Bölüm 2.6: SOĞUK SAVAŞ (1/2)

260 7 1
                                    

          Günler günleri, aylar ayları kovalarken Risen ve Solfere ilişkisi her geçen gün daha da güçleniyordu. Risen, Solfere'nin annesi ile tanışmıştı ve artık Solfere'yle kasabada kendi evine çıkmıştı. Evi toparlamakla geçen yorucu bir günün ardından Risen ve Solfere balkonda oturmuş şarap içiyorlardı. Risen'ın ailesi ile asgari iletişimi Solfere'nin canını sıksa da bu konuda bir şey yapamıyordu. Defalarca konuşmuştu ve Risen her seferinde şu anki iletişim düzeyinin yeterli olduğunu söylüyordu. Kasabada Solus ve Marium'a denk geldiğinde başıyla selam verip yanlarından geçip gidiyordu. Solfere de artık bu duruma alışmıştı ve bundan dolayı bu gece başka bir şey hakkında konuşmak istiyordu.

"Lord Vernetis hakkında ne düşünüyorsun?"

"Redagon'un tamamına tehdit. Bu yüzden öldürmem gereken bir düşman."

"Redagon'un tamamını topraklarına katmak istemesi senin isteğinle çakışmıyor mu? Sen de tüm Redagon'u bir araya getirmek istiyorsun."

"Ama ben seçilmiş kişiyim."

"O da Redagon'un soyundan geldiğini iddia ediyor."

"Bu yalnızca basit bir yalan."

"Hakkında ne biliyoruz?"

"Kara büyü yardımıyla alevi kontrol edebiliyor."

"Kara büyü mü?"

"Kara büyü ya da yasaklı büyüler. Ritüellerinde kan gerektiren ayinler. Bundan dolayı yasaklılar... Redagon'da kılıç kullanımında en iyisi olabilir. Henüz kaybettiği bir savaş yok."

"Her şeyin bir ilki vardır Altren... Seni endişelendiren bir şey mi var?"

"Artık ortaya çıkmamız gerek. Yirmi altı yaşındayım Sol. Savaş değil belki ama çatışma yönetmemiz gerek. Zorluklarla karşılaşıp gerçek deneyim kazanmamız gerek. Flos ve Radix bile bizden büyük olmalarına rağmen deneyimleri çok az ve hepsi on altı yıl öncesine ait. Burada saklanmamız hiçbir işe yaramıyor. Artık çocuk da değiliz, değilim. Kendimi savunabilirim."

"Ekibin hazır olmadığını mı düşünüyorsun?"

"Hiçbirimizin hazır olmadığını düşünüyorum."

"Ama Vernetis yalnız. Tek bir kişi... Üstelik Kral Ferrieder ve tüm Elit birliği de ordu ile birlikte yanınızda olacak."

"Vernetis'in de Carnifex grubu var. Elit'lerin Antecess versiyonu gibi düşün. Özel eğitimli ölüm makineleri... Sayıları daha az yedi kişiler, biz ise daha fazlayız. Elit birliğinin şu an biz hariç otuz üyesi var."

          Solfere kendi oturağından kalkıp Risen'ın yanına geldi. Oturaklar şezlong gibi uzundu. Risen'ın göğsüne boylu boyunca yattı ve fısıldadı.

"Yalnız değilsin hayatım."

          Risen derin bir iç geçirdi.

"Ne oldu?"

"Ekipteki herkes olması gereken seviyeye yakın. Bense olmam gereken seviyeden çok uzağım."

          Başını eğip kehaneti tekrarladı.

"Bir gün ikisinden ilki yükseldi, aleviyle huzuru getirdi, kaosu sona erdirdi. Binlerce yıl sonra kaos gömüldüğü yerden çıktığında ikincisi yükselecek. Çok daha güçlü olarak önce ateşin ardından doğanın tek hâkimi sonsuz huzuru sağlayacak... Ben Son Yükselen'sem doğanın tek hâkimi olmalıyım. Her bir elementi kontrol etmeliyim."

"Bana alevleri kontrol etmede ne kadar zorlandığını kendin anlattın. Bu belli ki kolay bir şey değil. Acele etme. Zamana bırak."

"Ama... Geçen gün Frater ile konuştum. Sana az önce söylediklerimi ona da söyledim. Neden bekliyoruz dedim. Deneyim kazanmamız gerek ortaya çıkmamız gerek dedim. Benim yüzümden beklediğimizi söyledi. Kral Ferrieder ben tüm elementlere hükmedene, doğaya hükmedene kadar saklı kalmamızı istiyormuş... Yani esas sıkıntı benim. Beni rahatsız eden benim, ekip falan değil. Deneyimsiziz, evet ama benim dışımda herkes olması gereken yere yakın."

