23. Bölüm: Saraydan Kaçış

258 22 153
                                    

Merhaba sevgili okurlarım bölüm için hepinize iyi okumalar dilerim oy verip düşüncelerinizi yazmayı unutmayın ❤️ lütfen

Bölüm şarkısı:
THE WEEKND - Call out my name ♪♪
~ ~ ~
_______________________________________

Öğle yemeğine kadar sadece odam da sessizce oturmuştum. Hiç bir şey yapmadan durmak bana göre değildi ama bunu yapmıştım. Oda'nın penceresinin önüne koyulmuş tekli koltuğa oturup, dizlerimi karnıma doğru çekip başımı dayamıştım. Bir kaç saat önce olan şey normal bir şey değildi. Ne kadar bu sanki bir rüyaymış gibi kabul etmeye çalışsam da sadece kendimi kandırıyordum. Kade'nin böyle bir şey yapması normal değildi. Aslına bakılırsa bu durum hiç normal değildi. Durduk yere böyle bir şey yapması aklıma garip garip düşüncelerin gelmesi için olanak sağlıyordu.

Kapı'nın çalması ile oturduğum yerden sadece başımı kaldırdım. Gelen kişi Ari'ydi. "Efendim, öğle yemeği hazırdır bütün herkes aşağıda sizi bekliyor" Ari bu sözlerinden sonra bana garip bakışlar atarak odaya daldı "Efendim, siz... iyi misiniz?" korkarak söylediklerine cevap vermek istiyordum ama konuşmak bir kenarda dursun ağzımı açmak istemiyor gibiydim. Endişeli gözlerini bana dikmiş olan kızıl saçlı kıza baktım ve sadece başımı sallayıp, oturduğum yerden kalktım.

"İyiyim... Ari haber verdiğin için teşşekür ederim" yüzümde ki o sahte gülüş ile konuşmuştum. Ari'ye bunu yapmak istemiyordum kade'ye olan kırgınlığımı ve sinirimi Ari'den çıkarmak istemiyordum.

Yemek salonuna girdiğimde herkes çoktan gelmişti. Masaya oturduğumda kimseden ses çıkmıyordu. Samuel bile bir an önce yemeğini yiyip, burayı terk etmek ister gibiydi. Canım hiç bir şey yemek dahi istemiyordu ama diğerlerinin garip bakışlarını görmek ve neden yemediğimi sormalarını istemiyordum ayrıca birazdan yapacağımız derste güçlü olmalıydım. Önümde duran ve neyden yapıldığını bile bilmediğim çorbayı zorla olsa da bitirmiştim.

Bir anda kaşığı sıkmaya başladığımı fark ettim. Birazda başım dönüyordu sanki. Yemek masasını ters çevirmişler gibiydi. İlk başta çorba da zehir olduğunu sanmıştım ama bunun üzerine birde başım ağrıyınca yine bir şeyler göreceğimi anladım.

Her şeyin saniyeler içinde olacağını bildiğim için kimsenin dikkatini çekmeden olduğum yerde durmaya başladım. Bu salonu görüyordum ama hangi zaman olduğunu bilmiyordum. Geçmiş ve ya gelecek olduğunu anlamam çok zordu. Azurit'in kapıdan içeri girdiğini seçebiliyordum ama hala bulanık görüyordum. Gözümün önünden küçük beyaz bir şeyler geçiyor gibiydi. Görüntü yavaş yavaş netleşince azurit'in karşısında bir kadın vardı. Azurit kadınla bir şeyler konuşuyordu ama kulaklarıma dolan uğultudan dolayı hiç bir şey anlamıyordum sadece kesik kesik kelimeler duyuyordum. "ŞİŞE... BÜYÜ... SARAY..." Tek anladığım kelimeler buydu. Azurit elinde bulunan minik şişeyi kadına uzattı. Kadın şişeyi alıp giymiş olduğu ceketin cebine hızla attı sanki kimsenin bunu görmesini istemiyor gibiydi.

Burada neler olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Azurit kadına bir şeyler daha dedikten sonra salonu terk etti. Kadın sanki burada çalışanlardan biri gibi duruyordu, az önce azurit'in verdiği şişeyi tekrar eline dikkatli bir şekilde alıp mor sıvıyı inceledi. Kapağını açıp, bakınca şişenin ağzından hafif bir mor duman yükeslip kayboldu. Bende kendimi yine yemek masasının başında bulmuştum. Herkes yemeğini yemeye devam ediyordu. Sıktığım kaşığı masaya bir anda bırakınca çok fazla ses çıktı ve bu da dönüp herkesin bana bakmasını sağladı.

"Özür dilerim" demiştim ve herkes yine hiç bir şey olmamış gibi yemeklerine devam etmişti. Bu kadar sessizlik çok tuhaf gelmeye başlamıştı. İzin alıp, odama gitsem daha iyi olurdu. "İzninizle ben odama gidiyorum. Hepinize afiyet olsun" dedim ve masadan kaçar gibi kalkıp, odama doğru hızla ilerledim. Odama gelip, kapıyı sıkıca kapattıktan sonra kilitlemeyi unutmamıştım tabi ki.

Saklı Güç VARÎS (BİTTİ)Where stories live. Discover now