2

14 0 0
                                    

Yağmur hafif hafif çiselemeye başladığında adımlarımı hızlandırdım ve koridordan yangın merdivenine indim.

"Selam." Duyduğum kalın sesle arkamı dönüp sesin sahibine baktım. Yeşil gözleri önce beni süzdü ve sonra gözleri elimdeki sigara paketinde sabitlendi. Ancak konuşmadı, tepki vermedi yada bakışları değişmedi. Sadece sigara paketine baktı.

Onu umursamadan paketten bir dal alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım ve cebimden çakmağı alıp sigaramı yaktım.

Sigaramdan derin bir nefes çektiğimde yağmur hızlanmıştı. Rüzgarda savrulan kızıl saçlarım omuz hizamdaydı. Küçüklüğümden beri kısa saç kullanırdım. Bir nedeni yoktu.

Kahverengi gözlerim bahçede gezinirken, sesli bir nefes verdim. Gitmesi için ne yapmalıydım? Düşüncemi sesli ifade ettim. "Gitmen için ne yapmalıyım?" Dürüstçe söylediğim şey karşısında kısık sesli bir kahkaha attı. "Geçen yıl yanında kalmam için yalvarmamış mıydın?" Diye sorduğunda kahverengi harelerimi gözlerine diktim. "Bana öyle bakmayı kes Eflâ" tekrar konuştuğunda konuştum. "Adım Duru, Eflâ değil." Elimdeki sigaraya bakıp konuştu. "Seni son gördüğümde sigarayı ağzına bile sürmezdin, ne olmuş sana?" Burukça gülümseyip konuştum. "Değiştim, artık Eflâ değil Duru var." Yeşil gözlerini gözlerime kilitleyip konuştu. "Eflâ'ya ne oldu? " Zar zor yutkunarak konuştum. "Öldürdüler." Bir şeyleri anlamaya çalıştığı gayet belliydi. "Kim?" Alayla güldüm. "gözlerime bak, yansımanı görüyor musun?" Tek kelime bile etmeden ayağa kalktım ve yangın merdiveninden çıktım. "Eflâ'nın katili öz baban, suçlayacak başka birini bul!"  Arkamdan bağırmasıyla durakladım.

Acıyla yutkunurken ona döndüm. Kin bürümüş yeşil gözlerini üzerimde gezdirip konuştu. "Baban sevmemiş kızım seni, ben mi seveceğim." Sözlerinden sonra hissizlikle gözlerine baktım. "Haklısın, senden sevgi beklemek aptallıktı."

Tekrar arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Sonunda arka bahçeye ulaştığımda çitlerin arasından geçerek banka ulaştım. Çalan telefonumun ekranına bakıp telefonu açtım.

"Söyle, Baran." dedim bıkkınlıkla. "Brocuğum acil yangın merdivenine dön. Egeyle, seni bekliyoruz." Telefonu kapatıp az önce oturduğum banktan kalktım.  

Yangın merdivenine tekrar ulaştığımda kırmızı kapıyı aralayarak merdivene çıktım.  Sadece Ege  ve Baran'ın değil herkesin orda olduğunu görünce kaşlarımı çattım. "Ölüm timi yine niye toplandı?" dedim alayla. "Duru, yerinde olsam dalga geçmezdim." Rüya konuştuğunda tüm gözler ona döndü. "Nisa, eski spor salonunda ölü bulunmuş." Nil'in yaptığı kısa açıklamayla duraksadım. Azra inanamayarak konuştu. "Ne demek ölü bulunmuş?" 

Ateş boğuk sesiyle konuştu. "Adminin aramızdan biri olduğunu hepimiz biliyoruz. Öğretmenler adminden şüpheleniyor. Nisa ve adminin kavgasını herkes gördü sonuçta." Buğlem sessizce konuştu. "Kaan yada Deniz yapmış olamaz mı?" Işıl, önce Buğlem'e sonra da Ateş'e bakıp konuştu. "Belki de intihar etmiştir, olamaz mı? Dün tüm okula rezil oldu. Kaan da, Deniz de, Nisa'nın yüzüne bakmıyor."

Kahverengi harelerimi zemine diktim. "Nisa intihar etmez, edemez. Kaan ve Deniz'in haftaya yapılacak basketbol maçı için it gibi çalıştıklarını biliyoruz ayrıca ikisi de biri gider biri gelir kafasında Nisa'nın yaptıkları siklerinde bile olmamıştır.  Admin de böyle bir şeye cesaret edemez sadece itiraf sayfasından millete sallamayı biliyor biraz cesareti olsa kim olduğunu açıklardı. Bu işte başka bir şey var."  Sözlerimden sonra Ege sıkıntılı bir nefes verdi. "Admin kim amına koyayım? Aramızdan biri olduğu konusunda hemfikiriz, admin kimse itiraf etsin en azından katilin o olup olamayacağını öğrenelim." Fulya konuştu. "Adminin Ateş olduğunu düşünüyorum." Ateş, Fulya'ya ciddi misin bakışları atarken Kuzey konuştu. "Akıllı olduğunuzu ve her detayı düşündüğünüzü sanıyorsunuz ama atladığınız ve bilmediğiniz bir şey var."

Kuzeyle göz göze geldiğimde sözü ben devraldım. "Aradığınız kişi admin değil, adminler.  Hesapta iki yada üç kişiler." Nil ayaklandı. "Siz nerden biliyorsunuz ki?" Yangın merdiveninin açılan kapısı ile başımı kapıya çevirdim. İçeri giren Ali Kaan'la bakışlarımı yere indirdim. 

Nil fısıldayarak konuştu. "Bu konu burada kapanmadı haberiniz olsun." Bakışlarımı yerden kaldırıp Ali Kaan'a baktığımda zaten bana bakıyor olduğunu gördüm. Sigarasından çektiği derin nefesi burnundan verirken ela harelerini bir an olsun kahverengi gözlerimden çekmedi. 

Ölümcül sessizliği bölen zil sesiyle herkes ayaklanırken yerimden kıpırdamadım. Nil'in onaylamaz bakışlarını üzerimde hissederken Buğlem zoraki gülümseyerek içeri girdi. Kuzey'le göz göze geldiğimde acıyla duraksadım, burukça gülümserken dudaklarımı oynattım. 'Teşekkür ederim' o da gülümsediğinde içeri girdi. Merdivende tek başıma kaldığımda kafamı demire yaslayıp derin bir nefes aldım. 

Suçluydum ve bunu bilmek canımı yakıyordu. Bir hayatın suçsuz yere sonlandırılmasını izleyip hiçbir şey yapmamıştım. Katil en yakınımızdı, katil en güvendiğimizdi, katil içimizdendi, katil gerçeklere lal olan dilimizdi, katil bizlerdik... 

Gözlerim acıyla dolarken, midemdeki kasılmaların haddi hesabı yoktu. Boğazıma oturan yumru yutkunamamama neden oluyordu. Ensemde hissettiğim nefesle gözlerimi sıkıca kapattım. Boğuk sesi kulağıma fısıldadı. "Yanılıyorsun Efla. Katil çok yakınında, katil kalbinde..."





You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 19 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İtirafWhere stories live. Discover now