Karşılaşma

157 11 25
                                    


Fırat daha az önce Cemre'yle görüşmüştü ve artık onun müvekkiliydi. Kendine kazıdığı numarayı bir kağıda yazıp Tahir'den dosyayı almasını ve ilerletmesini söylemişti.

Normalde yine avukatı olmasını istemezdi. Ama Cemre masumiyetine inandığını söylemişti. Sadece dava için çalışacak bir avukat değildi, zaten o yüzden başarısızdı. Müvekkiline çok bağlanıyordu. Fırat Cemre'nin davayı ilerletebileceğine aşırı inandığı için değil, Tahir ile iletişime geçebilecek biri olduğu için kağıdı imzalamıştı.

Şu an şu son olan olay yüzünden kontroldeydi. Hemşire ağrı kesiciyi almaya giderken içeri iri yarı iki adam girdi. Biri hemşirenin müdahale etmesini engellerken biri Fırat'a saldırmıştı. Fırat yüzünü hedef alan yumruğu havada tutarak adamın kafasına yumruğunu geçirdi. Sonrasında yumruk atmaya çalışan diğer adamın da yumruğunu tutup karnına dizini geçirdi. Durdurmaya çalışan polisi de etkisiz hâle getirdikten sonra revirden kaçmaya başladı.

...

"Savaş Bey, neden bir daha görmek istediniz bilmiyorum ama size söz verdik. Gözümüz gibi bakıyoruz." Dedi Yurdaer. Barış'ın;

"O yüzden mi meydan dayağı yedi?" diye sormasıyla yüzündeki gülümseme silindi. Yurdaer duraksadıktan sonra konuşmaya başladı.

"O kayın biraderinin şeysinden oldu." Barış 'kesin öyledir' der gibi kafa salladı. "İnanıyorsanız kendim getireyim kendi gözlerinizle görün." Yurdaer cümlesini bitirdikten sonra cezaevinin alarmları çalmaya başladı.

"N'oluyor be?" Diye sordu Barış. Yurdaer kenardaki telefonu alıp birilerini aradı.

"Arkadaşlar n'oluyor yine?" Yurdaer'e ne söylendiyse donup kalmıştı. Barış olayı anlamaya çalışırken Fırat cezaevinde gardiyanlara yakalanmamaya çalışarak kaçmaya çalışıyordu. Üç bir yandan gardiyanlar üstüne gelirken tek kaçış yolu olan merdivenlere yöneldi. Demirliklerden geçtiğinde önüne çıkan kişiyle duraksadı. Kaç gündür kafasını işgal eden Barış Yesari'nin ikizi Savaş Yesari. İkisi birbirine bakarken Barış'a sıcak basmaya başlamıştı. Şu beş aydır ilk kez Fırat kendisini bu kadar net görebilmişti. Bu yüzden hem gergin, hem heyecanlıydı. Fırat kafasını yana yatırarak Barış'a baktı. Barış da aynı şekilde kafasını yana yatırdı. Yurdaer Fırat'ın koğuşa götürülmesi gerektiğiyle alâkalı bir şeyler zırvalıyordu.

"Savcı?" Dedi Barış. Demesiyle Fırat'ın boğazına yapışıp az önce kullandığı kalemin içindeki mürekkep tüpünü Barış'ın boğazına dayaması bir oldu. Barış'ın kafasını kolunu bükerek bedenine yaslamış tehditkârca boynuna bastırıyordu.

     Gardiyanlar ve Yurdaer'den korku dolu nidalarlar yükseliyordu.

     "Benimle uğraşmaktan vazgeçin artık! Asıl beni gebertmeye çalışanlarla uğraşın!" Mürekkep tüpünü daha çok Barış'ın boynuna bastırdı. Artık cidden acıtmaya başlamıştı. Ama Barış'ın çok umrunda olduğu söylenemezdi. Aylar sonra Fırat'ın kokusunu bu kadar yakından alabilmişti. Zeynep'i öldürdüğü gece parfümünü almıştı aslında. Ama Fırat'ın bedeninde koktuğu gibi yastığında aynı şekilde kokmuyordu. Galiba o ayrıcalık Fırat Bulut aurasından kaynaklıydı.

      "Tamam sakin ol! Savaş Bey iyi misiniz!?" Dedi Yurdaer.  Harikayım bebeğim ya. Fırat Bulut beni boğuyor falan. "Sakın bir şey yapmaya kalkma! Sakın!" Yurdaer yanındaki Mücahit'e olayı sorduğunda Mücahit kısaca olayı özetledi. Şu an Fırat'ı gören biri deli hastanesinden kaçtığını düşünebilirdi. Yurdaer Mücahit'i dinledikten sonra tekrar Fırat ve Fırat'ın kollarında can çekişen Barış'a döndü. "Tamam, bırak beyefendiyi. Biz konuşalım ha?"

      "Ben böyle bir suç işlemedim diyorum size! Beni evime götürün! Evime gönderin beni!" Hiç mi tanımadın be mavişim? Gerçi tanısan ne olacak. Yine gırtlağıma yapışırsın.

Öldüresiye Sevgi/ Ambivalans~ FırBarWhere stories live. Discover now