dos

137 29 38
                                    

Hayatının düzene girmesini bağlamıştı bu iş görüşmesine ve bu yüzden kırgınlığına bir sünger çekti. Dolapta asılı gömleklerinden birini aldı, altına ise klasik kumaş pantolonunu.

Hazırlanırken kontrol etmişti saati. Tahmin ettiğinden az zamanı kaldığını fark etmesiyle hızlandırdı hazırlanmasını. Bileğine masadaki saati takmaya çalışırken apar topar çıkmıştı odasından. Kapının önündeki askılıktan çantasını aldı ve çıktı hızlıca.

Kapıyı çoktan çekmişti ve o an hatırladı ağrı kesici almayı unuttuğunu. Hafifçe söylenirken görmezden gelmeye çalıştı çünkü zaten yetişmesi riske girmişti gideceği yerin uzaklığı yüzünden. Ayakkabılarını giydikten sonra attığı ilk adımdan tereddüte düşmüştü ama.

Başı öylesine dönüyordu ki zorlukla tutundu ayakkabı dolabına. Dün öğlenden beri tek lokma sokmamıştı ağzına ve yemek yemeyi unutmuştu. Hızlıca bıraktı tutunduğu dolabı ve merdivenlere yöneldi.

Zaten bir iş yemeği olacaktı zaman kaybedemezdi. Ani hareketler yapmamaya özen göstererek indi arabasının yanına. Dikiz aynasından gördüğü yansıma tam anlamıyla korkunçtu bu yüzden görüntüsü üzerinde pek oyalanmadı.

Upuzun olan yol daha da uzuyordu gözünde. Yetişmek için solladığı arabalardan ve geçtiği kırmızı ışıklardan ceza yememeyi umarak daha da hızlandı. Normalde sürecek olan zamandan önce varmıştı oraya. Beceriksizce park etti arabasını ve indikten sonra koşar adımlarla girdi iş yemeğini yiyecekleri mekana.

Fazlasıyla lükstü. Gözleri yeni patronunu ve öncesinde tanıştıkları asistanı Jongho'yu arıyordu. Dakikalarca bakındı mekana bahçeye çıktı ve rahatsız olan insanları umursamadan nefes nefese süzdü herkesi.

Geç kalmamış olmalıydı, bu iyiydi çünkü iş görüşmesine geç kalmak en istemeyeceği durumdu bu anda. Telefonunu aldı cebinden ve favorilere eklediği numaraya tıkladı. İşi dolayısıyla her an telefon alan Jongho bekletmeden açmıştı telefonu.

"Alo? Bay Choi. Ben Park Seonghwa, mekana geldim ama rezerve ettirdiğiniz bir masa var mı acaba?"

Günün etkisine rağmen neşeli çıkan sesine yanıt alamamıştı bir süre. Ölüm sessizliğinin ardından sıkıntıyla mırıldandı Jongho.

"Bay Park... Görüşme dündü. Bugün ayın on altısı."

Seonghwa ne konuşabilmiş ne de tepki vermek namına bir kıpırdanmada bulunabilmişti. Dili tutulmuş halde indirdi telefonu kulağından ve bildirim çubuğundaki tarihe baktı.

Gözlerini sımsıkı kapatıp telefonu tekrar kulağına götürdü.

"Ben yemin ederim nasıl oldu bilmiyorum... Bay Choi yalvarırım düzeltebilirim."

"Bay Park lütfen bunu zorlaştırmayın. Size kefil olan bendim ve Bay Lee bir daha ona eleman alımı hakkında gelmememi emretti. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Sizi çok bekledik ama sonrasında sizi aramama bile izin vermedi."

Genç adam ağlamamak için ısırdığı dudağını bırakırken hızlıca geldiği yoldan geri yürümeye başladı. Hala açık olan telefona bir açıklama yapması gerekiyordu ve olabildiğince kısa tutmak zorunda kaldı boğazındaki düğümler yüzünden.

"A-anladım, teşekkürler."

Diyebildiği sadece buydu. Görkemli restorandan dışarı adımını attığı gibi tekrar onu arayan telefonu sessize alıp koymuştu cebine. Yorulmuştu artık. John olmadan hiçbir işe yaramayan eziğin teki gibi hissediyordu.

Yalpalayan adımları arabasının önünde durdu. Ağaçların altında kuytu bir yere çekmişti arabayı. Nasılsa kimse göremez diye sessiz sessiz haykırdı hıçkırıklarını. Düşen omuzlarının ağırlığıyla kendini şoför koltuğuna bıraktı.

O adamın çektirdiği ızdırabın başından beri kaç gün deliksiz uyumuştu? Yaklaşık iki haftadır -Seonghwa saymaya korkmuştu- sürüklenip gidiyordu evinde ve bugün bitmişti ilişkileri. Belki de belirsizlikti onu yoran ama bunu düşünemeyecek kadar sağlıksız bir ruh halindeydi.

Altı ayını verdiği ve gerçekten iyi gideceğine inandığı tek ilişkisinden aldatılarak çıkmak yıpratıcıydı. Şimdi ise aptal gibi tarihleri karıştırmasına ne demeliydi peki? John buluşmak istediğinde bütün her şeyi kenara bırakmış sadece bu sabahı beklemişti. Sonucu ise çöptü.

Şoför koltuğunu geriye yatırdı hafifçe. Yalnız hissediyordu. Kollarını kavuşturdu muhtaç halde. Ailesinin yanına gitmeyeli ne kadar olmuştu? Bir yıl? İki yıl?

İş hayatı öylesine yoğundu ki en son iki yaz önce uğramıştı yanlarına. Özlediğini hissetti o anda. Gözleri ağır ağır kapanırken tek çıkar yolu gelmişti aklına, ailesinin yanına dönmek.

•••

Şimdi hwanın patronu hongjoong olur falan sandınız siz, teh klişe

4.00 A.M. // SeongJoongWhere stories live. Discover now