1

129 14 8
                                    

Bölüm 1: Daha yeni başlıyoruz.

Bardakların tıkırtısı ve insanların bitmek bilmeyen muhabbetleri canlı bir böcekmiş gibi kulaklarını tırmalıyordu. Kötü anlamda değil, bu kalabalığı sevdiği de söylenemez ama alışkındır.

Bir bardak daha içecek hazırladığında müşterinin önüne kaydırdı. "Buyrun, içeceğiniz."

"Teşekkürler..." Müşteri sarı gözlerini barmenin isim kartına dikti. "Bay Dan Heng."

Dan Heng her daim bu tür gösterişli ilgiye alışkındı, bu da ister istemez işinin bir parçası haline geldi. Bu yüzden sesin sahibine bakmadan "Rıca ederim." dedi ve tezgah arkasında kirli bardakları yıkayıp silmeye döndü. Arkası dönüktü, başı ilgiyle öne eğilmişti ve omuzlarının hareketinden işiyle meşgul olduğunu anlayabilirdiniz. 

Dan Heng dakikalar geçse de sırtına dikilmiş bakışların soyut bıçaklarından kaçamadı. Rahatsız bir şekilde birkaç kez ensesini ovuşturdu. Arkasına dönüp müşterinin oturduğu sandalyeye bakma ihtiyacıyla yanıp tutuşuyordu ancak gözlerinin temas edebileceği düşüncesi onu daha da gergin hale getiriyordu.

Yine de bir güç onu başını çevirmeye itiyordu, öyle ki Dan Heng  arkasını döndüğünde sandalyeyi boş buldu.

Belki de son zamanlarda yeterince uyuyamıyordu.

Evet evet! Son zamanlarda kesinlikle yeterince uyuyamıyordu!

Dan Heng bir başka müşteriye gülümseyerek bardağını doldurmayı talep ettiğinde kızıl saçlı kadın memnuniyetle bardağını Dan Heng'e doğru itti.

Dan Heng bardağı doldurup geri uzattığında kadın yüzünü ona dönüp sırıttı. Öyle ki sırıtışı arsızca büyüdü ve kafası ikiye bölünerek içinden çatallı bir dil çıktı.

Dan Heng dehşete düşmüş halde bir adım geriye sendeledi ve gözlerini kırpıştırdı.

Birden o iğrenç yaratık kayboldu ve kızıl saçlı kadının güzel yüz hatları geri geldi.

"İyi misin genç adam? Rengin soldu."

"İyi-yim! Teşekkürler. Buyrun içeceğiniz."

"Pekala, öyle diyorsan. Teşekkürler!"

Dan Heng renkli şişelerle dolu raflara döndü ve derin bir nefes aldı. Ancak bir kaşıntı hala sırtındaydı.

Bu nasıl iş?!

Dan Heng aniden birisinin ona dokunacağı hissiyle arkasını döndü ve yaratığın siyah, uzun pençelerini kendisine uzattığını gördü. Engellemek için raftan çektiği rastgele içki şişesini kafasında patlatmak için savurdu. Ancak bir el şişeyi havada yakaladı ve Dan Heng'in görüşü yine netlik kazandı. Bu sefer önündeki kişi...

Sarı gözler...

Aslan yelesi şeklindeki beyaz saçlar...

Gözünün altındaki ben...

Dan Heng diyecek hiçbir şey bulamadı.

Jing Yuan şişeyi alıp rafa geri yerleştirirken "Eski bir arkadaşı gördüğüne sevineceğini düşünmüştüm."

Dan Heng imalı bir şekilde cevap verdi. "Sevinmediğimi nereden çıkardın?"

Jing Yuan kıkırtısını salarken Dan Heng o gördüğü sahnenin merakına düşmüştü. Etrafını tarıyor, deniz yeşili gözleri herhangi korkunç bir sahneyi görmeyi umuyordu.

Yoksa delirmiş sayılacaktı!

"Ne aradığını biliyorum."

Dan Heng tekrar dikkatini eski dostuna çevirdi -daha doğrusu geçmiş yaşamdaki kendisinin eski dostuna. "Ama ben senin burada ne aradığını bilmiyorum."

lotus ve higanbana / renhengWhere stories live. Discover now