7.Bölüm

17 10 16
                                    

"Ne ben herhangi bir kişiye benziyordum,ne de herhangi biri bana. Ben tek başımaydım, onlarsa hep birlikteydiler..."
~Dostoyevski

Karanlıkta ormanda koşuyordum. Arkama bakıp gelip gelmediğine bakıp ağacın arkasına saklandım.

Nefessiz kalana kadar koşmuştum. Sessiz olmaya çalışsam da nefes alış veriş sesim ormanda yankılanıyordu.

Ağacın arkasında yere çömelmiş beklerken onu duydum.
"Efser buraya gel küçük fare. Nereye kaçabileceğini sanıyorsun. Hadi artık kendini yorma ve bana gel;eninde sonunda bana gelmek zorundasın."

Konuşmasının ardından kibirli bir kahkaha atmıştı. Korkum git gide artarken hızla koşmaya devam ettim. Arkama baktığımda peşimden koşuyordu. Yüzünü göremiyordum. Karanlık olmasının yanı sıra yüzü bir gölge gibi kararmıştı.

Önüme döndüğüm esnada ayağım taşa takıldı ve düştüm.
Dizlerim düşmenin etkisiyle sızlarken ayağa kalkmaya çalıştım. Ama o çoktan yanıma gelmiş saçlarımı kavradığı gibi yüzümü kendi yüzüne döndürdü.
Ağzımdan kaçan çığlığa engel olamazken gözlerine baktım. Gözleri çok tanıdıktı. Yüzünde alaycı gülüşüyle korkutucu bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Ben sana ne dedim?Elbet seni yakalayacağım, benden kaçman imkansız Efser. Eninde sonunda beni kabul edeceksin. Bundan kaçışın yok;çünkü ben senim..."

Nefes nefese gözlerimi açtığımda odamda olduğumu fark ettim. Sanki biri beni boğuyormuş gibi soluksuz kalmıştım. Çok kötü bir kabus görmüştüm, daha doğrusu resmen kabusu yaşamıştım.

Gördüğüm yüzü hatırlayamıyordum ama gözleri çok tanıdıktı. Çok korkutucu bakıyordu.

Kafamı kendime gelmek adına iki yana sallayıp yataktan kalktım.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynadan yansımama baktığımda aklıma Deniz geldi.

Dün kütüphanede o anları yaşadıktan sonra hiçbir şey demeden hızla dışarı çıkıp eve gelmiştim. Söyledikleriyle resmen kafamı karıştırmıştı.
Nefesini yüzümde hissetmiş, elleri yanaklarımda ve dudağımda gezmişti.

O anlar aklıma gelince kalbimin atışı hızlandı. Yanaklarımın kızarmasına engel olamazken yüzümü bir kaç kez daha yıkadım.
Sakin olduğuma kanaat getirip odama döndüm.

Bugün İzgi ve Bulut'la birlikte gezmeye gidecektik.
Üzerime bej rengi pantolonumu ve siyah sweatshirtümü giydim. Ocak ayında olduğumuz için hava oldukça soğuktu.
Aklıma yarının tarihi gelince gözlerimin dolmasına engel olamadım.
17 Ocak...
Annemle babamın benden alındığı gün...
Dünyadaki en kıymetlilerimi kaybettiğim gün...
Gözümden düşen bir damla yaşı hızla sildim. Ağlamamam gerekiyordu, annem görürse çok üzülürdü. Biliyorum, gerçekten de burda olmasalar da hissediyordum.

Kıyafetlerimi giyip saçımı taradım. Saçlarım belime geliyordu. Gerçekten çok seviyordum. Parlak ve dolgun saçlarım vardı.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
İçimdeki BenWhere stories live. Discover now