*:・゚15*:・゚

426 43 67
                                    


Merhaba🦦

Yeni bölümle geldim, işte şimdi gerçekten kitaba giriş yaptık.

Umarım bu bölüm sonu bana çok kızmazsınız.. oylarımızı verelim ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.🩵

İyi Okumalar!

Kafamın içini doldurmak istediğim tek düşünce derslerimken, aklımda sadece tek şey vardı.

Kim Taehyung.

Dün, okula gitmemiş ve evde dinlenmiştim. Eve yalnız kalmaktan sıkıldığım için Jisoo'yu çağırmıştım, okul çıkışı uğramıştı. Beraber tarçınlı salep içerken bolca konuşma fırsatımız olmuştu.

Derslerime ve okul ortamına odaklandığımdan dolayı onu boşlamıştım ve içten içe bunun vicdan azabını çekiyordum. Bu nedenle içtiğimiz sıcak salep ile ettiğimiz sohbet tahmin ettiğimden daha iyi hissetmemi sağladı.

Jin ile sahil kenarından konuşmamdan sonra, zaten uzun zamandır birbirlerine haberleri olmadan platonik olan ikili küçük desteğimle sevgili olmuştu. İlk duyduğum an şaşkınlıktan çenemin aşağı düşeceğini sansam da şok etkisini yitirdiğinde anladım ki aşk eğer doğru kişiyle yaşanıyorsa zaman tanımıyordu. Birbirlerini hem uzun zamandır tanıyorlardı, hem de bir o kadar yabancılardı.

Jisoo'nun mutlu olmasını diliyordum. Bunu kesinlikle hak ediyordu. Aynı şekilde Jin de iyi biriydi. Onu mutlu edeceği kesindi.

Ben ve Taehyung ise kafamda fazlasıyla yer kaplasa da, ne kadar düşünürsem düşüneyim sonuç bulamadığım bir problemdi. Ondan hoşlanıyor muydum yoksa sadece bana kendimi daha az acınası hissettirdiği için yanıma yaklaşmasına izin mi veriyordum?

Bana ayıracağı pek fazla vakti yoktu, okula bile yok gibiydi. Öyle ki bugün uzaklaştırmaları bitmesine rağmen gelmemişti. Bunu çok dert etmemeye çalışmıştım. Ne de olsa okuldaki sırasının boşluğu, yokluğu ile kalbimde yarattığı boşluğun yanında hiç bir şeydi.

Bir kol uzanıp okul dolabımın kapağını sertçe kapattığında ancak daldığım yerden sıçrayarak çıkabildim.

Bunu kimin yaptığına bakmak için kafamı çevirdiğimde ise gördüğüm kızı tanıyamamıştım.

"Taehyung'u düşünüyorsun... gerçekten de kendine aşık etmeyi başarmış." Kafamı hafifçe yana eğerek suratını dikkatlice inceledim ama bir kaç kez bana attığı rahatsız edici bakışlar dışında kendisini tanımıyordum.

Söyledikleri ise, kafamın içinde bir çok soru işareti yaratsa da bunu onunla konuşmamayı tercih ederdim. Amacının konuşmaktan çok kavga etmek olduğu barizdi.

Sadece basit bir okul zorbası olduğu kesindi. Kapattığı dolabımı açtığımda içinden bugün öğretmenin yapmamızı istediği testleri barındıran kitabı aldım. Kapağı kapatarak kilitlediğimde, uzaklaşmak adına bir adım atmıştım ki ayağıma takılan çelme ile yüz üstü yere düştüm. Elime aldığım kitap koridor boyu kaydığında birinin önünde durdu.

Düştüğüm yerden kafamı kaldırdığımda karşımdakine baktım.

Jeon Jungkook.

Yerden destek alarak kalkıyordum ki elinde kitabımla bana doğru geldi ve diz çökerek karşımda durdu. Saçları her zamanki gibi düzenliydi, piercingleri yerli yerinde. Ellerinde dövmeler ve kısık bakışlar, ağır sigara kokusu. Her zamanki Jungkook.

love to hate meWhere stories live. Discover now