Selim Yüzbaşı

54 9 5
                                    

Arapça ikide bir bir şey söylemeye çalıştığı için ve çok korktuğu için Kolsuz'a sakinleştirici yapmıştık. Sakinleştiricinin etkisiyle şuan uyuyordu.Yeşillinin yarasını helikopterde Hamza tedavi etmek istemişti ancak o, Boran'ın gözünün içine bakarak Hamza'ya tanımadığı kişilerin bedenine en ufak temasta bulunması durumunda içinde ellerini kırma isteği oluştuğunu, bu duruma katlanamadığını ve kendisinin sonradan halledebileceğini söylemişti. Boran yeşillinin imasına gülmekle yetinmiş, Hamza'ya yeşilliyi kendi haline bırakması gerektiğini söylemişti. Şuan tam da Boran'ın dediği gibi kendi halinde, sessizce dışarıyı izliyordu. 

"Bugün Galatasaray'la Fenerbahçe'nin maçı var sizce maçı kim alır?" Akın'ın sorusu üzerine bindiğimizden beri ölüm sessizliğine ev sahipliği yapan helikopter bir anda canlanmıştı. Bir tarafta Çağrı "Haktan Galatasaray'ı tuttuğuna göre ne kadar aslen Beşiktaşlı olsam da bugünlük Fener'i tutacağım." diyerek Haktan'ı sinir ederken Gökberk ve Akın ölümüne Galatasaray'ı savunuyordu. Hamza ve Boran sessiz kalırken, Barış ve Deniz Fenerbahçe'yi karşı tarafın yermesine izin vermiyorlardı.Maç konuşulduğu zaman tam anlamıyla hayattan soyutlanıyorlardı.

Her ne kadar iki defa bize yardımcı olsa da yeşillinin kimliğini bilmediğimiz için Boran ile tedbiri elden hiçbir şekilde bırakmazken, aklıma takılan bir soruyu yeşilliye yönelttim. "Bombayı oraya ne zaman yerleştirdin? Eğer bizden biriysen ya eğer ben tam oradan geçerken bomba patlasaydı ne yapacaktın? Bizden biri olmadığını ancak yaptıklarından pişman olup Türkiye Cumhuriyeti'ne sığınmak isteyen bir kişi olduğunu varsayarsak bazı taşlar yerine oturmuyor."

Gözlerini dışarıdan ayırmadan elini cebine atıp,cebinden bombanın kontrol kumandasını çıkardı. "Bombayı koyduğum yere küçük bir kamera yerleştirdim,oradan kontrol sağlayıp uygun bir vakitte kumandada gerekli tuşa bastım." Kumandaya çok uzak bir mesafeden basılsa bile bomba harekete geçebiliyordu, gelişen teknoloji bunu mümkün kılmıştı.

Başka bir soru soracağım an cebindeki telefonun aralıklı üç defa titremesiyle birden doğruldu ve Boran'a "Komutan, General Doğan karargahta mı, bir bilgin var mı?" diye sordu. Boran Kolsuz'un üzerinde tuttuğu harelerini yeşilliye çevirdi ve ters bir ses tonuyla "Ne yapacaksın bu malumatı?" diye sordu. Omzunu silkip "Şuan .... koordinatlarındayız on dakika sonra tam olarak Suriye'ye girişin yapıldığı yere varacağız. Eğer General Doğan karargahtaysa onunla iletişime geçip, uygun bir yerde beni indirmenizi sağlayacağım." dedi.

Boran telsizini çıkartıp, yeşilliye meydan okuyan bakışlarını atıp "Bakalım konuşup nasıl indirmemizi sağlayacaksın, sağ mı yoksa ölü mü..?" dedi. Ardından karargaha bağlandı."Mavi 1 konuşuyor. Burada General Doğan'la görüşmek isteyen biri var.Eğer uygunsa bağlayın." Aradan bir dakika geçmeden General Doğan'ın sesi duyuldu."Mavi 1 durum nedir?" Boran'ın cevap vermesine izin vermeden yeşilli telsizi eline aldı ve "Kolsuz şuan timin elinde. Ali Bin Sattah ve Martin'in fişi çekildi. On kadın ve yedi çocuk kurtuldu.Bir dakika önce Ankara'ya vardıkları bilgisi elime ulaştı. Ayrıca Alexander, perşembe günü saat üç sularında Suriye'ye gelecek.Orada kod adı Doktor olan teröristle buluşacak.İstanbul'da patlatmayı planladıkları bombanın yerini,tarihini ve saatini önceden öğrenebilmek için Suriye'de kalmam gerek." dedi.

Söyledikleri, gerçekleşecek maç yüzünden sesleri yükselen tim üyelerinin  bile sesinin kesilmesini sağlarken, herkesin odağı yeşillide ve General Doğan'ın ne cevap vereceğini merak ettiği için telsizdeydi. "Bizimkilere büyük ihtimalle olay anında yardım ettin ve kim olduğunu söylemediğin için seni sorgulamak için helikoptere bindirdiler. Normalde böyle bir durumla karşılaşsaydın kaçardın ne oldu da şuan helikopterdesin?"

"Muhbirden sana bağlı olan bir timin operasyon için geleceğini öğrendim.O yüzden bu uysal tavırlarım.Kendi üstüne alınma ama bu durumu yine de,General Tan'a sinirli olduğum için seninle de ters düşmemek için iyi çocuk rolü yapıyorum bir süreliğine. Bu duruma alışma sakın bak peşin söylüyorum." General Doğan'la nasıl bu kadar rahat konuşuyor diye düşündüğüm esnada General Doğan'ın gülme sesi telsizden duyuldu. "Tan seni sinir etmekten zevk alıyor. Ona söyleyeyim de seni biraz daha sinir etsin, bu uysal halini diğer türlü hiç göremeyeceğim. Time özel olan telsizden konuştuğumuz için sıkıntı olmuyor, ancak yine de kısa keseceğim. Tam dört aydır Suriye'desin oğlum. Senden haber alamadığımız her an acaba başına bir şey mi geldi korktuğumuz koca dört ay. Çok büyük işler başardın,başarmaya da devam edeceğine adım gibi eminim. Ancak dinlenmen gerek artık.Alexander ve Doktor'la Kılıç Timi ilgilenecek. Yani kısacası sana karargaha gelmeni emrediyorum  sana asker. Eğer emrime itaat etmezsen askerliğinin yanacağını hatırlatmama gerek yoktur umarım. Yanındaki tim, Münferit Timi uslu çocuk rolüne devam et onlara zorluk çıkarma ve yanlarında rahat ol."

Telsizin kapanmasıyla Boran "İsmin ve rütben nedir asker?"dedi.Esas duruşa geçip "Yüzbaşı Selim." dedi. "Ben Münferit Timi'nin Komutanı Yüzbaşı Boran.Diğerleri ise..." Boran bizi tanıtacağı esnada Selim teker teker herkesten bahsetmeye başladı. "Kolumu tedavi etmek isteyen kişi Piyade Uzman Çavuş Hamza olmalı. Operasyon sırasında aynı zamanda iyi bir sağlıkçı olduğu için çok fazla askerimizin hayatını kurtardığını biliyorum. Hamza'nın sağ tarafındaki kişi Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Çağrı, kendisinin hemen yan tarafında oturan devresi Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Haktan ile uğraşmaya bayıldığını bilmeyen yoktur herhalde. Haktan'ın karşısında oturan Piyade Astsubay Üstçavuş Gökberk ve yanındaki aynı rütbeye sahip olan kişi Akın. Akın'ın sol tarafında oturan kişi ise keskin nişancınız Piyade Astsubay Üstçavuş Deniz. Deniz'in yanındaki kişi ise Piyade Teğmen Barış. -Gözleri sonra Erdem'in üzerinde durdu bir müddet.Öyle duygulu bir şekilde baktı ki ona ben bile bakışları altında ezildim.Fazla duraksadığını fark etmiş olmalı ki sesini temizleyip devam etti.- Benim gibi deniz komandosu olan Piyade Astsubay Üstçavuş Erdem. Son olarak -Bana dönüp- Piyade yüzbaşı Bahadır.Münferit Timi'ni tanımayan yoktur. Sizinle denk geleceğimi hiç tahmin edemezdim."

Sözü bitince yüzünü kapatan örtüyü kaldırdı ve şapkasını çıkardı.Kıvırcık saçlı, dolgun dudaklı, kumral tenliydi. Bir bakanın tekrar bakmak isteyeceği bir yüze sahipti, erkek güzeli tabiri onun için oluşturulmuş gibiydi. Yanlış anlaşılmamak için gözümü yüzünde fazla gezdirmedim. Yaklaşık otuz dakika sonra karargaha varmamızla helikopter inişe geçti.Boran ile Kolsuz'u uyandırıp, helikopter inince helikopterden indirdik ve görevli askerlere teslim ettik. Boran General Doğan'a rapor vereceği için yanımızdan ayrılırken, Selim'in çoktan bizimkilerin yanından gittiğini fark ettim. Yorulduğumuz için bizim time özel kullanım alanına timin geri kalanıyla gittik.

Eşyalarımızı yerine koyup,elimizi yüzümüzü yıkadık teker teker. Ardından üçlü koltuklardan birine oturdum. Çağrı ile Haktan yanıma oturacağı zaman bacaklarımı onların oturacağı yere doğru uzattım ve "Semaverde çay yapmak ve akşam yemeği elinizden öper beyler. Emire itaat edin bakayım." dedim. Haktan Çağrı'ya söylenirken Çağrı "Bende seni seviyorum devrem." diyerek Haktan'ı mümkünmüş gibi daha da sinir ediyordu. Normalde Çağrı'nın yaptıklarını başka biri Haktan'a yapsa Haktan'ın tepkisi daha farklı olurdu. O kişi bir daha bırak Haktan'a bulaşmayı yanına bile yaklaşamazdı.Ancak Çağrı'ya hiçbir şekilde bir şey demiyordu. Sadece söyleniyor, arada bir o da Çağrı'ya sataşıyor, dövmeye diye gittiği zaman bile vurmuyordu hiçbir şekilde Çağrı'da bundan cesaret alıp daha çok üzerine gidiyordu çocuğun. Haktan'a sabır dileyip, maçın başlamasına dört dakika kaldığı için açılan televizyonu izlemeye başladım boş bakışlarla.

 Aklım Selim'deydi.Selim ile ilgili çok fazla belirsiz o kadar çok şey vardı ki...İçimden bir ses Selim'in ilerleyen zamanda hayatımda iyi veya kötü  çok fazla rolü olacağını söylüyordu. Düşüncelere dalmış bir şekilde ekrana bakarken, kendime gelmemi sağlayan şey Akın'ın "Sofra hazır komutanım,sizi sofraya bekliyoruz." demesi oldu. Yavaşça koltuktan kalkıp,sofraya oturdum. Boran'ın da gelmesiyle bol kahkahalı bir akşam yemeğinden sonra maçın da bitmesiyle görevimiz olmadığı için evlerimize dağıldık.Ard arda son zamanlarda çok fazla görevimiz olduğu için yumuşak yataklarımızda uyumak ve dinlenebilmek bizim için büyük bir nimetti. Bu nimetten yararlanabilmek için evime vardıktan sonra genel kontrolden sonra yatağa yatıp uykunun kollarına kendimi bıraktım. 

°°°

Sabah kapının çalma sesine uyandım. Timdekilerde evimin yedek anahtarları vardı,ailem memleketteydi.Habersiz bir şekilde asla gelmezlerdi, bu nedenle kimin geldiğine dair en ufak fikrim yoktu. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Gelen kişi, üzerindeki askeri formayla gözleri daha çok ön plana çıkan Selim'den bir başkası değildi. Hayırdır dercesine ona bakarken "Yeni ev arkadaşına bir hoş geldin demek yok mu Bahadır Yüzbaşı'm?" dedi. 

Hatam varsa kusura bakmayın. Bölüm sizce nasıldı? 

Münferit Timi(BXB) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin