8. Bölüm

69 11 11
                                    

"Teşekkür ederim." dedim, o da yerden kalktığında. "Siz iyi misiniz?"

"Evet, ya siz?" diye sordu.

"Evet, evet. Sayenizde..." dedim bende.

"Yun!" Niki koşarak yanımıza gelmiş, yanımdaki genç adama sinirli bir bakış atmış ve bana dönmüştü. "İyisin, değil mi? Yaralandın mı?"

"İyiyim, merak etme. Şeyin sayesinde..." derken, beni kurtaran kişiye döndüm.

"İsmim Rich, hanımım." dedi ve elimi nazikçe tutup, öptü.

Yanaklarımın yandığını hissedebiliyorum!

"O senin hanımın değil." diyerek, Rich'in elinden elimi çekti Niki, büyük bir hızla ve sertçe.

"Bu adamı tanıyorsunuz, değil mi hanımım?" ~Rich

"E-evet, tanıyorum." dedim, utanarak. Niki sende şöyle davransan fena olmaz aslında...

"O senin hanımın falan değil!" diye bağırdı Niki. Etraftan geçen insanlar bize bakmış, vakit kaybetmeden yollarına devam etmişlerdi.

"Size göz koyduğum için affınıza sığınıyorum hanımım. Ama güzelliğiniz karşısında, yüreğimi sizin için atmaktan alıkoyamam." ~Rich

Fazla cezbedici konuşuyor, bana göre.

"O benim!" elimden tutarak arkasına doğru çekti beni, Niki.

NE?!

"Nişanlı mısınız?" ~Rich

"Ne? Nişanlı mı?" Niki ile aynı anda sorduğumuz soru ile birbirimize döndük ve bir süre öylece bakıştık.

Gözlerine bu kadar uzun bakmamalıyım, değil mi? Ama bakmadan duramıyorum. Kendime engel olamıyorum. O çekmeden çekemem. O neden çekmiyor? Bana işkence etmek için mi? Çünkü bu asla bir işkence olamaz. Bu ödül gibi bir şey adeta!

Gözlerini utançla çektiğinde, bende aynı şekilde çektim. Bu kadar uzun süre bakışmak çok garip...

"Değil misiniz yani?" diye sordu, Rich.

"Değiliz." diye cevapladı, Niki.

"Öyleyse, sizin de hanımınız değil." ~Rich

"Sanane bundan?! Öyle! Sadece nişanlı değiliz! Ama o da olacak! Bir kaç sene sonra!" diye bağırdı Niki.

NE DEDİ O?!!

"Na-nasıl?" diye sordum, şaşkınlıktan tiyreyen sesimle.

Arkasını dönüp, fısıldayarak "Yoksa bu zamanda kalıp onunla mı nişanlanmak istiyorsun?"

Sorusuna karşılık kafamı iki yana salladım. Niki ile nişanlanmak isterdim tabii ki de...

"Sizleri buralarda daha önce hiç görmedim." dedi Rich, nereden geldiğimizi sorarcasına.

"E-evet, biz... Çok uzaklardan geldik! Çok iyi bir demirci arıyoruz." diyerek, bizi bu durumdan kurtarmaya çalıştı Niki.

"Demirci mi? En iyi demirciyi mi arıyorsunuz? İsmi nedir? Bu kasabayı avcumun içi gibi bilirim. Sizi götürebilirim." dedi Rich.

Çok teşekkürler! Beni ikinci kez kurtardın Rich!

"Adı neydi?" diye boş gözlerle bana döndü Niki.

"Şey... Eski bir tencereyi tamir edebilecek kadar iyi, dürüst ve çalışkan bir genç." dedim, bende ismini hatırlamadığım için.

"Sutean'i mi diyorsunuz? O benim en yakın dostum! Daha bugün eski bir tencereyi yaptırmak için hizmetçisi ile birlikte güzel bir kız -sizin kadar olmasada- geldi. Sutean o kızdan etkilenmiş gibiydi. Çok iyi bir örnek verdiniz hanımım!" dedi Rich, cidden tanıyor olması beni çok sevindirmiş, detaya inmesi de sevincimi çoğaltmaya yetmişti.

"Evet! Evet! O! Onu arıyoruz!" diye heyecanla söyledi Niki.

"Beni takip edin, öyleyse." dedi Rich ve önümüzden yürümeye başladı. "Şurada gördüğünüz şatoda, büyücü ve Sutean'ın bugün gönlünü kaptırdığı o güzel kız yaşıyor. Kız babasından izinsiz bir şey yapmak için hizmetçisini kullanıyor. Sutean'ın işi çok zor." dedi, yürürken. En başta şatoyu da işaret etmiş, kocaman olmasına rağmen görmediğimiz şatoyu adeta gözümüze sokmuştu.

Şatoda yaşamak acaba güzel midir?

"Babası öyle biri olmasaydı, acaba şatoda yaşamak güzel olur muydu?" diye seslice sordum, yanlışlıkla.

"Eminim, o böyle büyüdüğü için bu şekilde de güzeldir. Bende durumu yerinde biriyim, belki şatom yok ama eğer onu bırakıp benimle nişanlanırsanız, sizi refah içinde yaşatabilirim hanımım." dedi Rich, yürürken bana bakıp sırıtarak.

"O benim dedim, seni zengin bebesi!" ~Niki

"Ne dediğinizi anlamadım. Zengin... Bebesi? Uzaktakilerin dilleri ne kadar da anlaşılmaz..." ~Rich

Ucuz atlattık!

"Niki, kes şunu. Her seferinde böyle cevap verirsen, başımız geçen sefer ki gibi derde girer." dedim, fısıldayarak.

"Of, tamam be tamam." dedi Niki, bıkkınlık içerisinde.

Demirci dükkanına yaklaştığımızı, buraya kadar gelen demir dövme sesi ile anlamıştım. Rahatsız edici değildi, adeta sesin bir ritmi ve notası vardı, çok güzeldi.

"İşte geldik!" diye bağırdı Rich, dükkanın önüne geldiğimizde.

Demir dövme sesi kesilmiş, gençten bir adam bugün gelen eski tencerenin başından kalkmıştı.

"Rich, hoşgeldin. Sizde hoşgeldiniz efendim." dedi.

Tanrım, çok efendi biri. Rosa, aklın varsa bu çocuğa gördüğünde sempati duymuşsundur zaten.

"Seni arıyorlarmış." dedi Rich, arkadaşı Sutean'e.

"Beni mi? Neden?" diye sordu, Sutean.

"Şey... Biz... Bizi medresedeki hocamız yolladı! Bu kasabadaki en iyi demirciden ders alabilmemiz için!" diyerek, durumu kurtarabilmeyi umdum.

İnandırıcı gelmedi mi acaba? Bu zamanda ne olur ki başka? Niye boş boş bize bakıyorlar?

"Eheh... Öyleyse, yorulmuş olmalısınız. Şerbet ister misiniz? Meyve?" ~Sutean

Bir an inanmayacak sandım! Ödüm koptu!

"Çok iyi olur aslında." dedi Niki, gülümseyerek.

Bu haline kıkırdamadan edemedim.

𝑬𝒑𝒊𝒄 𝑶𝒇 𝑺𝒖𝒎𝒎𝒆𝒓 - 니키 ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin