KIŞ GÜNEŞİ | 12 MAYIS 1999

1K 85 42
                                    

Evran Civan:

Boşluk.

Hissettiğim şey tam olarak buydu.

Hayatımın, geçen yıllarımın hepsinin büyük bir yalan olduğu gerçeğini öğrenmek tarif edemeyeceğim bir histi. Gerçek olmayan bir şeyi görmüşüm ve kimse bana inanmıyormuş gibi hissediyordum, veya başıma çok güzel bir şey gelmiş de, biri çıkıp şaka yaptık demiş ve o güzel şey elimden almış gibi. Bilmiyordum. Beynim öyle doluydu ki milyonlarca düşünce hükmünü sürüyordu. Bense hiçbir düşünceye kulak veremiyor, ağzımdan tek bir söz çıkaramıyordum.

Evlatlık.

Bunca senedir ailem dediğim insanların böyle büyük bir şeyi benden saklamasını aklım almıyordu. Bir psikolog olarak onları anlamaya çalışıyor ve kendimi avutacak bir şey arıyordum fakat bulamıyordum. Bu yaptıklarının geçerli bir sebebi olamazdı. Hiçbir sebep bana bunu yapmalarını gerektirmezdi.

Onlar, beni büyütüp bu yaşıma getiren insanlar benim biyolojik ailem değildi ve ben beni doğuran kadını tanımıyordum. Kimdi? Beni neden bırakmıştı? Neye benziyordu? Nasıl biriydi? Beni bıraktığı için pişman mıydı?

Aklımda binlerce soru ve düşünce vardı. Kafayı yiyecekmiş gibi bir delilik vardı üstümde. Hayatımda ilk defa ne yapacağımı bilmiyordum ve bu gerçekten boktandı.

"Evran?" Nil'in bana seslendiğini çok sonra idrak edebilmiştim. O da en az benim kadar şaşkındı fakat ne hissettiğimi o da bilmiyordu.

Kapının açılma sesini duyduğumda dudaklarım sinirle büküldü ve gözlerim hiddetle karşı duvara odaklandı.

Onlara öfkeliydim.

Onlara gerçekten öfkeliydim.

Beni bu yaşıma getirmiş, bana sevgilerini vermiş ve her düştüğümde elimden tutup bana bu zamana kadar destek olsalar da, yalan söylemişlerdi. Yalan da değil, bana gerçeği söylememişlerdi ve eminim ki ben bu kağıdı bulmamış olsam, bununla ölecektim.

İşte bu yüzden öfkeliydim. Bu yaşıma kadar gerçek ailemin ismini bile öğrenmeme izin vermedikleri için öfkeliydim. Benden bunu almışlardı, benden bunu saklamışlardı.

Ayağa kalktım ve elimde kağıdı buruşturdum. Ardından seri adımlarla odadan çıkıp merdivenlerden indim. Karşımdalardı, gülerek bir şeyler konuşuyor, bavullarını kapının yanına bırakıyorlardı.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bana bunu nasıl yapabilmişlerdi? Benden neyimi aldıklarının farkındalar mıydı?

"Daha ne kadar saklayacaktınız?" Sesimin bu tonu beni dahi ürkütürken annem ve babam bana döndü. Yüzündeki gülüşleri yerindeydi ve neyi ima ettiğimi anlamaya çalışıyorlardı.

"Oğlum?" Dedi annem bana doğru yürürken.

"Oğlum?" Dedim sinirle gülerek. "Gerçekten oğlun muyum?"

Annemin aklı karışmışçasına kaşları çatılırken babam olayı anlamış olacak ki elini alnına götürüp başını aşağı eğdi. Dişlerimi sıkıp dolan gözlerimi sıkıca yumdum ve derin bir nefes aldım.

"Evran sen neyden bahsediyorsun?" Annem korkak bir sesle konuştuğunda içimde daha fazla tutamadım.

"Nasıl yaparsınız bunu bana!" Bağırışım tüm salonda yankılanırken elimdeki kağıdı yere fırlattım. Annem kağıdı gördüğünde donakalırken babam merhametle bana bakıyordu.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin