Sarı Papatya: Beni babama götürür müsün?
Eren: Efendim?
Sarı Papatya: Babamla görüşmek istiyorum
Eren: Neden?
Sarı Papatya: Konuşmak istiyorum onunla
Sarı Papatya: Son bir kez
Sarı Papatya: Sadece hesaplaşmak için
Eren: Ben seni kendi ellerimle o adamın yanına götüremem Yeşim
Sarı Papatya: Eren, lütfen
Sarı Papatya: Hem sen de durursun bir köşede
Sarı Papatya: Bir şey olursa gelirsin hemen yanıma
Sarı Papatya: Ama benim buna ihtiyacım var
Eren: Annene ne diyeceksin peki?
Sarı Papatya: O bilmeyecek
Sarı Papatya: Sen gel ve beni dışarı çıkar
Eren: Off Yeşim
Sarı Papatya: Söz veriyorum bundan sonra senin lafını dinlerim hep
Eren: Söz verdin bak
Sarı Papatya: Evet
Eren: Peki
Eren: Geliyorum
İstemeye istemeye hazırlanıp evden çıktım. Yeşim’i babasıyla buluşturmak hiç istemiyordum. Ama o belli ki, bunu çok istiyordu. Bu yüzden susuyordum.
Evlerinin kapısını çaldım. Yeşim’in annesi açtı. Beni görünce gülümsedi. “Hoş geldin oğlum.” Ben de gülümsedim. “Hoş buldum.” Ben bu kadına nasıl yalan söyleyecektim? “Yeşim’i bugün dışarı çıkarmak istiyordum da. Müsaade var mı?”
Annesi duyduğuna inanamaz gibiydi. “Yeşim hiç dışarı çıkmaz ki,” dedi şaşkınlıkla. “Ben konuştum onunla. Bu sefer çıkacak. Benimle yani. Kızınız bana emanet, merak etmeyin. Ama eğer bana güvenmiyorsanız...”
“Yok, güveniyorum,” dedi annesi hızla. “İyi, efendi çocuksun. Maşallah seni büyüten anne babaya.” Kurduğu cümleyle suratım düşmüştü. “Ne oldu? Ben yanlış bir şey mi dedim?” Gülümseyerek “Yok,” dedim hızla. Gözlerim dolmak üzereydi. “Beni bir anne baba büyütmedi de...Her neyse...Ben Yeşim’le çıksam şimdi, olur mu?”
“Olur,” dedi annesi kafasını sallayarak. “Ben onu hazırlayıp, aşağıya indireyim.” Öne doğru adım atarak “Bu sefer ben hazırlanmasına yardımcı olsam? Siz hiç zahmet çekmeseniz?” dedim. Annesi güldü. “Hadi o zaman, geç.”
Yeşim’in odasının kapısını çaldım. “Gel,” dedi o güzel ses tonuyla. “Seni kaçırmaya geldim,” dedim gülümseyerek içeri geçerken. “E kaçır o zaman,” dedi o da gülümseyerek. “Kıyafetlerini değiştirmeyecek misin?”
“Hayır, bunlarla çıkacağım.” Ne diyeceğimi bilemez halde dudaklarım bir kaç kez aralandı ve tekrar kapandı. “Ne o? Çok mu kötü gözüküyorum?”
“Hayır da...Bunlar ev kıyafetleri,” dedim sakin bir şekilde. “İnsanlar ev kıyafetleriyle dışarı çıkamaz diye bir kural mı var?” dedi kaşlarını çatarak. “Haklısın. Zaten her halinle güzelsin,” dedim gülümseyerek. “O zaman gidelim.”
“Yeşim,” dedim çekingen bir şekilde. “Gerçekten bunu yapmak istiyor musun? Ben o adama hiç güvenmiyorum ya.” Yeşim derin bir nefes verdi. “Ben de hiç güvenmiyorum. Ama konuşmam gerekiyor. Ona söylemek istediklerim var. Söyleyemedikçe daha kötü oluyorum Eren.”
“Sana tekrardan zarar vermesine müsaade etmeyeceğim. Ne fiziksel, ne psikolojik. Tamam mı?” Yeşim gülümsedi. “Tamam.” Derin bir nefes verdim. “Gidelim o zaman.”
Tekerlekli sandalyenin arkasına geçerek Yeşim’i odadan çıkardım. Merdivenlere yaklaştığımızda “Seni kucağıma almam gerekecek galiba,” dedim sakince. “Çok ağır değilim, korkma,” dedi Yeşim imayla. “Ağır olsan da taşırdım ben seni sarı papatya,” dedim onun önünde durarak. “Hadi gel seni kucağıma alayım.”
Yeşim’in çekindiği belli oluyordu. Bunu yapmaya ben de çekiniyordum. Ama bu kızı merdivenlerden indirmek istiyorsam bunu yapmak zorundaydım. Yeşim’i yavaşça kucağıma almıştım. “Ağır değilmişim, değil mi?”
Çok yakınımdaydı. Dengemi kaybetmesem iyidir. “Eren?” dedi tepki vermediğimi görünce. “Tıpkı bir bebek gibisin,” dedim gülümseyerek. Afalladı. Bakışlarını hızla benden çekerek “İndirsen mi artık?” dedi. “İndireyim,” dedim ve merdivenlerden onunla inmeye koyuldum. Kokusu beni sarhoş edecek kadar güzeldi. Ben sanırım bu kıza yeniden aşık olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Papatya/Texting
AdventureEren: Naber,sarı papatya? Eren: Nasılsın? Eren: Yan komşu Eren ben :) Eren: Duydum hiç arkadaşın yokmuş Eren: Kimseyle pek arkadaşlık kurmazmışsın Eren: Zaten ben senin evden dışarıya çıktığını bile görmedim hiç Eren: Pencerenin kenarındayken izledi...