5

560 50 18
                                    

Hemen makyaj masama oturdum, cok abartı bir şey yapmama gerek yoktu. Kirpiğimi kıvırıp rimelimi sürdüm, ardından nude tonlardaki parlak rujumu sürdükten sonra montumu üzerime takıp Taehyung'un gelmesini bekledim.

( thv - rubyjane )

thv
Kapının önündeyim

Son kez aynadan kendime aynada bakıp dışarı çıktım. Sokak lambasının önüne parkettiği siyah motoruyla onu görmem çok uzun sürmedi. Motoruyla mı gelmişti? Nedense onun yürüyerek geleceğini düşünmüştüm. Yavaş adımlarla yanına doğru yürürken soğuktan dolayı üşümüş olan ellerimi montumun cebine soktum. Yanına geldiğimde elindeki sigarasını yere atıp ayağıyla iyice ezip söndürdükten sonra bana döndü, "Selam." dedi yüzündeki belli belirsiz gülümsemesiyle.

"Selam." dedim hafif gülümseyerek, bir bacağını motorun diğer tarafına attığında bana döndü, "Atla hadi.".

Atlayamazdım, o ölüm makinesine binemezdim. Hızlı motorlar her zaman en büyük korkum olmuştur, nasıl o kadar hızdan zevk alabilirlerdi?

"Binemem, yürüyerek gitsek olmaz mı? Motorunla geleceğini düşünmemiştim üzgünüm." dedim kafamı yer doğrultarak.

"Korkuyor musun?" dedi, hâlâ yere bakarken başımı aşağı yukarı salladım. Yüzünü görmediğim için mimiklerini göremiyordum, gülüyor muydu acaba bu halime?

Kafamı kaldırdığımda ciddi bir ifade ile yeri inceliyordu, "İstemiyorsan gitmeyiz ama seni götüreceğim yer biraz uzak bi' yerdeydi, neyse başka bir yere gideriz" dedi gözlerimin tam içine bakarak.

"Hayır başka bir yere gitmemize gerek yok. Sadece hız yapmasan olur mu?" dedim kibarca.

"Korkuyorsun Jennie. Korkacağın bir şeyi yapmak istemiyorum, oraya gitmek zorunda değiliz." dedi ciddi ses tonuyla.

"Hızdan korkuyorum, motordan değil." ben de ciddi bir şekilde karşılık verdim.

"Tamam, hız yapmayacağım ama eğer yine de korkarsan beni uyar tamam mı?" emin olmak için sorduğu soru karşısında "Tamam." diyerek onu onayladım.

Ben de aynı şekile motora bindikten sonra beline sarılıp sarılmamak konusunda arada kaldım. Tutunmazsam düşme ihtimalim çok yüksekti, yavaşça ellerimi beline doğru götürdükten sonra kollarımla belini sardım, kafamı da sırtına gömdükten sonra gözlerimi sımsıkı kapattım.

Motorun durmasıyla gözlerimi açtım, sözünü tutmuştu, hız yapmamıştı. Ellerimi belinden çektikten sonra motordan indim, geldiğimiz yer sahilin karşısında olan tatlı küçük bir kafeydi. O da motordan indikten sonra bana döndü, "Sen burada bekle, kahveleri alıp geleceğim, gideceğimiz yer için biraz yürümemiz lazım." arkasını dönüp kafeye doğru ilerlemeye başladı. Çok geçmeden elindeki iki kahveyle yanıma geldi, bir tanesini bana uzattığında birlikte yürümeye başladık.

Aramızda sessizlik vardı, ne konuşuyordu ne ben ama aramızdaki sessizliği o bozdu. "Jongin konusunda neden o kadar sinirlendin?" dedi kahvesinden yudumlayarak.

Jongin konusunu kimseyle konuşmak istemiyordum ama sormakta haklıydı, bu konu yüzünden ona bağırmıştım.

"Eski sevgilim." dedim sessizce.

"Onu anlayabiliyorum Jennie, neden o kadar sinirlendin?" Neden o kadar sinirlendiğimi ben de bilmiyordum.

"Bilmiyorum." ben cümlemi kurarken bir ağacın altına oturdu. Farketmeden baya bi yürümüştük. Ben de yere oturduğumda ayaklarımızın altına tüm Seul serilmiş gibiydi, çok yüksek bir yerdeydik. Burdan neredeyse tüm şehri görebiliyorduk ve etrafımızda biz hariç kimse yoktu. Çok güzel bir yerdi, nereden bulup keşfetmişti burayı?

you're all i want, taennieWhere stories live. Discover now