14. Bölüm

91 6 5
                                    

''Jin?!..''

     Jin ağlama kıvamındaydı ama kendini tutuyordu, güçlü kalmaya çalışıyordu. Ayaklarını yere sertçe vurarak salonun ortasına geldi. Namjoon hızlı hareketlerle Jin'in yanına geldi. Kolundan tutup çıkaracak, dışarıda konuşacaktı. Jin kolunu Namjoon'dan kurtardı. Salon aşırı sessizdi. Herkes meraklı gözlerle bakıyordu. Jin birden Namjoon'a kuvvetli bir tokat attı. Tokatın sesi, tüm salonda yankılanmıştı. İnsanlar daha da meraklanmıştı. Ayun daha fazla dayanamayıp yanlarına geldi. Düğün mahvolduğu için çok sinirlenmişti.

''Namjoon n'oluyor? Kim bu?''

''Aıı.. Şi-''

''Ben tanıtayım kendimi size. Memnun oldum, ben Namjoon'un 'BİRİCİK' sevgilisi, Jin.'' dedi ve tokalaşmak için elini uzattı alay edercesine. Ayun birden sarsıldı. Salondaki herkes şaşkına dönmüştü.

''Ne?... Na,.. Namjoon?...''

''Ayun bak yemin e-''

     Namjoon lafını bitirmeden Ayun ona okkalı bir tokat attı. Jin az da olsa, içinin yağlarının eridiğini hissetti. Ayun'un gözleri doldu ve ağlamaya başladı. Hıçkırık sesleri eşliğinde gelinliğini tutarak salondan ayrıldı. Arkadaşları, akrabaları ve anne-babası peşinden gitti. Namjoon birkaç saniye Jin'in gözlerinin içine baktı. Jin de acınası gözlerle ona bakıyordu. Namjoon Jin'i ilk defa böyle görmüştü. Gözlerindeki o acınası bakış, o ateş, kalbinin en derinliklerini yakmıştı. Jin Namjoon'a tekrar tokat attı ve salonu terk etti. Kapıya yaslanmış -kolları bağdaş- onu bekleyen arkadaşı ile birlikte çıkıp arabaya bindiler. Namjoon önce etrafa bir bakış attı. Herkesin ona baktığını gördü. Utancından yerin dibine girdiğini hissetti. Sinirli bir şekilde mekanı terk etti ve arabasına binip oradan uzaklaştı.

     Jin onu alan arkadaşının evine gitmişti. Jihun, o tatlıcı arkadaşıydı. Jin koltukta oturmuş ellerini birleştirmiş ileri geri sallanıyordu. Çok stresli görünüyordu. Jihun onu sakinleştirmek için içecek bir şeyler yaptı ve ona götürdü. Namjoon'un tam aksine, Jin'i sıcak içecekler sakinleştiriyordu. Jin'in yanına oturdu ve elindeki içeceklerin birini ona verdi. "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Jin derin bir iç çekti.

"Bilmiyorum..." dedi ve biraz durdu. Daha sonra ağlamaya başladı. Arkadaşı Jihun'un dizine yattı. Jihun onun başını okşayarak onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Aa hadi ama Jin, yapma böyle. Elin şerefsizi yüzünden neden üzüyorsun kendini?"

     Jin ağlamasını durduramadı. Ne kadar dirense de, gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyordu. Jihun Jin'i dizinden kaldırdı ve ayaklandı. Jin istemsizce kalkmak zorunda kaldı. Jihun'a bakarak yanaklarından akan yaşları sildi. Jihun adımlarını kesmeden arkasını döndü ve Jin'e 'Bekle' diye işaret yaptı. Jin nefesini kontrol edemiyordu ama gözyaşları biraz da olsa azalmıştı. Jihun mutfağa girdi ve bir süre çıkmadı. Ondan ses gelmeyince Jin tekrar yanaklarını temizledi ve mutfağa yöneldi. Jihun arkası dönük olduğu için ilk başta onu fark etmedi ama daha sonra dönüp ona baktı.

"Kendine geldin mi ağlayan güzel?"

"N'apıyorsun?.."

"Kendine getirir diye tatlı hazırlıyorum tatlım. Anca böyle kendine gelirsin çünkü."

     Jin yavaş adımlarla tezgaha yaklaştı ve Jihun'un yaptığı wafflelara baktı. Sonra hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp içeri geçti. Koltuğa oturup öylece durdu. Durdu, durdu, durdu... Jihun içeri geldi ve elindeki waffleları televizyon ve koltuklar arasında duran sehpaya bıraktı. Sehpayı biraz Jin'e yaklaştırdı. Oturup, tek elini (kendi) yanağına koyup Jin'i izlemeye başladı. Jin birkaç saniye sonra Jihun'a döndü.

"?"

"Hiç, bakıyorum öyle."

     Jihun tabağı gösterip 'yesene' dercesine Jin'e baktı.

"Yok."

"Nasıl yok? Bal gibi de var. Ye şunu hadi."

"Canım istemiyor Jihun."

"Hadi ama Jin, hazırladım o kadar mızmızlık yapma."

"Jihun zorlama. İstemiyorum dedim."

"Jin tamam, sevgilinin düğününü basmış olabilirsin ki bence çok havalıydın. Ama seni sevmeyen biri için değer mi be gülüm?"

"Jihun neden bana sürekli böyle 'güzelim, tatlım, gülüm' falan diyorsun?"

"Ya ilk kaynaştığımız zamanlardan beri sana böyle sesleniyorum Jin. Rahatsız mı oluyorsun?"

"Hayır öyle değil.. Ne bileyim, insanların yanında da böyle sesleniyorsun. Yanlış anlaşılabiliyor."

     Jihun bir iç çekti ve oturduğu yerde doğruldu.

"Tamam."

"Ya kızma. Sadece yanlış anlaşıyor, o yüzden."

"Tamam Jin, kızmadım merak etme. Sana kızamam zaten. Bir daha söylemem merak etme~"

     Jin hafifçe gülümsedi ve önünde duran waffle'a baktı, bir çatal böldü ve ağzına attı. Sonra tabağı biraz ittirdi ve arkasına yaslandı.

"Ya Jin kızıyorum ama. Neden yemiy-"

"Jihun yeter! Yeter... Yemeyeceğim zorlama."

     Jihun 'tamam' anlamında başını salladı.



bölüm kısa mı uzun mu yoksa olması gerektiği gibi mi bilmiyorum çünkü yazmayalı çoook oldu. Birkaç ay  daha dursaydım bir sene olcaktı. Konuları bile unuttum inanın. Pek istediğiniz gibi bir bölüm değilse af görün. Görüşürüz :3

Babacık | namjinOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz