderdi.

Gözlerim dolmuştu.

Ayağa kalktım,tabağımı makineye koyup çalıştırdım,biri dokunsa ağlayabilirdim.
Saatin gece yarısına gelmeye başladığını gördüğümde odama yöneldim,biraz nefes almak istiyordum.
Üstüme rahat bişeyler geçirip evden kaçar gibi fırlamıştım.
Yağmur sonrası hava baya serindi.

Düşünmekten nefret ediyordum ama düşünmeden de edemiyordum.
Aptaldım,korkağın tekiydim.
Zamanında ona aşık olduğumu söyleseydim bu kadar acı çekmeyecektim.

Sürekli onu özlüyordum,sürekli ona sarılmak istiyordum onu görmek istiyordum.

"Sunghoon?"Kulağıma gelen tanıdık sesle arkama dönmüştüm.
"Jake?"Gülümsemesine karşılık gülümsedim.
"Bu saatte seni görmeyi beklemiyordum,yorgun gözüküyorsun"
Gözleri o kadar yorgun bakıyordu ki,neden dışarda olduğuna anlam verememiştim.
"Uyku tutmadı da,
biraz yürüyeyim dedim taşınma işleri de yoruyor"
Bir yandan konuşuyor bir yandan da eve doğru yürüyorduk.

Uykuluyken çok şirindi.

"İstersen yardım edebilirim eşyaları yerleştirmene,gerçi Heeseung yardım ediyordur"
Yüzüne yorgun bir gülümseme yerleşti.
"İşleri fazla yoğunmuş,o yüzden kendim halletmeye çalışıyorum"

Senden önemli ne işi var acaba?

"Yardım lazım olursa çekinmeden söyleyebilirsin,tek başına zor olur"
Yüzünü incelemeden duramıyordum.
"Teşekkür ederim"
Apartmandan içeri girdiğimizde ayrılmamız gerekiyordu,tabi ki ben asla istemiyordum.
Asansörün gelmesini bekliyordum.

"Sunghoon,evinde kahve var mı?"
Bana sorduğu soruyla başımı ona çevirdim.
"Var,neden ki?"
Yanıma geldi.
"Senin için sorun olmayacaksa biraz verebilir misin?Almayı unuttum da"
Anlayışla gülümsedim.
"Olur olur gel asansörle çıkalım vereyim sana"
Asansörün gelmesiyle ikimiz de asansöre bindik,gideceğimiz kata bastım.
Ama hiç beklemediğim bişey oldu.

Asansör bozulmuştu.

Brother|jakehoonWhere stories live. Discover now