The Line

58 9 9
                                    

Çizgi, beyaz bir kâğıt parçası gibi...
Dünya üzerinde sonsuz bir şekilde uzanan bir sınır çizgisi.
...
Bu çizgi benim için bir kabustu.

—————————————————————
Artık hiçbir şey hissetmiyordum. Yine ve yine defalarca kez darbe almama rağmen hiçbir şey hissetmiyor, bayılmadan saniyeler öncesinde olduğu gibi gülümsüyordum. Bu gülümseme benim acı gülüşümdü. Daha fazla katlanmak istemiyordum. Onların dediği gibi, gerçekten ezik miydim? Neden onlara engel olamıyor ve dayak yiyordum? Artık kendimi toplamam lazımdı. Dayak yemeye bir nebze de olsa belki katlanabilirdim ama sınavı muhakkak geçmem gerekiyordu. Eğer geçmezsem, ne olurdu? Ben düşüncelerimle boğuşurken gereksiz kalabalık başıma üşüşmüştü bile. Komik olan kısmı ise hiçbiri yardım için gelmiyordu, sadece gülüp dalga geçiyorlardı. Hepsi aynı. Ancak bugün farklıydı. Biri... Yalnızca biri yanıma eğilip beni kaldırmaya çalıştı... Sadece gözlerine baktım. Endişeli gibi duruyordu. Kimdi bu? Diğerleri gibi miydi, yoksa sadece iyi görünmeye mi çalışıyordu? Uzattığı eline bakıp alay edercesine gülümsedim ve elini itip kendim kalktım. Bu yaptığıma şaşırıp, bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı.

"Yardımına ihtiyacım yok. Kimsenin yardımına ihtiyacım yok. Kaybol."

Hiçbir şey demedi, bende ona bakmadım ve yaraların acısıyla zar zor yürüyerek revire gittim... Hissediyordum... Beni izlediğini, beni gözetlediğini hissedebiliyordum... Benden ne istiyordu?

Turn The Weak | NominWhere stories live. Discover now