0.7-Cehennem-

5.4K 328 50
                                    

Ormandaki Avcı'nın yedinci bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

Hayatımdaki en büyük pişmanlık geri dönmekti. Keşke dönmeseydim diye içimden binlerce kez tekrarlarken bir yandan da karşımda oturmuş prens bozuntusunun yoğun bakışlarından kaçmaya çalışıyordum. Askerler zorla beni at arabasına bindirmemiş gibi bileklerimi koltuğa bağlamışlardı. Bu yüzden arabadan atlayamıyordum.

Ayrıca bu karşımdaki prens bozuntusunu hiç sevmemiştim. Kesinlikle fazla kibirli birine benziyordu.

Prens bozuntusunun adı Justin'di. Yanındaki ise abisi James'ti. Onu taktiği mavi çerçeveli gözlüklerden tanımıştım. Annem bana onları anlatmıştı.

James'in yanında oturan annesi Kraliçe Emily onun yanında oturan ise Kral Luis'ti. Ağlamak istiyordum ama yapamıyordum. Annemi ve büyükannemi artık göremeyecektim. Bildiğim kadarıyla Altın elfleri aileleri ile görüştürmüyorlardı.

At arabası durduğunda merakla etrafa baktım. Camlarda siyah perdeler olduğu için dışarısı gözükmüyordu. Bir kişi gelip kapıyı açınca Kral ve Kraliçe indi. Ardından James indi. Arabada sadece prens bozuntusu ile kalınca midemin bulandığını hissettim.

Gülümseyerek ayağa kalktı. Yanıma gelip bileklerimi çözdü. Kolumdan tutunca kolumu geri çektim. Onun tutmasını istemiyordum. Kaşlarını çatınca nefes aldım.

"Ne?" Bileğime baktım. "Bir de tutmana izin mi vereceğim? " Alayla güldü. "Karşında prens var! Ben ne diyorsam onu yapmak zorundasın. " Yok canım başka ne istersin? Kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. "Biliyorum. " Kesinlikle onlara boyun eğmeyecektim. Onlar beni ailemden ayırmıştı!

"Canının yanmasını istemiyorsan dediklerimi yap!" dedi dişlerinin arasından. Omuz silktim. "Dövmekte serbestsin. Size boyun eğmeyeceğim!"

Sertçe kolumu tutup ayağa kaldırdı. Fazla güçlü olduğu için kolumu kurtaramıyordum. Beni arabadan indirince öfkeyle nefes alıp veriyordum. Evime gitmek istiyordum!

"Yeni evin." dedi kaleyi göstererek. Başımı kaldırıp devasa kaleye baktım. Çok güzeldi. Sanki camdan yapılmış gibi bir hava veriyordu. Bir sürü camı vardı. Bahçesi kocamandı. Bahçenin devamını göremiyordum. Gerçekten güzeldi. Ama manevi bir değeri olmayan bir yer asla maddi olarak değerli değildi. Artık burada yaşacak olmak hiç hoşuma gitmiyordu. Burası benim evim değildi. Burası asla benim evim olamazdı. İçinde sevdiklerimizin olmadığı hiç bir yer evimiz olamazdı. Bu yüzden kaçmaya çalışmalıydım. Burada sonsuza kadar kalmak gibi bir düşüncem kesinlikle yoktu. Bir an önce buradan çıkıp annemin yanına gidecektim.

"Yeni cehennemim." diye fısıldadım. Bunu sadece Justin olacak prens bozuntusunun duyması için söylemiştim. Önümüzdeki kişiler yürümeye başlayınca Justin de yürümeye başladı. Kolumu tuttuğu için bende yürümek zorunda kaldım.

"Kolumu bıraksan diyorum? "

"Canını mı yakıyorum?" Başımı iki yana salladım. "Midemi bulandırıyorsun!" Daha dakika bir gol bir bu herife gıcık olmuştum. Kesinlikle burada en nefret ettiğim kişi o olacaktı.

Kolumu daha fazla sıkınca acıdığı için dişlerimi sıktım. Bir an önce bu işkenceden kurtulmak istiyordum. Bu gidişle kurtuluş yoktu bana. Bahçede sayamayacağım kadar asker vardı. Kaçamazdım. Bu kadar asker varken kaçamazdım.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin