1.Bölüm

15 2 1
                                    

25 yıllık hayatım boyunca hiç bu kadar canımın yandığını hatırlamıyorum. O bütün kabuslarımı saran evde bile canım şuan yandığı kadar yanmamıştı. Acı tüm benliğimi kaplamıştı. Sanki biri dokunsa sarsıla sarsıla ağlayacakmışım gibi geliyordu ama böyle bir şey yapamayacağımı biliyordum. Önce kardeşlerimi toplamam sonrada bu başımıza gelen felekati ayrıntısıyla öğrenmem gerekiyordu. Ağlamaya ayıracak hiç zamanım yoktu. 

“Başınız sağolsun.” demişti yüzünü bile belkide ilk defa gördüğüm bir kadın. Yaklaşık on dakikadır olan buydu. Tanımadığım bir çok insan baş sağlığı diliyor ve çoğu babamın çok iyi bir insan olduğunu söylüyordu. Gerçekten artık boğuluyormuş gibi hissediyordum ama kimse bunu anlamıyordu. Gözlerim yanımda başını Burak’ın göğsüne gömüp ağlayan Sahraya kaydı. İki gündür dinmiyordu göz yaşları. Sanki benim içinde akıtıyordu o göz yaşlarını. Burak ise şuan dik durmaya çalışsada gece odasına gittiğinde onunda içinde tuttuğu göz yaşlarını akıtıcağını biliyordum. İki gecedir böyleydi bu durum. Koluma birinin dokunduğunu hissedince gözlerim bana dokunan kişiye kaydı. Zafer abiyi görünce derince bir nefes alamadan edenedim. Zafer abi babamın en yakın arkadaşıydı. Hatta babam ne zaman onun hakkında konuşsa kardeşi gibi bahsederdi ondan. 

“Açelya, kızım iyi misiniz?” dedi Zafer abi. Gözleri Sahra ve Burak’a kaysada hızla gözleri tekrar beni buldu. İyi olmadığımızı biliyordu ama yinede sormuştu. Zafer abiye cevap vermeden önce Burak ve Sahraya döndüm. 

“Burak hadi gidin artık siz. Herkes gitti sayılır zaten.” dedim. Burak’ın ifadesiz gözleri bana dönmedi pür dikkat babamın mezarlığına bakıyordu. Beni duyduğunu bile düşünmüyordum şuan. Beni fark etmesi adına Burak’ın omzuna elime koydum. Burak’ın bakıları anında bana döndü. 

“Niye aldılar babamızı elimizden. Ne bir ailemiz vardı nede sıcak bir yuvamız vardı. Bize aile olanda, sıcacık, huzurlu bir ev yaratanda babamdı. Şimdi o yok. Ne yapcaz biz onsuz Açelya.” dedi Burak ruhsuz bir sesle. Burak’ın dedikleri Sahrayı bile susturmaya yetmişti. Bense ne diyeceğimi ne yapıcağımı bilmiyordum. Resmen bir boşluğa, karanlığa sürüklenmiştim. Bu karanlıktan kurtulmam ise artık imkansızdı. Çünkü artık düştüğüm o karanlığa ışık tutup beni çekip alan bir babam yoktu.

“Burak eve gidin. Bende gelicem.” demekten başka elimden bir şey gelmedi. Burak daha fazla bir şey demedi veya diyemedi. Sahrayı da alıp yavaşça babamın mezarından gittiler. Bende tekrar Zafer abiye döndüm. “Abi biz gördüğün gibiyiz” dedim. Zafer abi hiç bir şey diyemedi yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

“Bunları seninle konuşmam ne kadar mantıklı hiç bilmiyorum ama seninle konuşmam gereken şeyler var kızım.” dedi Zafer abi. Yeşil gözlerindeki acı ifade birden öfkeye bıraktı. İstemsizce kaşlarım çatılmıştı. Bir şeyler dönüyordu bunun farkındaydım ama bu dönen olayın ne olduğunu bilmemek canımı sıkıyordu.

“Tamam abi  konuşuruz ama bana bir saat müddet tanı.” dedim. Zafer abi beni onaylarcasına başını salladı ve bana buluşucağımız yerin konumunu atıcağını söyleyerek mezarlıktan ayrıldı. Bende olduğum yerde dikilmeye ve tanımadığım insanların baş sağlığı dilemeleri dinlemeye devam ettim

                           ***

 Mezarın başındaki herkes gidene kadar bende beklemiştim. Herkes gittiğinde ise ben biraz daha bekledim babamın mezarının başında. Sonra ise daha fazla orda kalmaya dayanamayarak ayrıldım mezarlıktan. Eve geçtiğimde ise Sahra ile Burak’a görünmeden odama gittim. Hızla duş alıp üstümü değiştirdikten sonra Zafer abinin attığı kafenin konuma gittim. Şuanda da ikimizin önünde birer fincan kahve vardı. Ben sabırla zafer abinin diyeceklerini bekliyordum ama daha fazla bekleyecek takatim kalmamıştı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 25, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ölüm DansıWhere stories live. Discover now