Yaralar

3.8K 297 132
                                    

Merhaba ballar.Mizgin'in ilk bölümü sizlerle elimden geldiğince bekletmemeye çalıstım sizleri.İlginiz için tesekkür ederim.
Lütfen yıldızı kaydıralım ve bol bol yorum yapalım.

Keyifli okumalar.

~Yaralar~

Yüzüme vuran güneş ışığıyla erkenden uyandığımda kısık sesle inledim.
Ağrıyan kaburgalarımın morardığına emin olurken derin bir nefes aldım.
Usulca yerimden doğrulduğumda kalkıp kahvaltı hazırlamalıydım.Yavaşca odadan çıktığımda kimse uyanmamıştı.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadığımda dudağımın kenarındaki yarayla gözlerim doldu.Sessizce banyodan çıkıp kahvaltıyı küçük avlumuza hazırlamaya başladım.

"Sofra hazır değil mi?"diyen alaycı sesin sahibi babamın karısı Delâldi.Annem ben iki yaşımdayken terk etmişti bizi.Babam zaten abilerimden sonra kız olduğum için beni sevmezken artık tamamen nefret ediyordu."Beceriksiz."dediğinde cevap vermemek için dudaklarımın içini ısırdım.Çünkü biliyordum cevap verdiğimde bile bir şekilde ben haksız çıkacak ve boş yere canımı yakacaklardı.
Uyanan babam yüzüme tiksinerek bakarken bakışlarımı kaçırdım.

Uyanan en büyük abim Baran ve ortanca abim Barzan sofraya geldiğinde beni sevmez ve yoksayarlardı.Bu konakta bana değer veren sadece askerdeki abim Ciwandı.Elinden geldiğince korumaya çalışırdı lakin artık o da yoktu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.Sofranın en sonuna geçtiğimde elimi ekmeğe uzattığımda "Zıkımlandıysan tarlaya git."diyen babamla havadaki elim asılı kaldı.Boğazıma oturan yumruyla eş zamanlı gözümden bir damla yaş süzüldüğünde hızla sofrafan kalktım.

Bir lokma ekmeği dahi bana çok gören adamdan nefret ediyordum.Üzerime tarlada giyeceğim kıyafetleri giyerken "Ahh."dudaklarımdan firar eden inlemeyle dün gecenin izleriyle bedenim mosmordu.Karşımdaki kırık aynadan sapsarı saçlarıma baktım.Ruhâ'ya rağmen tenim beyaz ve saçlarım sarıydı.Bizi terk eden annemin armağanıyken babam saçlarımı evde dahi görmek isyemiyordu.Saçlarımı siyah bir şalla gizlediğimde kenardaki siyah peçeyi yüzüme taktım.

Odadan hızla çıktığımda Ruhâ'nın büyük aşiretlerinden olan Arslanoğullarının tarlasında çalışıyordum.Küçük konağımızdan çıktığımda beş dakika yürüdükten sonra Meleği gördüm.Melek bizim komşumuzdu ve oldukça sanşlı bir genç kızdı.Oda benimle birlikte tarlada çalışıyordu lakin onunki mecburiyetten değil ailesine yardım etmek istemesindendi."Günaydın gülüm."diyen Melek bana gülümserken bende ona gülsemde peçemden dolayı göremiyordu.

Birlikte kol kola yirmi dakikalık yolu yürüdüğümüzde en sonunda tarlaya varmıştık.Ardından hemen sıcak havaya rağmen çalışmaya başladığımızda kadınların sohbetlerine kulak misafiri oluyorduk."Ee Heval ne oldu senin isteme?"diyen kadın imayla gülüyordu.
"Aman be abla ne olacak olmadı.Hem zenginde değildi."dediğinde sesi alaylı çıkan kızla kaşlarım istemsizce çatıldı. Mutlu olmak için illa para mı gerekiyordu ki?

"Kız bu devirde yağlı kapıyı kim buldu da sen kaldın?"diyen Maral ablayla bütün kadınlardan bir kahkaha koptu.
Melek kolumu dürterken "Yağlı kapıymış kim ne yapsın bu pasaklıyı?"dediğinde burun kıvırmıştı.Tam cevap verecekken tarlanın çavuşu yanımıza geldiğinde "Rohat ağam Mizgin seni çağırıyor.Bir git yanına."dediğinde başımı salladım.
Ancak anlamamıştım beni neden çağırıyorduki?"Bir şey mi oldu Mizgin?"
diyen Melek de benimle birlikte şaşırmıştı.

Onun endişlenemesini istemezken "Önemsiz bir şeydir ben bir gidip geleyim."dediğimde yürümeye başladım.
Rohat Arslanoğlu Arslanoğullarının ortanca oğluydu lakin aşiretin ağasıydı.
Tarlaya da pek uğramazdı ara da sıra da gelsede bakışlarını çoğunlukla üzerimde hissederdim.Ancak bakışlarını üzerimde hissetmek dahi midemi bulandırırdı.
Küçük kulübeye ulaştığımda kapıyı çaldıktan birkaç saniye sonra içeri girdim."Beni çağırmışsın ağam."
dediğimde karşımdaki adam koltuğa yayvanca oturmuşken sigara içiyordu.

MİZGİN~Bir Kurtuluş Hikayesi~حيث تعيش القصص. اكتشف الآن