*

53 2 2
                                    

Her şey annemi kaybetmemle başladı. Hayatla aramdaki bağlar tamamen kopmuştu babam ile bu çoğu insanın hayalini süsleyen, kuş cıvıltılarının eksik olmadığı, hayvanlarla iç içe olan bu evde yapayalnız kalmıştık. İşte bu güzelim eve Hayat Köşk’ü diyordum.

-yedi saat önce-

Bu eve olan ilgim ve hayranlığım tamamen bitmişti. Kendimi dalgaların etkisiyle kıyıya vuran deniz kabuğu gibi hissediyordum

-dinlenilmeyi bekleyen-
                                
                          1
  Annemi düşünmekten başka hiçbir şey yapmıyordum. Uyumuyor, yemiyor ve kimseyle konuşmuyordum. Bunlar benim için zaman kaybıydı. Fakat yaptıklarımın hiçbiri bilinçli değildi. Hayatım boyunca beynimi kemiren bırakıldığım o yetimhanenin duvarları gibi aşılması zor, yenilip yutulması zor- zehir zemberek- bir soruydu bu beni  rutubet kokan odalarda bırakan babam neredeydi?
Neden onu hiç görmemiştim? Bunlar beynimde beliren ilk sorulardı.
Beynimin ilk kayıtlarına dönmek isterim. Yetimhane yıllarıma…
Sanırım iki binli yılların başıydı buraya gelişim bu yetimhane benim için dört katlı bir pislik yuvasından başka bir şey değildi. Çalışanların yetim çocukları dövdüğü, onları taciz ettiği, etrafın hep pis olduğu, rutubet ve lağım kokusunun olduğu bir yerdi burası. Yirmişer yataktan oluşan yatakhanemizin yataklarındaki örtüler hiç yıkanmazdı dolayısıyla yataktayken tek gördüğünüz kirden, terden oluşan resimlerdi ve bu pis yerde sanırsam yedi yıl yaşadım. Buradan kaçamazdım. Kaçsam bile nereye gidebilirdim ki… Sokaklara. Zaten oradan gelmemiş miydim?
Hatırlamıyorum ama eğer ki seçebilseydim sokakları tercih ederdim.  Hiç konuşmadığım, köşemde sessiz bir şekilde oturduğum için, her söylenileni yaptığım için zekâ geriliğim olduğu söylenmişti. Hiç arkadaşım yoktu ve olmak isteyen de yoktu. Kimse beni görmeye tahammül edemiyordu ben de dolayısıyla kimseyle konuşmuyor, kimseye bulaşmıyor ve ayak bağı olmuyordum arada gelip beni pataklayan oluyordu onlarda sıkılıp gidiyordu. Boş kaldıkça düşünüyordum “ben kimim? ”Uzun süre düşünüyor ama bir sonuca varamıyordum. Bazı çocuklardan ‘aile’ sözcüğünü duymuştum sahi ya aile ne demekti? Gerçekten ailem varsa neden hâlâ buradaydım?
Bazı çocuklar yetimhaneden ayrılıyordu. Hep düşünmüşümdür nereye gidiyorlardı? Sanırım bunu anlamak için daha çok küçüğüm. Geri zekâlı olarak bilindiğim için sınıflara öylesine -bir amacı olmadan- alınmıştım. Kimse benim okuyup yazacağıma inanmıyordu. Fakat yetimhanede okumayı öğrenen bendim. Nasıl mı? Kafamın içinde harflerle bir senaryo kuruyordum. Yazı gördüğüm zaman kendimden geçiyordum. Âdeta yazıların büyüsüne kapılmıştım. Hatta yine o pis yemekhaneye giderken yurt müdürünün oğlu olan Ahmet’in elinde bir sürü kâğıt görmüştüm, okumaya başlamıştım, kendimi kaptırmış olacağım ki sayfayı çevirmeye bile kalkıştım. Yukarıdan gelen bir yumruk darbesiyle sarsıldım. Ahmet bana;
Ne yapıyorsun? Dedi.
Yazarak cevap verdim ‘okuyorum’
Oda temizlik yapan bir adamı çağırarak gördün mü? Şu veledin yaptığını dedi.
İkisi birlikte benim yaptığıma güldüler. Gazeteyi bana verip gülerek gittiler. İnsanlar hep böyle karşısındakilerle dalga mı geçerdi…
Bilemiyorum ama kesin olarak söyleyebilirim ben böyle olmayacağım
         

                       ...


                

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 13, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

                          KAYIP Where stories live. Discover now