"Kendine zaman ver. Siare seni onayladı. Son Apofez yalan mı söyledi? Hayır, sen gerçekten de Son Yükselen'sin ve doğanın tek hâkimi olacaksın. Biliyorum olacaksın. Hayatta hepimizin bir yolu var Altren. Hepimiz er geç varmamız gereken yere varıyoruz. Merak etme, her şey iyi olacak."

"Nereden biliyorsun?"

"Çünkü sana inanıyorum. Başaracaksın."

          Risen başını eğip göğsünde yatan Solfere'yi başından öptü.

"Bu arada ekip demişken... Kimse için kötü konuştuğum falan yok yanlış anlama. Arkadaşlarını seviyorum, hepsi gayet iyi insanlar. Anabel ve Tris de öyle."

"Sol... Sorun mu var?"

"Herkesle aram çok iyi, hepsi benim de arkadaşım oldu ama... Renett... Renett biraz soğuk gibi. Çekimser gibi. Yani onunla bir türlü diğerleri kadar samimi olamadım. Benden uzak duruyor gibi bir hali var. Hep biraz mesafeli."

"Hmm..."

"Hep mi böyleydi? Yoksa benimle mi ilgili? Acaba farkında olmadan onun kalbini mi kırdım?"

          Risen tam yanıt verecekti ki kapı çaldı. Solfere merakla sordu.

"Gecenin bu saatinde mi?"

          Risen kapıyı açtığında karşısında revirde şifacı olarak çalışan Solfere'nin arkadaşı Lynel'i gördü.

"İyi geceler arkadaşlar. Haber vermek için geldim. Tris revirde. Doğuruyor."

×××

          Tüm ekip ve Risen'ınkiler hariç aileler de dahil olmak üzere herkes revirdeydi. Heyecanlı bekleyiş iki hemşirenin ellerinde ikizleri getirmesiyle yerini mutluluğa bıraktı.

"İkizlerimiz ve annemiz gayet iyi. Birazdan Tristis'i de görebilirsiniz."

          Flos ve Radix ikizleri yavaşça kucaklarına aldılar. Herkes büyülenmiş gibi bebekleri inceliyordu. Tıpkı babaları ve halaları gibi esmer, kıvırcıktılar. Çok geçmeden Tristis'in bulunduğu odaya geçtiler. Tristis ikizleri kucağına gözyaşlarıyla aldı. Radix kızına ve oğluna bakarak fısıldadı.

"Çok güzeller Tris. Muazzam bir şey başardık."

          Tristis kızını öpüp kokusunu içine çektikten sonra karşılık verdi.

"Sanki kollarımda yaradılışı taşıyormuşum gibi."

          Auxil, Radix'in yanına gelip bebeği kucağına aldı.

"Ailemiz genişliyor... Sana benziyor Radix."

          Radix gülerek yanıtladı.

"Öyle mi dersin Aux?"

"Yüzü küçük sen gibi."

          Flos da dikkatli bir biçimde kızı annesinden aldı. Yeğeninin kokusunu içine çekip alnından öptü.

"Hoş geldin Naslaitis."

          Auxil oğlanı Renett'e verdi.

"Merhaba Sierota... Aux haklı Radix. Gerçekten senin yüzüne sahip."

          Tristis şaka maksatlı takıldı.

"Alınacağım ama... Burada en büyük emeği ben verdim."

          Flos kızı yavaşça Risen'a uzattı. Risen, Naslaitis'in yüzünü inceledi ve sohbete dahil oldu.

"Merak etme Tris. Kızın da sana benziyor."

"Öyle mi dersin Risen? Yoksa beni mutlu etmek için mi söylüyorsun?"

"Büyüyünce anlarsın."

          Karşılıklı gülüşürlerken Renett eğilip kucağındaki bebeğin başına bir öpücük kondurdu. Öperken kısa süreliğine de olsa gözü diğer bebeği tutan Risen'a kaymıştı. O an odada bulunan Solfere hariç kimse bunu fark etmemişti. Solfere'nin zihninde bir anlığına şimşekler çaktı. Nasıl bu kadar kör olabildiğine inanamadı. Renett'in Risen'a attığı o ufacık imalı bakışta bir mazi yatıyordu.

Redagon I: Kehanet (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now