KIŞ GÜNEŞİ | BİRKAÇ RUBLE

1K 66 67
                                    

Çok uzun, çokça güzel bir bölüm sizi bekliyor. Sabahladım bu bölüm için, sizden ricam lütfen oy ve yorum yapın, bir sonraki bölüm final ve kapanışı böyle yapmak istemiyorum.

Evran ve o başa çıkamadığı hisleri sizi bekliyor :,)

Bir hafta sonra;

Kardeşimin yaşadığı o eski evin kaldırım taşında otururken artık eskisi kadar zorlanmıyordum çünkü son bir haftamı burada geçirmiştim ve artık bedenim yorgunluğa alışmıştı.

Esin'den haber yoktu. Hiç olmamıştı. Ve eski evinin önünde beklemekten başka bir çarem kalmamıştı artık. Gidilecek her yolu gitmiş, sorulacak her yere sormuştum. Tüm yolları denesem de elimde hala hiçbir şey yoktu.

Uykusuzluktan ve yorgunluktan şişen kızarmış gözlerimi ovalayıp başımı duvara verdim ve dizlerimi kendime çekerek bir sigara daha yaktım. Mahallenin muhtarından azar yiyecek seviyede içtiğim sigaralardan artık kaldırımın belli bir kısmı görünmüyordu.

Tam yedi gün olmuştu. Yedi gündür buradaydım ve onu bekliyordum. Gelecek miydi bunu bile bilmiyordum ama yapacak başka hiçbir şey yoktu. Şu birkaç günde aklım yerinde değildi ve ben de normal değildim. Bir psikolog olarak biliyordum ki, durumum hiç iyi değildi ama bunu önemsemeyecek kadar berbat haldeydim.

Kirlenmiş, beyaz converselerimin bağcıkları yerdeki su birikintisinde süzülürken boş bakışlarla bir müddet izledim. Daha sonra gözlerimin yanmasına daha fazla dayanamayarak başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım. Sadece birkaç dakikalığına dinlenmeye çalıştım, ama beyimdeki beni yok eden o zehirli düşünceler yine kendini gösterdi.

Evlatlığım. Hatta bir kardeşim, hiç görmediğim bir ailem var, ama kardeşim annemle babamı öldürdü. Onları hiç tanımadım ve tanıyamayacağım. Kardeşimi bulamıyorum, nerede bilmiyorum, onu bulabilecek miyim, bilmiyorum.

"Yeter," diye fısıldadım güçsüz sesimle. Titreyen ellerim kulaklarımı bulurken sertçe kapattım. "Dayanamıyorum, sus, yeter." İleri geri sallanırken titreyen elimle başıma sert, orantısız bir güçle vurdum. "Siktirin gidin, susun!"

Dudaklarımdan kaçan o güçlü bağırış karanlık gecede yankılanırken omuzlarım sarsıldı ve ben daha fazla dayanamadım, hıçkırıklarım dudaklarımın arasından özgürlüğe kavuşurcasına çıktı.

"Allah'ım," yanan gözlerimi gökyüzüne çevirdim. "Yardım et yalvarırım." Dudağım şiddetle titrerken ardı arkası kesilmeyen vuruşlarım beynimde yankılanıyordu. Nefes dahi alamazken yetersiz kalbimin sızladığını, keskin bir acıyla fark ettim. Gözyaşları yanaklarımı yakarken elim tişörtüme gitti ve sıkıca sıktım. Ve dua ettim. Bu yetersiz kalbin beni zehirlemesi, yok etmesi için dua ettim.

Bunu yine istedim.

"Evran?" Nil'in yumuşak sesini bir haftanın sonunda duyduğumda ağlamam daha da şiddetlendi. Kendimi durduramazken zorlukla başımı kaldırdım ve parçalanmış bir şekilde baktım sevdiğim kadına. Beni gördü, onun da dudakları titredi. Yeşil gözleri yaşlara boğuldu ve koşar adımlarla yanıma gelip diz çöktü önümde. Sıcak elleri buz tutmuş yanaklarıma kaydı, şefkatle konuştu;

"Yapma Evran," dedi ağlayışının arasından. "Yalvarırım yapma. Sen güçlü bir adamsın-"

"Değilim," diye fısıldadım yaşlara boğulmuş gözlerimle ona çaresizce bakarken. "Değilim Nil, değilim. Ben hiçbir şey değilim, ben abi bile değilim." Gözlerim manyakça etrafta dolanırken krizin eşiğinde olduğumdan habersizdim.

"Evran onu bulacağız," dedi Nil hafifçe gülümseyerek.

"Bulamayacağız!" Bağırışımın etkisiyle Nil afallarken ben irileşmiş gözlerimle ona baktım, delirmişçesine güldüm. "Onu bulamayacağım, onu hiçbir zaman bulamayacağım. O artık yok! Ben onu hiçbir şeyden koruyamadım, bencil piçin tekiyim ben!" Elimi saçlarıma götürüp sertçe çekiştirirken Nil ellerini yanaklarıma koydu ama onu bile hissedemedim.

GECE GÜNEŞİWhere stories live. Discover now