Yengelik Makamı

40 5 39
                                    


Duşumu almış, bornozumla yatakta sırt üstü uzanırken işlerin tam olarak nerede rayından çıktığını düşünüyordum.

Kısa mesafede restoranda yaşadığım geceye kadar gidebiliyordum ama tatmin edici bir yolculuk olmuyordu.

Restorandaki geceden çok daha önceye gitmem gerekiyordu.

Süha'yla tanıştığım güne?

Hayır, daha da geriye.

Annemin tüm evin sorumluluğunu üstüme atıp evden ayrıldığı geceye?

Çok oldu bu. Biraz ileri alalım.

Osman'la tanıştığım güne.

Hayır.

Osman'ı tanıdığım güne.

Evet.

Biriyle tanışmak ve o birini tanımak birbirinden farklı olaylar olduğu için gerçekleştikleri günleri takvimde ayrı ayrı işaretleyenlerdendim.

Osman'ı tanıdığım günü düşünerek yaptığım aptallıkları O'na mal etmek istedim ama ben ucuz romantik komedi filmlerindeki kızlara özenip dönüm noktalarından sonra hayatının geri kalanını erkek cinsinin tamamından intikam almaya adayacak biri değildim.

Çünkü ruhen tembeldim.

Bornozun ipiyle oynayarak düşünmeye devam ederken sıralanabilecek tüm bahaneleri elediğimi ayrımsadım. Geriye tek bir seçenek kalıyordu; ben aptaldım.

Şartları illegal yoldan zorlamıştım çünkü.

Anayasada bu aptallığın cezası hapis yatmaktı üstelik.

Yiğit'e hayır diyebilirdim. Yurtdışında okumasının şart olmadığını anlatabilirdim.

Okuyamadığım için kendime duyduğum acıma hissini atlatıp hayatla barışabilirdim. Yiğit'i başka bir hayattaki kendim gibi görmeyip "ben okuyamadım o okusun," arabeskliğinden sıyrılabilirdim.

Belki o zaman o gece o restoranda Süha'yla yemek yemiyor olurdum. Dolayısıyla Birinci'nin kanlılarının baskınına da yakalanmamış olurdum.

Gerçi o zaman Birinci'yi de tanıyamazdım.

Birinci'yle karşılaşmadığım evreni düşünmeye başladım.

O evrende yaz yine Mayıs'ın sonunda gelmişti. Al Pacino ile Robert De Niro hala hayattaydı bu yüzden The Irishman'ı sinemada izleyebilmiştim. Özgür'le arkadaşlığımız devam ediyordu ve gün batımında Yiğit'le sahilde çimlere uzanarak aynı kulaklıktan müzik dinleyebiliyorduk.

Ama...

Ama o evrende güneş hep soluk sarı batıyordu. Bulutları ellerime alıp kirleri çıkana kadar yıkamak istiyordum. Asfaltın üzerinde gördüğüm gökkuşağı gibi renkli sulardan bile yoktu o evrende.

Sırtıma iğne batmışçasına fırladım yataktan. Akşama kadar burada uzanıp pembe dizilerdeki aptal aşık karakterler gibi hayatımda iki günlük bile yeri olmayacak bir adamın yokluğunu mu düşünecektim?

20 yıl sonra çocuklarıma lüks bir otelde kaldım ve bütün günü yataktan çıkmayarak geçirdim demek istemiyorsam cevap basitti; hayır.

20 yıl sonra çocuklarıma zamanında lüks bir otelde kaldım ve tüm günümü spada harika kokular eşliğinde masaj yaptırarak geçirdim demek istiyordum.

Bornozumun kuşağını sıkarak kapıya ilerledim. Ayaklarımda otel terlikleri vardı. Bileğim artık acımadığı için ateli çıkarmıştım.

Birinci takmadığımı görünce ne kadar söylenirdi kim bilir.

Aşiret Gelinleri BandosuDonde viven las historias. Descúbrelo ahora