14

6.5K 672 150
                                    

Kris'in bahsettiği şeyi özenle okumanız dileğiyle, önemli ayrıntılar. (hikaye için değil hayatın kendisi için) Aslında oraya eklemek istediğim daha binlerce şey vardı lakin bu fazla uzatmasam da olur dedim. Neyse iyi okumalar.








"Nasıl hissediyorsun?" Gözlerimi kapatıp güneşin tadını çıkarmaya çalıştım. Kris sırtını hemen yanı başımızdaki ağaca dayamış ve bacaklarını aralayarak arasına Tao'yu almıştı. Tao bulunduğu yerden memnun olacak ki gözlerini kapalı bir vaziyette bizimle ilişiğini kesmişti, bense yumuşak çimlerin tadını çıkarıyordum. Bastille'in tatil günlerinden birindeydik, havanın güzelliği tüm öğrencilerin bahçeye toplanması için adeta davetiyeydi. Bahçe'nin bu kadar kalabalığı içine alacak kadar büyük olduğunu boşken fark etmemiştim.. Kris'in sorusuyla uzandığım yere biraz daha yayıldım.


"Çok iyi hissediyorum," dedim alayla "Güneş içimi ısıtıyor, toprağın kokusu başımı döndürüyor, kuşların cıvıltısı adeta bir ninni benim için, öte yandan hafifçe esen rüzgarın da tadını çıkarıyorum."


"Benimle dalga geçme Kai, cidden nasıl hissediyorsun?" Kafamı Kris'e çevirdiğimde beni dikkatle izlediğini gördüm, bir yandan da kafasını göğsüne dayayan Tao'nun saçlarını okşuyordu. Nasıl hissediyordum? İçimden onlara her şeyi anlatmak gelse de bunun için erken olduğunu biliyordum, Sehun'la aramda geçenler şimdilik gizli kalmalıydı.. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verdikten sonra belki onlara anlatabilirdim.


"Gerçekten iyiyim Kris," dedim bu defa gerçek görünmesine dikkat ettiğim bir gülümsemeyle. "Sadece kafam biraz karışık anlarsın ya. Annemle babamın boşandığını bile bir anda öğrendim.. Üstelik bundan etkilenen çocuklardan olamayacak kadar kafam dolu." Kris anladığını belli eder bir şekilde kafasını sallayınca anladığını sanmasına izin vererek çimlerin üzerinde uzanır konuma geçip gözlerimi kapattım.


"Tao ve sen, ne zamandır birliktesiniz?" Kris derin bir iç çekti,


"Uzun zamandır tanışıyoruz ama" dedi Kris, ardından uyuduğunu düşündüğüm Tao devamı getirdi. "Geçen sene çıkmaya başladık."


"Okulda homofobinin olmaması iyi bir şey değil mi? Çoğu okulda kimse açıklayamıyor." Kris'ın ağzını aramanın iyi olacağına karar vermiştim. O ve Tao rahatsa benle Sehun neden saklıyorduk?

Kris, "Bunun için sana teşekkür etmeliyiz." derken son derece rahattı, pozisyon değişikliğine ihtiyaç duyup hızla oturur konuma geçtim.


"Nasıl yani?"


"Doğrusu istersen Bastille bile olsa burada da homofobi vardı, ama sen topluluğu yönetmeye başlar başlamaz bunu bitirdin, kimse bir şey demeye cesaret edemiyor artık." Homofobiyi ben mi bitirmiştim  yani? Bu işleri daha da zora sokuyordu, okulun başındaydım ve homofobiyi bitirmiştim, o zaman Sehun'la neyi saklıyorduk? Tanrım, her şey karmaşık olmak zorunda mı?

"Sen gelene dek bunların hepsi homofobik geri zekalılardı." Tao tek gözünü açıp bana doğru baktı, hafiften gülümsemeye çalışsam da tedirginliğim buna engel oluyordu. Aklımda binlerce soru vardı ve bunlar öyle pat diye sorulacak şeyler değildi.

Yine de sormaktan zarar gelmezdi, bu yüzden tedirginliği bir kenara bırakıp "Peki siz." dedim, ardından duraksama ihtiyacıyla birkaç saniye bekledim. "Hanginiz üsttesiniz?"

Kris'ten 'cidden bunu soruyor musun' bakışı kazanırken aslında düşündüğüm şey farklıydı, yani ben Kris'in bu bakışla 'tabii ki de ben üstteyim' demeye çalıştığını zannediyordum. Fakat o bakışlarını ciddi bir cümle ekleyince yanıldığımı anladım.

The Nightmare // sekaiWhere stories live. Discover now