"friends"

308 40 55
                                    

"Son kez mikrofon ve kulaklık kontrolü yapın!"

"Soobin Hyung baksana bi saçım düzgün mü?"

"Düzgün düzgün, bir sorun yok."

"LANN BENİM ÇOK TUVALETİM GELDİ!"

"NİKİ HEMEN HIZLICA GİT GEL, OYALANMA!"

Tam bir kargaşanın ortasındaydık, hemde bu konserden sonra dört defa daha maruz kalacağımız bir kargaşa. Koltukların üstündeki boş saç spreyi kutuları, çöpe atmaya zaman olmadığından kenara atılmış yemek paketleri, kimin olduğu belirsiz cep telefonlarını saymıyorum bile... Ortalığın ağzına tam olarak sıçmıştık. Ve en büyük sorun şuydu ki, herkes çok gergindi.

"Sunghoon sana ne oldu? Yüzünün rengi atmış, iyi misin?"

"Taehyun. seni dinlemediğim. için cidden. özür dilerim. Ben sabah. bir hata yapıp. Jungwon'un yeni içeceğinden. içtim. Kusmamak için. zor duruyorum."

"Tamam bak asla kusmayacaksın, kendini tutmaya çalış. Midenin bulandığını düşünürsen daha çok kusma isteğin gelir. Sen biraz su iç, ben ilaç bulup getireceğim."

"Tamam."

"Soobin!"

"Efendim Taehyun?"

"Sunghoon'a ilaç lazım midesi bulanıyor, kapıdaki personellere sorabilir misin?"

"Tabi sorarım."

"Ha bu arada, Beomgyu'yu gördün mü?"

"Beomgyu mu? Sanki en son arkadaki boş oda da gördüm, burası çok kalabalık diye geçti sanırsam."

"Tamam sağol."

"Rica ederim."

Üyeler arasında en çok Beomgyu için endişeliydim. O hariç herkesin bir kez de olsa konser deneyimi vardı, ama bu onun için bir ilkti. Zaten yabancı insanların yanında kendini rahat hissetmeyen biriydi, bu yüzden sahnede gerilmesinden korkuyordum. Hata yapabilirdi, sorun olmazdı. Ne olacaksa olsun bütün sorumluluğu almaya hazırdım. Ama o kendini kötü hissetmemeliydi, mutlu olmalıydı. Sahnede eğlenmeyi öğrenmeliydi.

Soobin'in bahsettiği arka odaya gittiğimde kapıyı tıklattım. İçeriden ses gelmeyince kapıyı açmayı denemiştim ama kitliydi. Eğer içerde Beomgyu varsa ve söz konusu ona bir şey olmuş olabileceği ise, ben gerekirse o kapıyı yine kırardım.

Tabi şu an sahne kıyafetini mahvedersem, personeller ağzıma sıçabilirdi.

Tekrardan hızlıca tıklatmıştım kapıyı. "Beomgyu, ordaysan açsana!"

İçeriden gelen boğuk bir öksürük sesi ve kapıya yaklaşan adımlardan Beomgyu'nun içeride olduğu belliydi. Kapı hızla açıldığında direk yüzüne kaymıştı bakışlarım, ağlıyordu.

Gözlerine baktığımı fark ettiğinde gözyaşlarını silmeye giden ellerinden önce ben silmiştim gözyaşlarını ellerimle.

"Niye ağlıyorsun? Bak bir yerin ağrıyor, miden bulanıyorsa hemen söyle bana. İlla bir şeyler yaparız ama ağlama lütfen."

Ellerimle tekrardan gözünden süzülen gözyaşlarını sileceğim sırada sıkıca bileğimi kavramıştı.

"Yapma. Bir yerimde ağrımıyor. Sadece biraz gerginim."

"Emin misin?"

"Lütfen sadece git Taehyun."

Gözlerinden akan yaşlarından çektim bakışlarımı, dediği ile gözlerinin tam içine baktım bu sefer. Bana baktığında gözlerinde oluşan o ifadeyi daha önceden görmüştüm. Biliyordum bu bakışları, ayrıldığımız günde de böyle bakmıştı son kez bana. İçinde beni öldürdüğüne dair bir kanıttı o gözleri.

Oodal | taegyuWhere stories live. Discover now