Selam bebeklerim, nasılsınız?
Umarım okulda canınızı sıkan şeyler olmuyordur, iyi olun sizi çok seviyorum!
İyi okumalar, bol yorumlar!***
'Ceylan, kaçtığı için aşırı derecede suçluluk hissediyordu. Neden kaçmıştı, neden onu alıştırıp bir anda bırakmıştı, çok iğrenç hissediyordu.
Elbette bunların hepsinin kendine göre sebepleri vardı, fakat Samet bunları kabul eder miydi, kendisinden nefret mi ederdi bilmiyordu Ceylan.
Tek bildiği, şimdi gecenin bir saatinde hiçbir şeyi umursamadan onun yanına gittiğiydi. Perişan olmuştu, Samet'in yazdıklarını okuyunca pişman olmuştu. Kendinen nefret etmişti.
Bir ay boyunca ona yazamamak, onunla konuşamamak onu da berbat hale getirmişti ama, kaçmıştı işte.
Korkmuştu.
O daha toydu, Samet'e nazaran toy ve küçüktü. İlk defa aşık olmuştu birisine ve bir anda böyle olunca da korkup kaçmıştı. Onu çok isterken bir anda ondan kaçar hale gelmişti.
İnanamamıştı, Samet'in ona bir şeyler hissedebileceğine inanamamıştı Ceylan. Çocukluğundandı her şey belki de, yani o böyle düşünüyordu. Ne saçma davranmıştı böyle, inanılmaz salak hissediyordu kendini.
Sonuçta, Samet 29 yaşında aklı başında koskoca bir adamdı. Ceylan ise daha 21 yaşındaydı. Evet o da çok küçük sayılmazdı ama evin hep en küçüğü ve tek kızı olduğu için, ne kadar yaş alırsa alsın, aile içinde hep bebekmiş gibi davranmışlardı ona.
Bu da ister istemez, Ceylan'a çocuksu hisler, çocuksu davranışlar ve şımarıkça hareketleri işlemişti. Kopamıyordu bu karakterinden ufak olan.
Elinde değildi.
Kendini bildi bileli şımarık, korkak ve ne isterse onu yapan bir kız olmuştu. Kimseyse ona neden bunu yaptın, şöyle yapma böyle yapma dememişti.
Her zaman evin küçük şımarık kızı olmuştu anlayacağınız.
Samet'in evinin önündeydi şimdi. Darma dağan olan düşünceleri ve direkt ev haliyle çıktığı için, oversize bir tişört-eşofmanla öylece dikiliyordu kapısında.
Kapıyı çalıp çalmamak konusunda tereddütleri vardı.
'Buraya kadar geldin, kaçmayacaksın.'
Kendine telkinler vererek, cebinden telefonunu çıkarttı.
12:59
Saat oldukça geçti aslında ama umurunda da değildi işte. Tek umurunda olan şey, kendini düzgün bir şekilde sevdiği adama anlatmak ve onun kendisini anlamasıydı.
İçinden Allah'a yüzlerce kez yalvararak kapıyı çaldı. Bekledi ve açan olmadı. Bir iki defa daha çaldı, fakat yine açan olmadı. Kaşlarını çattı, evde değil miydi ki?
Kafasını kapıya yasladığında kısık sesli bir müzik duyduğunda içi ferahlamıştı sanki. Buradaydı, belki de sadece duymuyordu.
Etrafa bakındı.
Bahçe tarafından dolaşmaya karar vererek hızlıca adımladı, biraz zor olsa da bahçeye ulaşmıştı. Korkak adımlarla ilerliyordu Samet'in bahçesinde.
Onu görmesiyle yerine çakılı kaldı.
Bahçede, koltuklardan birine oturmuş, şarkı dinliyordu. Bir elinde alkol dolu bardağı, diğer elinde ise sigara vardı. Onun da altında bir eşofman ve bol bir tişört vardı.
Hem şarkıya eşlik ediyor, hem de içkisinden yudumluyor ardından ise bir fırt duman çekiyordu. Onu bu halde görmek onu o kadar üzmüştü ki, sanki göğsüne bir şeyler saplanmış gibiydi.