1.0

97 13 4
                                    

Gerçekten şu an bu anların yaşanıp yaşanmadığını sorguluyordum. Ama ne beklemiştim ki, bi kaç gün içinde bana ilgi duymasını falan mı?

Belki de o belli ediyordu fakat ben anlamak istemiyordum. Bu da bir ihtimaldi sonuçta. Yoongi yüzüme endişeyle bakarken bana doğru bir kaç adım atmıştı.

Ancak daldığım düşüncelerden hareketiyle çıkmıştım. Büyük bir hayal kırıklığıyla yüzüne bakarken geri adım atmıştım.

Yoongi geri adım atmamla bana yaklaşmayı bırakmış, yüzüme bakmaya başlamıştı.

İkimizde kırgındık. Yani sanırım. Fakat burada tek kırgın olması gereken bendim, hiçbir şeyden başından beri haberi olmayan da yine bendim.

Kandırılmıştım, kelimenin tam anlamıyla kandırılmıştım. Düşünceler gözümün dolmasına yol açmıştı. Yüzüme baktığı için gözümün dolduğunu gören Yoongi şansını tekrar denemek istemiş olmalı ki tekrar bir adım attı.

Bu sefer kırgınlığın yanına eklenen sinirle onu itmiştim. Ne hakla hâlâ yüzüme bakabiliyordu? Beni kandırıp duygularımla oynadıktan sonra hemde.

"Hâlâ hangi yüzle bana bakabiliyorsun Yoongi? Hemde beni kandırdıktan sonra! Bu basit bir kandırma bile değil, sen benim canımı istedin! Hemde hiçbir suçum yokken."

Sözlerimin gerçekliği ona dokunmuş olacak ki gözleri dolmuştu. Artık ikimizin de gözleri doluydu.

"Biliyorum! Kahretsin, çok bencilim biliyorum. Ne kadar özür dilesem az fakat..." dedikten sonra ağlamaya başlamıştı.

Çatık kaşlarımla devam etmesini beklerken Yoongi burnunu çekmiş ve sessiz kalmıştı. "Fakat derken, bir cümleye başladıysan devamını getir!"

Sondaki bağırmam onu korkutmuş olacak ki yerinde sıçramıştı. Kuru dudaklarını dili yardımıyla ıslatıp onlara parlak bir görünüm verirken gözlerim oraya kaymıştı.

Lanet olası ben şu durumda bile dudaklarını arzuluyordum. Beni kandıran adamın dudaklarını. İlkimi verdiğim.

İlkimi verdiğim.

İlkimi.

"Ben sana ilkimi verdim! Beni kandıran bir adama hemde!" Yaşadığım farkındalık daha da sinirlenmemi sağlarken anlık gelen sinirle elimi kaldırmış, Yoongi'nin yüzüne indirmiştim.

Zaten dolu olan gözleri yüzüne vurmamla daha da dolmuş, inci taneleri gibi yanaklarından süzülmeye başlamıştı.

Benim rahatlamış hissetmem gerekiyordu, Yoongi'ye vurduğum için. Fakat kendimi o kadar boktan hissediyordum ki her an kırgınlığımı ve kızgınlığımı bir kenara atarak özürler dileyerek sarılabilirdim.

Ama yapmadım.

Yoongi karşımda hıçkırarak ağlarken ne özür diledim, ne de sarıldım. Gururum ağır basıyordu, kandırılmış olmanın verdiği o kırgınlık da vardı hâlâ üzerimde.

Yoongi kendi kendine biraz daha ağladıktan sonra durulmuş ve göz yaşlarını silmişti. "... fakat artık çok geç ne kadar pişman olsam da, artık istemesemde çok geç."

Yoongi konuştuktan sonra daha şiddetli ağlamaya başlamıştı. Bense hâlâ anlamıyordum. Ne demek çok geçti? Ne için artık çok geç olmuştu?

"Yoongi ağlamayı kes ve bana ne için çok geç olduğunu söyle!" bağırmamla Yoongi hafifçe titremiş ardından açıklamak için ağzını aralamıştı.

"Sana söylemiştim, seninle ilk başta birlikte olmamın nedeni tekrar insan olmaktı ve seninle birlikte olunca sen yavaş yavaş yaşamını yitirecek ve bana dönüşecektin. Ben de sen benim gibi olurken insana dönüşecektim. Ama işler ters gitti. Artık sen bana dönüşmeyecek, öleceksin. Üzgünüm, yemin ederim çok üzgünüm pişmanım Jimin. Artık insan olmak istemiyorum. Tek istediğim..."

Anlattıkları fazlaydı aklım almıyordu. Nasıl yani, ben şimdi onun gibi yaşayan bir olurken o da insan mı olacaktı?

"Tek istediğin ne Yoongi?" sorduğum soruyla Yoongi bana tekrar yaklaşmıştı, ancak bu sefer geri çekilmemiş yapacağı hamleyi beklemişti.

"Tek istediğim sensin. Ve senin sevgin. Yemin ederim bundan başka birşey istemiyorum. Keşke hiç yapmasaydım."

Hafifçe gülümsedim. Şu an garip göründüğümün farkındayım, ama o gerçekten pişman. Bunu gözlerinden anlayabiliyordum.

Artık intikam umrunda değilmiş gibi görünüyordu. Yoongi gülümseyince kısılan gözlerime bakmış ve şaşırmıştı. Gerçek olup olmadığını sorguluyor gibiydi.

"Pişmanlığını görebiliyorum Yoongi. Madem artık son günlerimi yaşıyorum. Bu son günlerimi de sevdiklerimle gecirmeliyim öyle değil mi? Ben kimseyle küs ölmek istemiyorum çünkü. Seninle bile."

Cümlelerim ağırdı. Boğazım düğümlenmişti, kendimi ağlamamak için çok zor tutuyordum.

Fakat Yoongi kendini tutmuyor, sarsılarak ağlıyordu. O kadar şiddetliydi ki beni gerçekten bu kadar seviyor mu acaba diye düşünmüştüm.

Yoongi bir yandan özürler diliyor, diğer yandan sıkıca bana sarılıyordu. Sanırım son günlerimi sadece Yoongi'yle değil Kook'la da geçirmeliydim.

Öz kardeşim gibiydi, onu çok seviyordum. Zor zamanlarımızda birbirimize çok destek olmuştuk. Büyük, hatta çok büyük ihtimalle benden sonra yıkılacaktı.

Ancak elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Ölümümü ben değil sevdiğim adam seçmişti.

Kook bu hayatta değer verdiğim en önemli kişiydi, Yoongi'ye kadar. Ne kadar benim yerime kendini seçmiş olsada onunla küs olarak ölmek istemiyordum.

Ve evet, çoktan ölümü kabullenmiştim.

Yapacak bir şeyim yoktu, tek yapabileceğim ölüm günüme kadar sevdiklerimle bol bol vakit geçirmekti. Ve ben bunu yapmaya Yoongi'yle başlayacaktım.






















Bolum kisa farkindayim ama diger bolum smut. Bu kadar kisa yapmayi dusunmuyodum normalde ama yapacak birseyim yok.

Ve evet uzun zamandir bolum atmiyroum ve su an saat 05.22 uzgunum bu bolumu de yazdigim gibi atmayip diger bolumleri (finale kadar) yazip bitirince atacagim.

Sizleri sebiyorumm.

(Duzenlemeden atiyorum kusura bakmayiin)

Revenge, ymHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin