okulun ilk günü

43 7 15
                                    

Acemi bir yazardan sizlere...

Sizce aşk nedir? Uğruna herşeyi feda ettiğimiz bir duygu bütünlüğü mü yoksa sadece yalandan ibaret bir kelime mi? Sanırım benim için 1. Seçenekten ibaret.
Ben han jisung hiçbir şeyi umursamayan kendi halinde takılan biriyim. Tabii umursamaz olmayı yada kendi halimde takılıyor olmayı ben seçmedim, babamdan dolayı kimse yanıma yaklaşmaya pek cesaret edemiyor bu durumda beni hep yalnızlığa sürüklüyor...
Sabah uyanıp her zamanki gibi hazırlanıp kahvaltı masasına indim.
- günaydın!
- hadi otur kahvaltını yap birazdan yeni okuluna gidicez. O okulda sadece derslerine odaklanmanı istiyorum büyüdüğün zaman benim gibi bir mafya olacaksın fakat bir mesleğin olmalı ki düşmanını her zaman gizlice öldür.
- gerçekten sıkıldım. Senin gibi olmak istemediğim için gidiyorum okula bunu bil!
- pekâlâ öyle olsun bakalım sonuçta ileride ister istemez benim gibi olacaksın bu durumdan gurur duymalısın evlat!
Kahvaltımı yaptım ve yeni okuluma doğru yola koyulduk...
(Yarım saat sonra)
- merhaba efendim bu sizin oğlunuz jisung olmalı.
İstemsizce sevimsiz çıkarcı hatta yalaka müdürüme selam verdim. Babamla biraz konuştu ve daha sonrasında beni yeni sınıfıma götürdü.
Yeni sınıfım cidden burası mıydı? Kahretsin şu arkadaki kız hangi türden? Yada şu öndeki gözlüklü olan... Sanırım sınıfın ineği. Her neyse
- Merhaba ben han jisung.
Kendimi bu kadar kısa bir şekilde tanıtacağımı beklemiyorlardı sanırım hepsi çok tuhaf bir şekilde bana bakıyorlardı, bende onlara tabi.
- Jisung şu arka sıraya geç istersen minho'nun yanı boş
Öğretmenin bu komutu üzerine en arkadaki o sıraya geçtim. Ah! Sanırım sağımda duran somurtkan kişi minhoydu.
(1 saat sonra)
Ders bitti ve ders öğretmeni çok çalışmamızı söyleyerek dersten ayrıldı. Sanki hiç çalışmıyormuşuz gibi konuşmaları gerçekten beni en sinir eden şeydi. Tam kalkacakken omzumdaki o eli hissettim . Oh! Bu minhoydu ve bana çok tuhaf bakıyordu. Sanırım beni inceliyordu...
- hey sen!
Ne yapacağımı bilemedim çünkü birine sataşmak istiyordu çok belliydi ve bu kişide bendim. Ona cevabını mı vermeliydim yoksa sessizce sınıftan çıkmalı mıydım? Ama 2 seçeneği seçersem bu beni ezik duruma düşürürdü o yüzden ilk seçeneği seçtim.
- evet!
- sanki çok erken cevap verdin ne dersin?
Bu kadar komik olan neydi de sınıftaki herkes gülmekten altına sıçıcak gibi gülüyordu?
Ayağa kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. Tam o sırada bana takılan bir çelme ile yere düştüm. Bu beni gerçekten sinirlendirdi ve ayağa kalktım. Ve tam olarak 1 dakika önce uyuyan kızın birşey söylediğini duydum...
- şu günlerdir konuştuğunuz mafya liderinin oğlu o haberiniz olsun derim.
Ah kahretsin! Bu bilgiyi kimsenin öğrenmesini istemiyordum çünkü zaten önceki okulumdan bu yüzden ayrıldım. İnsanların benden uzak durmasının sebeplerinden biriydi bu...
- sahiden mi?
Minho yanıma gelip beni kaldırmak yerine karşıma geçip alaycı bir şekilde güldü.
- mafya liderinin oğlusun ve bu kadar eziksin sadece aşırı komiksin jisung.
Aynen bu şekilde beni sinirlendirdikten sonra sınıftan yanında 2 tane daha ukala arkadaşı ile çıktılar. Sınıfta ben ve babamı öğrenmeden önce bana gülen birkaç kişi kalmıştık. Ben onların yanında durmak yerine yemekhaneye inmeyi tercih ettim.
***

Bir gönül davası | MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin